sekiz

4K 438 137
                                    


İki saniye sonra yaşadıkları an Yoongi'nin yüzüne sert bir tokat misali çarpmıştı. Önündeki uzun bedeni ani bir hareketle ittikten sonra yüzünde bir iğrenti ifadesi ile dudaklarını elinin tersiyle silmişti. Jungkook bunu beklememişti. Güneşin bir karadelik olmasını bile bekleyebilirdi fakat bunu beklememişti. Oysa ki ilk defa kendini en açık halinde göstermişti. Yoongi'ye her zaman bir saygısı vardı, çok çalışıyor ve insanlara göstermeden destek veriyordu; onları kırarak ikaz etmesine rağmen ama bu bambaşka bir şeydi. 


Sarı saçlı olan işaret parmağını siyah saçlıya doğrulttuğunda dişlerinin arasından tısladı.

"Sakın bir daha beni öpmeye kalkışma!"

Jeon Jungkook çıkmaz yolda bulmuştu kendini, ilerlemeye çalışsa duvarları vardı; geri dönmek isterse ise Min Yoongi. Beynindeki tüm nöronların işlevlerini yitirdiği saniyelerde, Jungkook nefes alabilen ve kalbi kırılabilen bir organizma gibi hissetmişti. 

"Sadece seni öptüm diye ne bekliyordun Jungkook? Polyanna gibi devam edeceğimizi mi? Gerçek dünyadayız kendine gel!"

"A-ama ben sa-" Jungkook'un anlamsız kelimelerinin cümle olamayacağını biliyordu Min Yoongi. Uzun boylu boşlukta gibi gözüken çocuk düşündüklerini sesli bir biçimde söylemişti sadece. 

"Senden sadece etkilendiğimi söyledim Jungkook, aşık olduğumu değil böyle saçma davranmayı kes."

Yoongi karşısındakinin de kalbi olduğunu geç de olsa hatırlayabilmişti. Ses tonunu yumuşatıp anlayışlı bir ton katmıştı içine. 

"Sırf senden etkilendiğimi söyledim diye benimle ilgileniyormuş gibi davranmana gerek yok Jungkook. Gerçekten, ileride pişman olacağın şeyleri yapmanı da istemiyorum."

"Ama beni öptün?"

"O öpücüğün ikimiz içinde bir anlamı olmadığını sen de biliyorsun Jungkook... Sadece artık fazla sorgulamayı bırak."

"Çık."

"Ne?"

"Hayatımdan çık artık Min Yoon Gi. Girdiğin günden beri verdiğin acılar haddini aştılar,  nefes alan bir iskeletten ibarettim senden önce, şimdi ise; kalbi kırılmış nefes alan bir iskeletten başka bir şey değilim!"

"İlk güne mi dönüyoruz ha?" Diye yarım bir sırıtış ile söyledi bu cümleyi Min Yoon Gi. Bir öpücüğün başına bunları getireceğini düşünmüyordu. Çok düşünmüştü, gerçekten çok fazla. Yıllarca umursamazca gösterdiği dış kişiliğinin aksine, insanlardan korkan, her şeyi olması gerekenden fazla düşünen yalnız bir çocuk vardı. O kadar çok yalnızlığa alışmıştı ki artık bunu birinin bozabileceği düşüncesi bile onu korkutmaya başlamıştı. Hayır, kesinlikle maymun iştahlı, istediğini alınca soğuyan bir çocuk değildi, sadece insanlardan kendini korumak için ördüğü duvarları o kadar büyümüştü ki kendisi de içeride bir tutsak haline gelmişti. Jungkook'un da ondan etkilendiğini biliyordu fakat unuturdu, hep unuturlardı. Min Yoon Gi her zaman, aynı ilk baharda kitabın arasına konulmuş bir yaprak gibi unutulurdu ve tarihin sayfalarına karışırdı fakat o unutmazdı. Her gün hatırlanmayı bekler, günün sonunda kendine olan nefretini ve acizliğini haykırırdı. Sessiz yapardı bunu, oda arkadaşının duyup da ondan rahatsız olmaması için. 

"İlk gün gibi olması için dua edeceksin Hyung çünkü artık bu nefret oyununda bende varım ve emin ol ki aptal bir piyondan ibaret olmayacağım." Cümlesini takiben sert bir yumruk göndermişti büyüğünün ona sorgularcasına bakan gözlerine. İçindeki şeyleri haykırmak istese de ağzından çıkan tek şey boğuk ve acı dolu bir "Senden nefret ediyorum!"du. Karşısındakini duvara sertçe ittirdikten sonra duvara sırtını vererek kendini yere bırakan bedenden gelen histerik bir kahkaha duydu. 
"Nefret etmen iyi, senin için çok iyi çünkü Jeon Jungkook ben de senden nefret ediyor olacağım."
 Jungkook sinirlerine hakim olmak istese de yapamayacağı bir şeydi bu. Evi terk etmesi gerekiyordu yoksa istemeyeceği şeyler yapabilirdi. Karşısındaki onunla ne kadar dalga geçmişti içinden kim bilir? Jungkook ceketini ve anahtarlarını aldığında içinden bir yemin etti asla bir daha bu hale düşmemek için ve kapıyı arkasından sertçe çekti. Gidecek ne bir yeri vardı ne de bir arkadaşı sahip olduğu tek  şey Yoongi'nin güzel suratını dağıtma arzusuydu. Yürüyecekti, yapabileceği tek şey buydu. Evet karşısındakine aşık değildi, sevgi duymuyordu fakat denemek istemişti ve o halde reddedilerek küçük düştüğünü hissetmişti fakat buna karşın asla bir intikam planı oluşturmayacaktı, Yoongi bunu hak etmiyordu. Sadece o yokmuş gibi davranacaktı, bu etrafındaki insanları kaybetmekten korkan Yoongi için yapabileceği tek şeydi. 

Karşısındaki kendisini sevmiyordu ve sevemeyecekti. Yaşayanların dünyasında Yoongi sevilmeye layık olabilecek kadar bile değerli göremiyordu kendini. Sevilmesi için bir neden yoktu. Doğru ya sevecek kişi de yoktu zaten. Kendi bencil hisleri yüzünden Jungkook'u böyle bir şeye sürüklemek istemiyordu, çocuk zaten yaşından daha olgunca davranıp Yoongi'yi terslememişti, Yoongi ondan daha fazlasını talep edemezdi, bu kadarı bile onun için dünyada cennet terimi ile eş anlamlıydı. Yoongi kendisine haykırmakta buldu çareyi, gene. 

"Şimdi tamamen yalnızsın ha siktiğimin Min Yoongi'si? Her zaman istediğin bu değil miydi, yalnız kalmak? Neden ağlıyorsun o zaman?"

Yerde sırtını bej rengi duvarlara dayayan Min Yoon Gi, ayaklarını kendine çekerek başını dizlerinin üzerine getirecek şekilde konumlandırmıştı. Şuan güçsüzdü, asıl Min Yoon Gi, kimse yokken hoşlanmadığını kendine defalarca hatırlattığı bir erkek ile yaşadığı kavgaya bile ağlayacak kadar aciz bir çocuktu. 

"Senden nefret ediyorum Jeon Jungkook, beni böyle acizleştirdiğin için senden nefret ediyorum Jeon Jungkook, senden nefret ediyorum." diye bağırdı hıçkırıkları ve göz yaşlarının arasından. Ağlaması şiddetlenirken kendine engel olamıyordu. Yüzünü elleri arasına almış sayıklayıp duruyordu. 

"Şimdi ne olacak?, Şimdi ne olacak?, Şimdi... ne olacak?"

Karanlık Madde'ye benzetiyordu kendini Min Yoon Gi, karanlık maddenin varlığı sadece diğer maddeler üzerinde hissedilebiliyordu, Yoongi'nin varlığı ise Jungkook'un üzerinde anlam kazanıyordu. Fakat Karanlık Madde'nin aksine Yoongi'nin artık varlığını devam ettirebileceği bir Jungkook'u yoktu.

"Demeter bereket tanrıçasıdır, ben erkeklere karşı duygu beslemem, Foton ışığın temel birimidir, ben korkaktan başka bir şey değilim. Kırmızı en uzun dalga boyuna sahip olan renktir, ben yapayalnız aciz birisiyim. Sürtünmeli sistemlerde mekanik enerji sabit değildir, Jungkook artık benden nefret ediyor. Korozyon metallerin elektrokimyasallarla parçalanmasıdır, ben.. ben onu şimdiden özledim"


---

not:eğer bilgilerde bir yanlışlık varsa beni düzeltebilirsiniz, eski bilgilerim olduğu için yanlışlıklar olabilir.

ethereal »yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin