11

140 13 0
                                    

Aynadaki yansımama baktım. Turuncu saçlarım hiç değişmemişti. Doğduğum günden beri... Kendimi severdim. Hele müslüman olduktan sonra kendimi daha çok sevmeye başladım. Ama o zamandan sonra herkes beni sevmeyi bıraktı.

Kendine gel Mary! Sen bunu seçtin çünki Allahın seni sevmesini istiyordun. Bu yüzdende kimse seni sevmesede olur... annen bile??? Kafam karışıktı. Düşüncelerimi dağıttım, elimdeki kitabı masamın üzerine bıraktım ve gidip yeni yatağımın üzerinde oturdum. Çatı katındaki minik odam. Beni bu evde mutlu eden bir şeydi. Pencereden bakınca tüm Rocky Hill gözler önündeydi. Taş bina belediyenin biraz ötesinde okul vardı. Hem büyük bir kasaba hemde çok küçük diye düşündüm...

Bugün baskın bir bulutlu hava vardı gökyüzünde. Kasvetliydi...

Evdekiler hâlâ uyanmamıştı ve ben sabah namazından beri uyanıktım. Bu alışkanlık iyiydi. Kuran ve kitap okuyarak zamanı değerlendiriyordum. Bazen sadece insan aç kalabiliyordu o kadar. En iyisi, herkes uyanana kadar bir şeyler atıştırmaktı. İki kat indikten sonra mutfağa varmıştım. Dün biraz mutfak alışverişi yaptılardı... bir elma yıkadım. Tam o sırada kapı çaldı. Saat sekiz. Sizce kim olabilir?

Üstüm *başım* giyinikti bu yüzden besmele çektim ve kapıyı açtım. Biri arkasını dönmüş hızla uzaklaşıyordu. "Hey bir saniye? Bakar mısınız?" Diye seslendim. Adam çoktan gidiyordu. Ve giderken "Çok dikkatli ol Mary." Diyordu. Adımı nerden biliyor? Bu kim yahu? Bende anlam veremediğim hâlde tam kapıyı kapatıyordumki yerde bir zarf gördüm.

??

Krem rengi zarfın arkasında kırmızı bir kalemle;  bu kitabı okuma küçüğüm. . , .

Yazıyordu? Sondaki işaretler? Bu da ne şimdi. Kitap falan? Şaka mı yapıyorsunuz?

Elmamı yiyerek odama çıktım. Arkası dönük adam... üzerinde kahverengi bir palto vardı ve kafasında da bir bere. Eylül ayındayız. O kadar da soğuk değil. Ve bugün Cumartesi. Bugün posta gelmez.

***

Pazartesi...

"Hayır Anna tatlım. Burası fena değil.. bizde iyiyiz... evet evet.. tamam sonra yine ararım. Melanie'ye selamlarımı ilet lütfen.. tamam iyi bak kendine.."

"Mary, bizim Ron'la bir takım işlerimiz var. Teddy'yi kreşe sen bırak. Okulunu da biliyorsun. Müdüre git ve adını söyle. Babanı tanıyor..."

Son cümlesinde ona gözlerimi dikerek baktım.

"Ne?" Dedi yutkunurken.

"Babamı tanıyor?" Diye tekrarlayarak sordum. Kısa bir süre için gözlerini yumup açtı. "Sofrayı da topla lütfen." Kalktılar ve daha bir şey demeden çıkıp gittiler.

Zaten cevap verse şaşardım.

"Hasbinallah ve ni'mel vekîl..." dediğim zaman Teddy bana öyle bakıyordu ki... yüzümde bir şey var mı diye merak etmiştim. "Haydi üstüne bir şeyler giydirelim."

Teddy beni sevdiği kadar Anna'yı sevmiyordu. Ama büyüdükçe benden uzaklaşıyor gibiydi.

Rabbim akıbetimizi hayırlı kılsın.

*amin*

Yokuş aşağı inmek işkence gibiydi. Bir de yanında bir çocuk varken..

Etrafa bakınıyordum. Duvar yazıları epey popüler... "kriz tüm dünyayı sarsın lanet olasıcalar!"

İlginçmiş. Gülümsedim.. Er-Rezzak ismine sahip Rabbime güvendiğim zamandan beri asla aç kalma endişem olmamıştı çok şükür. Ronald battığı zaman bile... veya hatta kriz olduğunda. Veya üniversiteyi kazanamama endişelerim olduğunda bile...

Sonra aklıma insanlık geldi... bazı çok özel (!) insanların günde bilmem kaç milyon dolarlık gelirleri vardı. Ve bazı insanlar yılda bir defa bile sıcak bir yemek yiyemiyorlardı.

Ve bazı insanlar sözüm ona dünyayı ele geçirme planları kuranlar falan vardı. Onlarda ölümü tamamen unutmuş gibiydiler. Sanki hiç ölmeyecekler gibi, sonsuza kadar dünyanın hakimiyetini -haşa- ellerinde tutacaklarını mı sanıyorlardı?

Bismillahirrahmanirrahim,

اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ

O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah´ın kullarıyız ve biz O´na döneceğiz, derler. (Bakara,156)

SadekAllahulAziym

Yani bunu planlayanlar... her hangileri olursa olsun! Dönüşümüz Allaha olacaktır.

Aff Allahım...

"evde biri var Mary." Düşüncelerimden sıyrıldım. Teddy biraz korkmuş gibiydi. Ve önümüzde duran elektrik direğinde asılı resme bakıyordu.

Mack,
Kayıp. ..

Bir çocuk. Belki de benim yaşlarımda..

"Efendim Ted?"
"Yemin ederim onu gördüm. Evde biri var."

Tüylerim diken diken olmuştu. Kardeşim doğru mu söylüyordu, yoksa şizofreni mi olmuştu??

***

"Kendini tanıt lütfen,"
"Ben Mariana Morgan, başkentten geldim."
"Bu aşırı geniş ve siyah, siyah ve siyah..."
Masasının ardından genç müdüre bakıyordum. Yumruklarımı sıktım ve derin bir nefes aldım. O da beni baştan aşağı süzmüştü. "...kıyafetler?" Diye sordu gözleriyle..
"Ben müslümanım. Lütfen öğrenci kartımı, dolabımın anahtarını ve ders programını alabilir miyim?" Diyerek bu odanın kasvetinden kurtulmaya çalıştım... bir an için gözlerimin en içine baktı. "Felix'e ne kadar çok benziyorsun Mariana." Dedi. Masaya bıraktığı dosyayı aldım ve kafamla onaylayıp hemen odadan çıktım. Kapıda, "eğer bir sıkıntın olursa lütfen..." "Teşekkürler efendim." Kapıyı kapattım.

Felix. Babam. Kardeşlerim arasında ona bir tek ben benziyordum evet. Peki bu müdür bozuntusu babamı nereden tanıyor?

Biyoloji sınıfına doğru ilerledim. Sınıfta boş bir yer ararken en arkadan kızın biri bana el salladı. Normal olarak herkes bana bakıyordu. Daha fazla beklemedim ve gidip sarı saçlı güzel kızın yanına oturdum. Gözlerine uzun süre bakınca bana birini anımsatmıştı. Peki ama kimi?

"Ayakkabılarını sevdim, ben Ashley. Arkadaş olabiliriz?"

Gülümseyerek kafamı salladım.

Bu ayakkabıların güzel birer hatırası vardı. Benim converslerim mordu. Rosa'nınkiler sarı. Ve sağ teklerini değiş tokuş yapmıştık. Böylece uyumsuz farklı iki renk bir çift ayakkabıda buluşmuştu. Iyi de Ashley bunu nasıl gördü? Upuzun siyah feracemin altından görünmüyor sanmıştım. Demekki keskin gözleri vardı.

***

Evin kapısını anahtarla açtım. Telefonum titredi. Koltuğa oturdum. Ahh! Allahım. Yokuş yukarı çıkmak beni çok yormuştu. Okul zaten kasvetliydi. Telefonumu açtım.
"Teddy'yi biz alacağız."
Hayır bunu okumuştum.
"Biz gelene kadar bir yemek yap lütfen."

Zaten bende acıkmıştım. Tam işe koyuluyordumki buzdolabının üstünde bir not gördüm. Krem rengi bir kağıdın üstüne kırmızı pilot kalemle yazılmıştı. Okuyunca tüylerim ürpermişti.

-Evimden defolun
                 Rondomby-

Allahım. Neler oluyor?? Ted. Gerçekten birini görmüş müydü?

***

Er-Rezzak; yaratılmışlara faydalanılacak nimetleri ihsan eden...

KASABADAKİ MÜSLÜMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin