Saatler geçmiyor, zaman bir türlü ilerlemiyordu benim için. Onu çok özlemiştim, orda onun yanında olmak için, neleri vermezdim ki. Aşkı, sevgisi okadar içime işlemiştiki, sanki kalbim sıkışıyor ve yüreğim daralıyordu. O kadar çaresiz haldeydim ki, ne yapacağımı bilmiyordum. Hergünüm onu nasıl görebilirim, bu özlemi biraz da olsa nasıl durdurabilirim demekle geçmeye başladı. Artık dayanamıyordum gitmem lazım dı ama nasıl gidebilirim, yol bilmiyor, iz bilmiyorum ve ne kadar uzaklıkta olduğunu da bilmiyordum haliyle.
Günlerden bir gün, sabah kalkıp işe gittim. Yorgun ve halsizdim, ne olduysa birden nezle hastası oldum. Bir anda ve o haldeyken çalışmaya devam ettim. Temizlik yaptık , sonra şef geldi biraz muhabbetten sonra benim iyi olmadığımı gördü ve;
-iyi değilsen, bugün izin yapabilirsin. Dedi
Bende o yorgunluktan;
+şefim üzerimde halsizlik var birde üzerinize afiyet nezle olmuşum. İdare ederim bugün,dedim.
-yok hayır, bu şekilde çalıştıramam seni, bugün izinlisin yarın sağlam bir şekilde gelirsin. Dedi
Bişe diyemedim;
+tamam şefim sen nasil istersen, demekten başka.
Üstümü değiştirdim ve asansörden aşşağıya doğru indim.
Bisikletime gittim, kilidini açtım sonra binip bir iki pedal çevirdim ve bir anda durdum.
Düşündüm, " ne kadar uzaklıkta olabilirki, 3 saatte gider görür ve hemen geri gelirim" diye.
Özlemek bazen insanlara okadar yanlış kararlar verdiriyorki. Doğru düşünemez hale getiriyor insanı.
Ve geri döndüm, petallara hızlı hızlı çevirmeye başladım, özgürlüğe koşar gibi onu görmek için hızlı olmalıydım. Bir bisiklet ile ne kadar yol alabilirsem o kadar yol gidebilirdim, çünkü onu görmek var ucunda. Onu görüp mutlu olmak ve mutlu etmek var ucunda. Hastayım ve başımın üstünde, temmuz güneşi vardı. Saat tam 12:05 te yola çıkmıştım ve şehirden baya uzaklaşmıştım. Artık köy yollarındaydım, ve hep bir adım daha yakınlaştığımı , şu tepeyi aşınca, şu köyüde aştımmı onun köyüne varabileceğimi sanıyordum. Ama öyle olmamıştı, sırayla köyleri geçtim, rampaları aştım ama ne yollar bitiyordu nede köyler. Ve en son bir yol ayrımına geldim ve biraz durakladım. Susamıştım ve yorulmuştum, sonra karşıdan bir kamyonet yanaştı ve durdu.
Kamyonet şoförü şaşkın bir şekilde;
-hayırdır, nereye böyle, dedi.
Bende;
+böğrüeğri köyüne gidiyorum, ne zamana varırım o köye.
- neden gidiyorsun o köye ne işin var, diyince heyecanladım bu soruya hazır değildim ve bir yalan buldum hemen.
+ benim köyüm orası o köydenim ben, hiç gitmemiştim köyüme görmek için gidiyorum, Dedim korktum inanıp inanmadığını bilmiyordum. Ve bana;
-nerden geliyorsun sen buraya, diye sorunca.
+merkezden geliyorum, dedim.
Oda düşündü;
- bak kardeşim, burda düz devam edeceksin ama geldiğin yol kadar yine gideceksin. Yani merkezden burası 35 km ise daha 25-30 km yol gideceksin.
Deyince ben birden aklım başıma geldi ve saate baktım, saat 18:03'tü ve gidemeyeceğimi, sabah işe gitmem gerektiğini düşündüm.
Ve sonra kamyonet şoförüne;
+ Sen nereye gidiyorsun, abi. Dedim
O da;
- merkeze yakın bir yerden geçecem, deyince.
+ Benide götürürmüsün?
- tabi olur, hadi atla kasaya, deyince.
Hiç durmadım bisikleti kasaya attım ve çıktım kasaya.
Gidememiştim, görememiştim hayal kırıklığı içindeydim ve bir yandanda şükrettim, ya bu adam gelmeseydi, ya beni geri götürecek baska biri olmasa dedim içimden. Gerçekten, akşamın karanlığı çökmüştü ve 6 saatte yolun daha yarısına varmıştım, devam etsem karşıma gelecekleri tahmin bile edemezdim. O bakımdan iyi yapmıştım ve 6 saatte geldiğim yola, kamyonetle 1 saate varmıştım. Kamyonetten inip adama teşekkür ettim ve eve doğru yöneldim. O kadar yorulmuşum ki eve gidecek halim bile yoktu.
Ve sonunda eve vardım hemen uyumuştum o yorgunlukla.
Uyandığımda sabah olmuştu ve işe gittim. Günlerim yine aynı şekilde devam ederken içimdeki özlem gittikçe artmıştı. Ve yanına gitmeliydim.
Neden bu kadar özlemiştim? Neden görmem gerekiyor?
Çünkü telefonu arızalanmıştı ve ayda 1 yada 2 kez arayıp iyi olduğunu yaptıklarından bahsediyordu. Ben, o bu haldeyken, hem ona bir sürpriz yapmak için hemde onu görmek için gidecek ve içimdeki özleme bir son verecektim .
Bir nevi kara sevda'ya tutulmuştum. Gözüne bir perde iner ve ondan başka bir şey düşünümezsin, her şeyde o varmış gibi yaşarsın. İçin içini yer, onu görmeden nefes alamazmışsın gibi olur. Sevmek kötü bir şey değildir, bu hayatta insanı, insan yapan şeydir aslında. Kendine özen gösterirsin, karşındaki insanı severken kendini de sevmeye başlarsın. Hayat ile barışık şekilde yaşarsın ama gerçek olduğuna inanamazsın, çünkü gözün kördür ve hiç bir şey görmez. Bu yüzden bağlılık, sahiplenmek kötü olandır. Sevdigin insana sadece evlilikten sonra bağlanmalısın ve ancak ozaman sahipsindir ona, çünkü sevmişsin ve ayrılmamışsın, onunla bir yuva kurmuşsundur. Bu hayatta kurmak istediğim tek keşkem dir. Çünkü böyle sevdalanmak ve onunla bir yuva kurmak ve kurduktan sonra ona yaşadıklarını anlatmak günümüzde imkansıza dönüşüyor. Artık seven kalmadı diyebilecek kadar çok var mantık üzerine sevgili olmak.
Beni sevebilen, sevgisini hissetirebilen tek kişiydi kübra. Ona deliler gibi aşığım derler ya, ben o delilerden de deli olmuştum.
Ama hiç pişman değilim, iyiki sevmişim iyiki ona ulaşmak için onca çabayı vermişim, yoksa ne sevginin tadını alabilirdim, nede bir daha beni sevenin, beni sevip sevmediğini anlayamazdım.
Neyse konumuza dönelim.
Ramazan bayramı yaklaşıyordu, ve ben hala onu görememiştim. Onu görmek için servislerinin olduğunu öğrenmiştim. Ve ertesi gün servislerin olduğu yere gittim. Köyün ismi ile bir servisin olup olmadığına ve saat kaçta yerinde olduğunu sormuştum. Ama kaç saatte bir olup olmadığını sormadım. Ve sonra sorarım diyerek eve geçtim.
Evde planımı yapmıştım, bayramın 1.gününde, saat 13:00'da birde 15:00'da servis vardı. İlk servise yetişip, köye gidecek ve akşam servisiylede döneceğimi planladım.Ve sabırsızlıkla bayramın 1.gününü bekler oldum. Elimde fotoğrafı düşmüyordu, ne zaman baksam bir kez daha aşık oluyordum. Ve özlemim her geçen gün artıyordu. Kendime hep sorduğum bir kelime vardı. Ben bu kızın, beni sevmesi için ne yaptım? Kendimde bir özgüven eksikliği yoktu, sadece onun güzelliğini ancak bu şekilde ifade edebilirim.
Devam edecek ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Böyle AyrıLıK oLmaZ
RomanceBu kitap'da yazılan tüm olaylar gerçek olup, 2011'in şubat ayında başlamış henüz genç, ancak aşkın büyüsüne erken kapılan bir gencin, Kara sevdaya nasıl tutulduğunu ve neler yaptığından bahsedeceğim. Umarım beğenirsiniz