9

87 16 0
                                    

Gözlerimi açtım.

"Selam? Mariana."

Lanet olsun!

"Neden buradayım?" Hatırla. Hatırla. Hatırla... ah evet nefes alamıyordum ve bahçeye çıkmıştım. Aptal kafam!

"Abdullah seni dışarda baygın görmüş. Ve beni çağırdı. Annen uyuyordur diye rahatsız etmek istemedik. İyi misin canım? Sık sık böyle bayılır mısın?"

Uzandığım yerden doğruldum. Gözlerim dolmuştu. "Ben evime gitmek istiyorum." Dedim sanki beni zorla tutuyorlarmış gibi. "Ay tabiki Mary. Lütfen yanlış anlama. Doktor bile çağırdık. Sadece daha gelmedi. Ama nerde daha güvende hissediyorsan orda olmalısın..."

Ayağa kalktım. Başım döndü. Zeynep kalkama yardım etti.

Sahi nerde daha güvende hissediyordum ben? Eve gitmeyi gerçekten istiyor muydum? Peki ya kalmayı??

Tekrar oturdum.

Birden ağlamaya başladım. Zeynep bana şefkatle bakıyordu. "Yalnız hissediyorsun." Dedi emin bir şekilde. Kafamı salladım. Hemde o kadar çok ki...

"Yapayalnız gibiyim Zeynep. Hiç kimsem... hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Dün çok tuhaf bir şey oldu. Normalde olsa depresyona gireceğim bir şey... Bana teklifte bulunmasını beklediğim çocuk arkadaşıma teklifte bulundu... ama bu umrumda bile olmadı..." Boğazım düğümleniyordu. "Seni seven, her zaman sığınabileceğin ve her şeyinde sana yardım edecek biri var tatlım."

Sustuk. Bunlar beni ikna etmiyordu.

"Ya beni duymazsa... onu göremiyorum. Ya çağrılarıma kulak asmazsa... bundan nasıl emin olacağım?" dedim ciddi ciddi. "hiç denedin mi?" Diye sordu...

"Şimdi gözlerini kapat." Bunu yapmayacağım... "ah. Peki tamam kapatma. Ama beni dinle Mariana. Etrafına bir bak. Herşey ne kadar mükemmel yaratılmış. Haksız mıyım? Bana Onun tarafından yaratılmış olup işe yaramayan bir örnek ver hadi."

"Virüsler." "Çok basit Mary! İnsanlar araştırsın. Kendilerini korumayı öğrensin diye... bak bu konuda bir bilgim yoktu. Ama mantığımı kullandım. Hey beni dinle. İslam mantığının yetemeyeceği kadar mantıklı..." durdum. "Peki neden başörtüsü takmak zorundasınız?" Dedim. Gülümsedi. "Seni yaratan, senden bazı şeyler istemelidir. Bak Mary, değerli olan şeyler nerde? İnciler, mercanlar okyanusun derinlikerinde. Altınlar, mücevheratlar yerin kilometrelerce altında. Sonra yediğimiz hemen hemen bütün meyvelerin kabukları var. Bir bütün olarak değerli ve lezzetliler. Yaratıcı, bizi yaratırken bize fıtrat biçti. Erkekler ve kadınlar birbirinden çok farklıdır. Bu konularda yani. Bizim aklımıza göre akletmiyorlar. Bizde onlar gibi değiliz. Erkek olmadığımız için onları anlamak zor... bak ben pek iyi bir anlatıcı değilim Mary. Kafanı daha çok karıştırmaktan korkuyorum. Ama surelerde -yani kutsal kitapta- yazdığına göre onların bize bakması haram. Ve bizimde kendimizi göstermemiz... anlatabiliyor muyum?"

"Evet sen anlatıyorsun Zeynep. Ama Üzgünüm ben anlamıyorum. Kutsal kitap diyorsun, onu gerçekten tanrınızın yazdığı ne malum?" Zeynep gülümsemeyi bıraktı. "Sana bir kitap vereceğim." Dedi. Kapıdan geçirirken kitabı elime verdi. "İstediğin zaman gelebilirsin tatlım." Dedi. "Her şey için teşekkür ederim. Iyi geceler." Dedim bende.

Kapı arkamdan kapandı. Bizim eve doğru giderken bir arabanın kapımızın önünde durduğunu fark ettim. Şoför koltuğundaki adam ve yanındaki kişi hoş olmayan bir şey yapıyorlardı. Aslında bu tür şeyler artık çok normaldi. Ve sonra arabanın içinden çıkan kişi Anna'ydı...

Olamaz!

"Sen orada ne yapıyordun?" Ne diyecektim şimdi!!! "Sana bir soru sordum Mary!"

"Kendine gel! Asıl sen kaç gündür nerelerdesin? Korkak! Bir şey oldu mu hemen kaç böyle!" Diye ben bağırdım bu kez. "Korkak olabilirim belki ama senin gibi hain değilim. Onların kim olduğunu biliyor musun?" Diye tısladı. Parmağıyla Zeynep'in evini gösteriyordu. "Onlar terörist!"

Nedense içimde onları savunma hissi baş gösterdi. Hızla onu es geçip eve girdim.

Yatağımın üzerinde ağlıyordum yine. Komodinim üzerinde ise bir kitap bana bakıyordu.

Gökyüzüne bakmanın faydaları.

...

KASABADAKİ MÜSLÜMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin