Dün geceden sonra sabah erkenden kalkıp okula gelmek gerçekten çok zor olmuştu. Gecenin devamını kızlarla yurt odasında tamamladık. Zerrini daha yakından tanımak iyi hissettirmişti. Aslında şu yaşıma kadar kavga gibi olaylarda hep kendi işimi kendim halletmiş , başkasına güvenerek olay yaratmamıştım. Ama nedensizce Zerrin in arkamda olduğunu bilmek beni rahatlatıyordu.
İlk dersim ne yazık ki edebiyat olduğu için derse girmek istemedim. Elbette bütün edebiyat derslerinden bu şekilde kaçmayacaktım. Sonuçta burda utanılacak birşey yapmadım. Ama şu an onun yüzünü görmeye tahammülüm yoktu. O yüzden kantinden çikolatalı süt alıp kütüphaneye gittim. Yine geçenki gibi bomboştu. Bu iyi olmuştu. Boş sandalyelerden birine oturup sırtım kapıya dönük bir şekilde ayaklarımı masaya uzatıp yerleştirdim. Kulaklığımı çıkartıp Ahmet Kaya - Kum Gibi yi açıp dinlemeye başladım , bir yandan da sütümü içiyordum. Yabancı şarkılarla aram pek olmadığı gibi slow ve arabesk dinlemeye bayılırdım. Ahmet Kaya , Yıldız Tilbe , Sezen Aksu vs vs. Oynak şarkılar pek bana göre değildi.
Bir ara kütüphanenin kapısı açılır gibi bir ses duydum ama arkamı dönüp bakmaya üşendiğim için önemsemedim. Yaklaşık altı saniye sonra edebiyat hocam karşıma geçmişti. Pozisyonumu hiç bozmadan " ne vardı " dedim.
" Şey ben dün gece için özür dilerim. Müsaitsen çıkışta bir cafede kahve içelim mi ? "
" Ne o , dün sürtük gözüyle baktığınız kız şimdi sütten çıkmış ak kaşık mı oldu hoca ? Kusura bakmayın ama hocalarımı ayartmak gibi bir niyetim yok. " cümlemin sonlarına doğru ayağa kalkmış kulaklığımı telefonumdan söküp gelişigüzel çantama atmış çıkışa yönelmiştim. Kapının eşiğine gelince elimdeki boş süt kutusunu nerdeyse dört metre ötemdeki çöpe fırlattım. Tabii ki isabet ettiremedim. Hatta kutu çöpe yaklaşmadı bile. Ama bu pek de umrumda değildi.İlk ders haricinde bütün derslere girmiştim. Hatta inanması güç ama bayağı bir not da tutmuştum. Yine yurda giderken gözüme ufak bir cafe ilişti. Acele bir işimin olmadığını hatta bir işimin olmadığını düşününce oturup bir türk kahvesi içmekte bir sakınca görmedim. Küçük mekana girip ortalarda bir masaya oturdum. Şansıma cam kenarında boş yer yoktu. Genç yaşlarda bir garson yanıma gelip " hoşgeldiniz. Ne arzu ederdiniz " dedi.
" Şekersiz türk kahvesi " dedim kısaca. Üç dört dakikaya bol köpüklü kahvem önümdeydi. Bir yandan telefonda iş ilanlarına bakarken diğer yandan kahvemi yudumluyordum. Çok cazip bir sürü iş vardı. Fakat okul saatlerimle çakıştığı için çoğusunu eledim. Geriye sadece bir cafede akşam altıdan , gece on ikiye kadar garson olacağım birde hafta sonları evlere temizliğe gidebileceğim işler kalmıştı. Açıkçası gece on ikiye kadar millete servis yapmak en son tercihimdi. O yüzden evlere temizlik daha cazip geldi. Hem haftasonları okul olmadığı için daha rahat olurdum. Ayrıca annemin hergün yaptırdığı şeyi başkasının evinde para karşılığı yapmak gayet karlıydı. Kararımı verince şirketin numarasını tuşladım ve iş için görüştüm. Kısa bir konuşmanın ardından bu hafta sonu denemelik bir eve gönderileceğimi söylediler. Tamam belki başka birinin evini temizlemek benim yaşıtlarıma göre pek güzel bir durum olmayabilirdi ama alnımın akıyla , ailemi utandırmayacak şekilde kazandığım paradan asla gocunmam. Ayrıca paraya gerçekten ihtiyacım vardı. Sonuçta paranın fazlası olmaz dı değil mi. Ben bu düşüncelerle boğuşurken önümdeki sandalye çekilmiş ardından biri oturmuştu. Kafamı kaldırıp karşımdaki salağa baktım.
" ne istiyorsun hoca ?"
" Bak tanışma şeklimiz pek hoş olmadı. Farkındayım. O yüzde. Diyorum ki bugün tam burda yeniden tanışalım. Ne dersin " Aslında çokta terslemenin anlamı yoktu.
" Tamam. Sen başla o zaman " dedim. Anında sırıttı. Bende istemsiz gülümsedim.
" süper. Adım Çağkan. Çağkan Soysal. Bu okulda bu sene öğretmenlik yapmaya başladım. Aslen Samsunluyum. Bu kadarı yeter sanırım. " dedi sorar gibi. Onaylar anlamda başımı sallayınca sıra sende der gibi baktı. Boğazımı temizleyip
"Derin dedim sadece , Derin yılmaz. "
Cümlem bitince bu kadar mı diye sordu. Başımı sallamakla yetindim.
" peki. Özel olmayacksa birşey sormak istiyorum. " bi an meraktan çatlayacağım sandım. Ama merakımı belli etmemeye çalıştım.
" buyur ".
" Neden antidepresan kullanıyosun. Şey geçen akşam beni benzettiğinde çantandan düşmüştü. O anki acıdan onu söylemeye fırsatım olmadı ".
Bi an gözlerim dolmaya başladı. İlacımı barda düşürmüştüm demek. İlacımı içmeyince ne duruma geldğimi bilse o gece ilacı kapıma getirirdi herhalde. Gözlerim gitgide beni zorlamaya başlayınca kalkmam gerektiğini anladım.Ne zaman ilaç dense krizlerim aklıma geldiği için kötü oluyorum. Yine aynı durum söz konusuydu. Çantamı sırtıma takıp ayağa kalktım " benim kalkmam gerek " deyip cafeden ayrıldım. Henüz bir kaç adım atmıştım ki hesap aklıma geldi. Bu halde içeri giremiyeceğim için hesabı ona bıraktım. Ve koşar adımlarla eczane aramaya başladım.
Uzun uğraşlar sonucu bir eczane bulunca hemen içeri girip ilacımı aldım. Yavaş yavaş ağlama iseğim artıyordu ve gözüm kararmaya başlamıştı. İlacı hemen içmem lazımdı. İlerideki boş bankları görünce adımlarımı oraya yönlendirdim.
Çantamdaki su şişesini çkardım ve ne kadar yanlış olduğunu bildiğim halde iki tane hapı aynı anda içtim. Gözlerimi kapatım etkisini bekledim.
Böyleydi işte. Hayatım, mutluluğum , özgürlüğüm. Herşeyim bu haplara bağlıydı.Vote ve yorum lütfen. 😘