Kral Ethan ile konuşmamızdan sonra tam olarak iki gün geçmişti. Dün yola çıkmış olmam gerekiyordu fakat hasta numarası yapmış, evden dahi çıkmamıştım. Bir gün geç gitmekten zarar gelmezdi. Zaten dersler iki gün sonra başlayacaktı. Öğrencilerin, yaz tatilinden sonra okula alışmaları için verilen bir süreydi bu. Dün herkes odalarına yerleşmiş olmalıydı, bense o saatlerde bu beladan nasıl kurtulacağımı düşünmüştüm. Tabi aklıma hiç bir şey gelmemişti.
Yedi Krallık Akademisine gerçekten birinci olarak girmediğimin farkındaydım. Çünkü bu imkansızdı, yedi krallıkta benden çok daha iyi öğrenciler vardı. Okula girmem mümkündü ama birincilik ile girmem işte bu zordu. Elbette kral Ethan'nın bunda bir parmağı vardı.
Düşüncelerimden sıyrıldım, okula gitme zamanı gelmişti. Dolabımın karşısına geçtim ve bir tişört, bir pantolon alıp üzerime giydim. Bavulumu bu sabah hazırladığım için daha fazla oyalanma gibi bir şansım yoktu.
Telefonumu cebime soktuktan sonra arabamın anahtarınıda alıp, aşağı indim. Babam, bavulumu bagaja yerleştirmişti bile. Annem ve Rebecca ise sohbet ediyorlardı.
"Selam, millet! Gitme vakti geldi. Baba, buralar sana emanet." Dediğimde, hepimiz gülmüştük. Onlardan ayrıldığım için üzülüyordum, sonuçta onlar benim ailemdi.
"Seni özleyeceğiz, hayatım." Annem bana sarıldığında, hemen bende karşılık verdim. Babam ve Rebecca ile de vedalaştıktan sonra gitme vakti gelmişti. Arabama bindiğimde, evime son kez baktım. Koskoca sekiz yılı bu evde geçirmiştim, buradan ayrılıyor olmak beni elbette hüzünlendirmişti.
Şehirden çıktığımda, önümde daha dokuz saatlik bir yolculuk vardı. Aslında daha kısa bir sürede varmak için başka ulaşım yolları vardı. Fakat ben özellikle uzun yoldan gitmek istemiştim.
Müzik dinleyerek, dokuz saatlik yolu bitirmiştim. Tabi Elmas krallığına girerken 15 dakika aracı taramışlardı. Burası gerçekten çok iyi korunan bir krallıktı. Okulun garajına arabayı soktuktan sonra kolumda ki saate baktım. Saat yediye geliyordu ve ben kurt gibi acıkmıştım.
Okula girdiğimde, koridorların boş olduğunu fark ettim. Bu saatte uyunmayacağına göre yemek yiyor olmalıydılar.
Müdürün odasını zar zor bulduğumda, nefes verdim. Okul gerçekten çok güzel ve görkemliydi fakat fazla da büyüktü.
Müdürle konuşup anahtarımı ve oda numaramı aldım. Biraz kurallardan bahsetmiş, okula birincilikle girdiğim için beni tebrik etmişti. Müdür gerçekten ilgili bir kadındı, ciddi olduğu kadar da şekerdi.
Kız yurdununa girdiğimde buranın da gerçekten çok güzel olduğunu gördüm. Okul, en iyi mimarlar tarafından yapılmıştı ve ortaya mükemmel bir sonuç çıkmıştı. Akademi kesinlikle mükemmeldi.
2. Katın sonunda odamı bulmuştum. Odalar iki kişilikti, benim için her hangi bir sorun yoktu. Odaya girdiğimde gerçekten çok güzel bir odayla karşılaştım. Duvarlar pembenenin tatlı bir tonuna boyanmıştı, iki tane yatak odanın ortasında duruyorlardı ve aralarında iki beyaz komidin vardı. Dolaplar da yatakların karşısındaki duvara yerleştirilmişti ve yine ikiside beyazdı.
Sağdaki yatağın üzerinde çarşaf takımının olmasından, oranın oda arkadaşıma ait olduğunu anlamıştım. Bende öbür yatağın üzerine valizimi koydum. Şuan gerçekten çok açtım ve yerleşme işini daha sonraya bırakacaktım.
Kız yurdundan çıkıp, yemekhanenin olduğu yere yürümeye başladım. Yürürkende etrafı inceliyor, bir çok şeye hayran kalıyordum. Gerçektende çok güzel inşa edilmişti. Akademide toplam olarak altı tane bina vardı. Herkesin ortak vakit geçirmesi için olan ortak bina (ayrıca yemekhanede burada bulunuyor), kütüphane ve laboratuvarların olduğu bina, dersliklerin olduğu bine, kız ve erkek yurtları ve son olarak da arena binası. Bunları elbette biliyorum, sonuçta istediğim okulu araştırmam doğaldı değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
FantasyBaşlama Tarihi: 10 Ağustos 2016 "Bana verilen görevde, yakalanmak benim için yasaktı. Yakalanırsam, ölürdüm." Zeka ve güç, peşinde iyi şeyler getirirdi. Bana getirdiği tek şey saf kötülük olmuştu. Kral Ethan, bana bu görevi verdiğinde anlamıştım bu...