Küçücük bir çocukken karanlıktan korkarsınız. Annenizin, babanızın sizi korumasını istersiniz. Küçücük bir problemde yanlarına koşarsınız. Sizin, sizi koruyan bir aileniz vardır. Bizlerin ise, hiç bir şeyi.. Bizler henüz küçücükken alırız hayatın yükünü omuzlarımıza. Bizler, henüz küçücükken öğreniriz yalnızlığı. Yaşarız, görürüz ve sonunda öğreniriz. Size yanlışları yapmadan söylerler. Neyin yanlış olduğunu bilirsiniz. Bildiğiniz için yapmazsınız o hatayı. Bizler ise, bir hata yaparız, sonra öğreniriz onun yanlış olduğunu. Bizleri kimse uyarmaz. Hata yapmadığımız sürece kimse bize doğruyu, yanlışı anlatmaz. Hata yaparız, suçlusunuz derler sadece. Biz hata yaparak öğrendik hayatı. Dayak yedik, tacize uğradık, ondan sonra öğrendik kendimizi savunmayı. Hayatımız boyunca yalnız kalacağımızı, yalnızlığı yaşayarak öğrendik biz. Şimdi anladığınızı söyleyemezsiniz, siz biz olmayı anlayamazsınız. Yaşadıklarımızı yaşamayan hiç kimse anlayamaz biz olmayı. Kimse canlandıramaz gözünde, kimse bilemez çektiklerimizi. Kimse göremez bizim küçücük yüreğimizin ne hale geldiğini. Kimse duyamaz haykırışlarımızı, yardım çığlıklarımızı. Hiç biriniz bilemezsiniz biz olmayı.
Ben kimim? Rachel.. Bu adı kim verdi bana? Kim dünyaya getirdi beni? Bir yetimhaneye bırakacak kadar aciz olan kimdi? Acizliğinden mi bırakmıştı beni, gaddarlığından mı? Başımı sürekli ağrıtan o kadar soru var ki. Kime soracağımı bilemediğim. Bütün hayatını yetimhanede geçiren bir çocuğun ne hissettiğini bilebilir misiniz? Yediği dayakları bilebilir misiniz? Sırf korktuğu için altına işeyen 5 yaşındaki bir çocuğun mahsende ki çığlıklarını duyabilir misiniz? O soğuk betonun iliklerine işlemesini, gecenin iğrenç karanlığının üzerine gelmesini, bütün o çığlıkları anlayabilir misiniz? Durun ben söyleyeyim. Siz hiç bir şeyi bilemezsiniz, hiç bir şeyi göremezsiniz. Dışarıdan öylece bakarsınız, yazık dersiniz. Kurbanlık koyun gibi bir kaç kişinin karşısına çıkarıldığınızda, içinizi kaplayan o umudu bilemezsiniz. Sizi buradan çıkarabilecek bir aile. Hayatınızı kurtarmaları için gözlerinin içine bakarsınız. Bir umutla. Sizi istemelerini dilersiniz. Sonra içinizdeki o umudu söküp alırlar sizden. Geri dönersiniz karanlık günlerinize. Her istenmediğiniz aile için çöker içinize bir karanlık. Öküz oturur derler ya, heh işte tam o olur içinize. Bir süre sonra hissedemezsiniz o umudu. İçinizdeki heyecan gider. Her geçirdiğiniz gece sizden bir şeyler koparır sanki. Umudunuzu koparır sizden. Kurtarılma beklentinizi alır. Sonunda yine yalnız kalırsınız. Yine kendi kendinizi kurtarırsınız. Belki o kadar şansınız bile olmaz. Mahsende geçirdiği günler yüzünden hastahanelere kapatılan arkadaşlarım oldu benim. Bir müdürümüz vardı. Neler yaşardık, neler yapardı bize. Sadece dayak yemezdiniz orada. Bütün insanlığınızı alırlardı sizden. Hayatınızı alırlardı elinizden. Öyle şeyler yaşardınız ki bir daha gelemezdiniz kendinize. Ne elinizi tutan olurdu, ne sizi kurtaran. Ben kendimi kurtardım. Günlerce beraber ağladığım arkadaşımı geride bıraktım. Umutla bakan gözlerini yummasına sebep oldum ben. Daha küçücüktüm. Küçücük bir kız çocuğu. Kendimi kurtardım ama Emily'ye yetemedim. Onu da alamadım yanıma. Günlerce sokaklarda erkek kılığında gezdim. Bir kız için geceler çok tehlikeli, henüz küçücüktüm fakat bunu anlamıştım. Kaçtığım gece bir şey olmuştu. Bir kaç sarhoş amca. Amca dedim onlara. Yardım istedim. Ben küçücüktüm ve sadece yardım istiyordum. Nereden bilebilirdim dünyanın bu kadar acımasız olduğunu? Nereden bilebilirdim insanların bu kadar gaddar olabileceğini. Bilemezdim. Bilmiyordum. O yaşlı adamların bana nasıl baktıklarını bilmiyodum, görmüyordum. İnsanların bu kadar iğrençleşebileceğini bilmiyordum. Bir ağaca yasladıklarında beni kemerlerini çözüyorlardı. Ben henüz 11 yaşındaydım. Daha adet bile olmamış küçücük bir kızdım ben. Küçücüktüm. O adamların suratı, bana yapmak istedikleri.. Ne yapıp edip engellemem gerektiğini biliyordum fakat 3 adama karşı 11 yaşında bir çocuktum sadece. Kim olduğunu bilmeyen, neler yapabildiğini bilmeyen 11 yaşında bir kız. Ne kadar tehlikeli olduğumun farkında bile değildim. İnsan olmadığımın farkında değildim. Gözlerimi kapatım, çığlık attım. Gözlerimi açtığımda sinirle nefes alıp veriyordum. Adamların bana bakışları değişmişti. Çok hızlı nefes alıyordum fakat nasıl göründüğümü blmiyordum. O izbandut gibi herifleri bile korkutacak kadar anormal göründüğümü fark ettiğimde yere oturan adam ellerimi tutmaya çalışıyordu. Suratlarımız arasında kısa bir mesafe vardı. İkinci çığlığımda gözlerim açıktı. Bu pek çığlığa benzemiyordu aslında. Ellerimi adamdan kurtarıp kafasını avuçlarımın içine aldım. Ne yaptığımı bilmiyordum. Bu sadece iç güdüsel bir şeydi. Adamın suratından bir şeyi emdim. Ne olduğunu bilmiyordum ama kendimi çok güçlü hissediyordum. Diğer adamlar çığlık çığlığa koşarken ellerimde ki cansız bedene bakıyordum..
Ben ne yapmıştım? Neydi bu? Bunu nasıl yapmıştım? Tam olarak kimdim ben? Neydim ben?...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VARLIK
FantasyBana bu ismi kim vermişti? Hangi anne çocuğunu bir yetimhanenin kapısına bırakacak kadar acizdi? Aciz miydi yoksa gaddar mı? Kim olduğumu düşünürken insan olmadığımı fark ettim.. Bunun sorumlusu ne annemin acizliğiydi, ne de gaddarlığı. Şimdi tek dü...