6

105 19 0
                                    

"Eşhedu..."

"Evet? Devam et."

"Eşhedu en..."

5 ay önce...

Annem iyileşmiyordu. Anna'dan haber yoktu. Teddy susmuyordu.

Ben, bense kafayı yiyordum. Zaten olmayan kafamı biraz daha yiyordum. Ah evet. Yumuşak ve kanlıydı. Ilık işe yaramaz bir beyin...

Yeter kapa çeneni Mary!!! Ne saçmalıyordum ben?! Midem bulanmıştı. Yediğim reçeli bir an önce yuttum...

"Sofrayı topla canım. Ben Teddy'ye mamasını vereceğim." Dedi büyükannem. Kafamı salladım. Zaten bir şey yememiştim. Reçel ve beyin dışında... :/

Telefonum çaldı. "Alo?"

-Selam Mary.
-Selam. Nasılsın?
-Asıl seni sormalıyım. Çok Üzgünüm gerçekten. Okula bir haftadır niye gelmediğini başkalarından mı duyacaktım?
-Rosa...
Devamını getiremedim. Boğazım düğümlendi.
-Evdeysen hemen geliyorum.
-Tamam.
Dedim fısıltıyla.

"Selam büyükanne! Başınız sağolsun. Gerçekten oğlunuz için çok üzüldüm."
"Hoşgeldin Rosa. Sağol tatlım. Geç."

Beni görünce durakladı. Hortlak görmüştü sanki. "Ah Mary!" Bana sarıldı. Buna uzun süredir çok ihtiyacım varmış. İliklerime kadar hissettim. Geri çekildi ve yüzüme baktı. Gri okul çantasını vestiyere bıraktı.

Bu sırada büyükannem hazırlanıyordu. "Kızlar ben artık gidiyorum. Şey Mary kardeşini uyuttum. Akşam yine gelirim. Tamam mı?" "Peki büyükanne. Herşey için çok teşekkürler."

"Bir dakika ne!? Kardeş mi???" Rosa'nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

Yatağımın üzerine oturduk. Ona herşeyi sırayla anlattım. Bu sırada o ilginç bir şekilde habire gözyaşlarını sildi ve burnunu çekip durdu.

"Ah Mary. Ne diyeceğimi gerçekten hiç bilmiyorum. Canım benim. Babasızlığın ne demek olduğunu azıcık biliyorum. Gerçi hayatta olduğu halde baban olmaması biraz gülünç ama neyse..."

Derin bir iç çekti. Ona sarıldım.

"Peki söyle bakalım. Bütün bunlardan önce kafan biraz karışıktı. Yani dağınıktın, onu ne yaptın? Yani toparlanabildin mi yoksa daha da mı dağıldın?"

İçine düştüğüm boşluğu soruyordu...

Derin bir nefes aldım. "Hayır. Her ikisi de değil. Ben unutmuştum. Ama canım arkadaşım, sayende yine hatırladım." "Hayır Mary ben yapmadım evren yaptı. Duyabiliyor musun? Ben senin içinde bulunduğun durumun kaynağını çözdüm. Sana beck anksiyete'li bir şey olmuş. Babamın depresyonuna yakalanmışsın."

Olamaz işte başlıyor...

"Ney siteye mi?" Dedim.

Bana ters ters baktı ve omzuma hafifçe vurdu.

Ah manyak arkadaşım geri dönmüştü. Onu ağlarken görmek kısa bir süre için de olsa ilginçti.

"Site değil. Anksiyete. Depresyon. Bir ölçek. Ruhsal rahatsızlık. Travma... beyin çöküntüsü. İçsel ölüm." Sanırım birazdan yoga yapmaya başlayacaktı. "Tamam yeter sus! Ben gayet iyiyim. Tamam mı? Sen psikolog falan mı oldun yani bir anda tüm bu zırvalar da nedir?" "Mary beni iyi dinle. Babama olan şeyin aynısını yaşıyorsun. Sonunda seni de kaybedemem! İnternetten araştırma yapmıştım. Okula gelseydin gösterirdim. Herşey böyle başlıyor. O iş hayatında başarısız bir insana dönüştü. Geceleri uyanıp ağlıyordu. Hep ölüm korkusu vardı. Devamlı can sıkıntısı çekiyordu. Hiçbir şeyden zevk alamıyordu. Bazen uyuşmalar ve ataklar geçiriyordu. En sonunda ne oldu? Bum! Onu kaybettik..." "Saçmalamayı kes Ros. Onu kaybetmediniz. Tedaviyi kabul etmedi ve kafayı yedi. Sonunda onu tımarhaneye kapattınız." "Teşekkürler." Dedi.

Pişman olmuştum. Ne biçim konuşmuştum öyle. Ah salak kafam!

Birden ikimizde kahkahalarla gülmeye başladık.

"Herneyse ama ben yapmadım. Annem yaptı. Ve sende tedaviyi kabul etmezsen aynı şeyler sana da olacak." Kafamı tavana diktim. "Tedavi? Öyle mi? Bence senin babanı ziyaret etmen gerekiyor. Şimdi babamı görmek için neler vermezdim..." Dedim.
"Hayır dostum. Oraya son gittiğimde beni anneme benzediğim için az kalsın boğazlıyordu. Ona benziyor olmam benim suçum mu? Onu öldüremiyorsa beni mi öldürecek yani? Biliyorsun artık ondan nefret ediyor." "Evet Ros eğer sende beni tımarhaneye kapatırsan aynı şeyi bende sana yaparım. Babana hak veriyorum doğrusu." "Beni dinle Mary. Konu ben veya babam değiliz. Konu sensin. Hatırla. Baban orduya katılıp gittikten sonra ne oldu? Devamlı somurtan bir kıza dönüştün. Yavaş yavaş ders notların düştü. Beyzbol takımında ki başarın... evde ablanla didişmeleriniz arttı. Sonra hamile anneni üzdüğün için vicdan azabı çekiyordun. Ama ilginç bir şekilde buna devam ediyordun. Bir sürü yabancı dizi izlemeye başladın ve okulda bir çocuğu dövdün. Hemde hiç suçu yokken." "Suçu yokken mi? O çocuk bana asılıyordu Rosa!"

Beni duymazdan geldi ve devam etti, "Hem watpadde yazdığın o güzelim hikayeyi neden sildin? Sonra o geceki halin neydi öyle? Gerçekten o zaman Azraili görüyorsun sanmıştım." Sustu.

"Bitti mi Ros?!" "Hayır! Tedavi konusunu anlatmadım daha!" "Ah olamaz... Rosa sen... Tanrı aşkına sen iyi misin?! Hayır ciddi misin?! Ne yapacaksın bana antidepresan mı içireceksin?! Deli doktoruna mı götüreceksin?! Ne, ne?" "Hayır. Aşk... aşk böceği olacaksın tatlım. Tek çare bu. Aşk seni iyileştirecek."

Kendime engel olamadım ve Rosa'ya bir tokat yapıştırdım...

KASABADAKİ MÜSLÜMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin