N I N T H

249 51 4
                                    

Düzensiz uykular sürüp gidiyordu aramızda. Ve sen, olanca güzelliğinle duruyordun boş bakışlarla. Etrafta hissedilir bir sorunun varlığıydı sessizliğimizin sebebi.

"Çok uykum var." Sesin, yıpranmış geliyordu kulağa. Henüz uyanalı yirmi dakikayı bile geçmemişken kurmuştun bu cümleyi.

"Yeni uyandık ama."

"Bu uykumun olduğunu değiştirmiyor."

Bir çocuk gibi dudağını hışımla büzüp kollarını birleştirmiştin göğsünde. Bu hallerin fena sevimliydi, Taehyung, kabul ama neden bulamamak kötü hissettiriyordu.

"Sence peşimizde polis var mıdır?" diye sordum huzursuzca.

Belli belirsiz bir gülüş yayıldı dudaklarından. "Bilmem. Polisin aradığı her halükarda ben olurum ama, kendine suç yükleme."

Oysa senin yakalanman beni daha çok mahvederdi, Taehyung, bilmezdin sana ne kadar değer verdiğimi. Bende açıklamaya yer vermedim asla, hisset istiyordum, kelimeler olmadan. Kuru bir istek olarak duvarlara yapışıyor şimdi bu cümle.

Huzursuz mırıltılarla dolduruyordun etrafı. Daha da bir umursamaz olmuştun sanki. Yine bileğimden tutarak beni binadan çıkarttığında, tuhaf bir neşe hüküm sürüyordu yüzünde.

Arada bekle beni diyor, etraftaki dükkanlara dalıyordun. Daha dün üzerine yapışmış hırsız damgasıyla kaçarken, bugün tekrar ediyordun aynı şeyi.

Ceketinin içinde bir dolu kabarıklıkla bana doğru geldin.

"Asla akıllanmayacaksın, değil mi?"

Uzun bir kahkaha attın. "Tarih tekerrürden ibarettir, Hoseok. Dünya yasalarını yerine getiriyorum, beni ödüllendirmeleri gerek, yemin ederim."

"Ödül olarak seni bir hücreye tıkacaklar."

"İnan bana, bunu yapmaya vakitleri olmayacak." Buruk bir gülümseme oluştu yine yüzünde. Parmakların bir süre oyalandı saçlarımda. Mırıltılar eşliğinde, yine birbirimizin omzuna koyduk kafalarımızı.

Sokakta geçenlerden tuhaf sesler, onaylamaz kelimeler yükseliyordu. Ancak sen, aynı umursamazlıkla omuz silktin. Ufak bir kahkahan sindi omzuma. Kafanı kaldırarak buluşturdun gözlerimizi. "Hoseok... Seni öpen prens olma zamanım geldi mi sence?"

Kalbimin atışları tekrar yükseliyor, beni sonsuz bir yokuşa bırakıyordu sanki. Başımı yutkunarak salladım. Yine bir gülümsemen doldurdu kulaklarımı. Yavaş hareketlerle yüzünü bana yaklaştırırken, güzelliğinin tadını aldım dudaklarımda.

Anlatılanlar, söylenilenler ya da kitaplarda okuduğum gibi değildi öpüşün. Parçalarcasına öpmüyorduk birbirimizi, inlemeler yoktu, diller yoktu. Sen, sen gibi öpüyordun. Ve bu öpücük, şimdiye dek bilinenlerin en güzeliydi bana göre. Zamanın eskitemediği bir etkiyle duruyor dudaklarımda o öpücüğünün hissi, Taehyung. Hala taptaze hafızamda.

Dudaklarımız kıpırdamıyordu, sadece birbirlerine yapışmış gibi hafif bir baskıyla birleşmiş bir şekilde duruyorlardı. Eridiğimi hissediyordum, karnıma doğru süzülen dalgalar varmış gibi.

Etrafta ise onaylamaz sesler gitgide yükseliyor, araya bize nefret kusan küfürler karışıyordu. Bunun yanısıra, tezahüratlar eşliğinde bizi alkışlayan bir kısımda vardı. Bir kızın tiz sevinç çığlığı doldurdu bu kez de kulaklarımı.

Ne yaparlarsa yapsınlar, kimseyi umursamadım. Taehyung, seni tanıdığımdan beri kimseyi umursayamıyorum bile. Beraber geçirdiğimiz zaman az, ruhumda bıraktığın izlerin ise fazlaydı.

Gözlerimi kapatarak, ensenden tutarak bu sefer dudaklarımızı daha sert bir şekilde tekrar birleştirdim. Bana bu kadar yakın olduğun, başka zaman hiç olmadı, Taehyung. Canım acıyor ve tek yapabildiğim, akrep ve yelkovan darbelerine meydan okuyarak zihnimde aynı hissini koruyan öpüşünü düşünmek oluyor.

Özlüyorum, Taehyung, sadece dudaklarımdaki değil ruhumda bıraktığın hisleri de özlüyorum.

-

BUNLAR NE ARA ÖPÜŞTÜLER?!
Tamamen plansız oldu, bir anda kaptırdım kendimi.
Bu sefer Hoseok beyden özür dilememe gerek yok sanırım, kaptın öpücüğü Hoşik.

Tria (τρία) || VHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin