''Oy beni vurun vurun
Nedir çektiğim zulüm
Bu dünyanın yükünü
Bir ben mi omuzladım oy'' -Tarık İhtiyar
''Elmas'ım... Ay yüzlü yoldaşım...Bir gün olsun rahat bir hayat yaşatamadığım kadınım, kötü kaderime ortak ettiğim. Elmas'ım ben seni çok sevdim, biliyorsun değil mi? Her sabah uyandığımda o ay yüzüne, ucuz deterjanlar yüzünden çatlamış ellerine bakıp da ciğerim çürüyene kadar ağlamak istediğim halde, yine hiçbir şey olmamış gibi seslenirdim sana. Kalk hadi hanım, kahvaltımı hazırla derdim. Hiç gocunmaz en güzel gülümsemenle sabahın köründe kalkıp hazırlardın sofrayı. Sen de beni çok sevdin ama sana layık olmadım ben Elmas'ım, bilirim.
Üç kuruş parayla ev geçindirdiğimi zannederdim. Kanıma dokunurdu birçok şey be güzelim. Sevdiğim kadın milletin pisliklerini temizlemek zorunda kalıyordu, öyle beceriksizdim ki it gibi çalışmama rağmen yine de bir halta yetmezdi kazandığım. Ne zaman sana kızıp evde otur desem bir şekilde teselli edip sinirimi yatıştırırdın sen. Allah seni başımızdan eksik etmesin der dururdun. Ben sizi mutlu edemedim ki be Elmas. Başını eğdirdim, yavrularımızı iyi yaşatamadım. Ama sen her şeye rağmen benden vazgeçmedin ya, beni en çok bu mahvetti. Sen de tükürseydin yüzüme, hesap sorsaydın, bağırsan hatta terk etseydin beni. Elmas beni neden sevdin? Bu kötü talihli adamı niye ömrüne ortak ettin? Bak, yarı yolda seni yalnız bırakacak şimdi.
Özür dilerim, sana evden çıkarken sağlık ocağına gidiyorum demiştim. Yalan söyledim. Şirkete geldim ben Elmas. Hayatımı alt üst eden tüm o iki yüzlü insanların ayağına gittim. Affedin dedim, bir hataydı dedim. Özür diledim onlardan. Senin yapmadığını yapıp onlar tekrar tekrar tükürdüler yüzüme. Hırsız dediler. Kovdular beni, ayaklarına kapandım. Ama asıl sen affet ay yüzlüm, tüm bunları Yusuf'umuza bir çare bulabilmek için yaptım. O kibirli insanların sokağa attığı, ellerinin kiri saydıkları parayı da sırf oğlumuz için çaldım. Başka çaremiz yoktu, oğlumu kaybetmeye dayanamazdım. Ama biliyorsun, onu da beceremedim. Yüzüme çarptılar o parayı, alay ettiler. Rızkımızla da oynadılar, nefret edin ama işimden etmeyin dedim onlara. Hem işimden hem hayatımdan ettiler. Üç kuruş deyip az gördüğüm o rızkıma da el koydular. Biz garibanların eli değince kıymete bindi sokağa atılan paralar. Minicik bir çocuğun yaşam umudunu çaldılar. Çarelerimi tükettiler, çaresiz kaldım.
Ne olacak şimdi peki? Senin yüzüne nasıl bakacağım? Bilirim, asla umutsuzluğa kapılmazsın sen. En dibe batmışız biz, göz göre göre imkansızı umut etmeni nasıl seyrederim? Ya Yusuf? O hastane odasında her Allah'ın günü iyi bir haberle geleyim diye bekliyor beni. Ona nasıl oğlum derim? Yahya'ma nasıl anlatırım olanları? O kardeşi gibi değil ki, anlıyor. Yahya her şeyi anlıyor Elmas. İşe yaramaz bir babası varken hırsız bir babası oldu artık. Hırsız ve beceriksiz bir kocan var Elmas. Nefes aldığım her saniye daha da dibe batırıyorum sizi. Bunu bile bile nasıl yaşarım?
Yaşayamam. Yaşamamalıyım ben Elmas. Burada bitireceğim her şeyi. Umutlarımı tüketenlerin tepesinde tam manasıyla bitecek her şey. Son kez ağlatacağım seni gül yüzlüm. Sonrasında unutmanı isteyeceğim. Yahya'ya da beni unutmasını söylemeni, Yusuf'uma ise mümkünse benden hiç bahsetmemeni isteyeceğim. Sen hala çok güzelsin be Elmas, kalbin kadar güzel bir bahtı olacak benden sonra evleneceğin adamın. Evlen Elmas. Omzunuza yüklediklerimden kurtul ve yeni bir aile kur oğullarıma. Varsın başkası dokunsun, kirli ellerimin izi kalır diye korkakça dokunduğum tenine. Başkası okşasın o ipek saçlarını. O başkası öyle biri olsun ki kalbinde bana dair tek bir zerre kalmasın. O adama baba dediklerinde gözleri parlasın oğullarımın. Oğullarım...
Neden bu kadar zor oluyor? Kolay olsun diye yazıyordum oysa bunları. Ama ellerim bile yazmak istemiyor. Kalem, ıslanmış kağıdı yazmakta zorlanıyor. İçim acıyor be Elmas, gözlerim çıkacak sanki yerinden. Yaş kalmadı akacak, ciğerimin yangınını söndürebilecek kimse yok. Elmas, boğazımdaki düğüm canımı delecek. Ne suçum vardı benim? Oğlumu yaşatmak istedim. Garibanların yavrularını yaşatmıyorlar. Neden biz garibanların umudunu çalıyorlar? Elmas yalvarırım bir şey söyle, neden bu dünya bize adil davranmıyor?
Ağlama Elmas. O gözyaşlarını bir daha bu aciz adam için akıtma. Sakın bir şey söyleme bu adama. Bana. Ben gidiyorum Elmas. Tüm bu saçmalıkları unut. Beni unut. Yaşa bundan sonra. Sana yaşamak çok yakışır cananım. Canımdan geçiyorum ben şimdi, yükünüz hafifleyecek. Sabret Elmas, bu dünya size gülecek.
Ben, önce seni sevdim. Sonra senden iki elmas daha doğdu. Küçücük kalbimde üç can sevdim. Bu beceriksiz adam bir tek sizi sevmeyi becerebildi. Son nefesini verişi de yine sizin içindi.
Yusuf'um. Hiç tanımayacağın bu adam senin baban olabilmeyi çok isterdi. Yahya'm. Bu beceriksiz adam bir kez olsun gururla 'Babam!' diyebilmeni çok isterdi. Ve Elmas'ım.
Keşke burada olsan da kendi gözlerinle görsen.
Senin o ay yüzün, şu koca şehrin manzarasından bile güzel.''20.42 / 18.08.2016 / CUMARTESİ
Ali Tuncer. 34 yaşında.
Özel bir şirkette hademe olarak çalışan 2 çocuk babası Ali, kalbi delik olan küçük oğlunun hastane masraflarını ödeyebilmek için hırsızlık yaptığı öğrenilince işten kovulmuştu. Sosyal çevresi tarafından dışlanıp hor görülen ailesi maddi yönden iyice sıkışınca son bir kez müdürlerinden yardım istemek için şirkete gitti. Yardım isteği reddedilen baba, eşine yazdığı af dileyen mektubuyla beraber şehrin en işlek semtlerinden birinde yer alan, 10 yıl boyunca çalışmış olduğu şirketin çatısından intihar etti.
Bu olayın ardından yaklaşık dört buçuk ay sonra da tedavi masrafları karşılanamayan 2 yaşındaki Yusuf, hastalıkla verdiği mücadeleyi kaybedip hayata gözlerini yumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mektuplar da Ağlar
SpiritualÖlüme dakikalar kala ruhu mürekkebe dönermiş insanoğlunun. Ve insanlar en çok da ölüme yaklaşırken kelimelere ihtiyaç duyarmış. 28.06.2016 || R.