Yemekten sonra ödevlerimi yapıp yattım.
-Sabah-
Akşam çantamı hazırlamamıştım. Aceleyle kalktım ve çantamı hazırladım. Okul formamı giydim ve kahvaltıya indim. Saçmalamayın. Okulda tabiki makyaj yasak. Tabi ufak bir rimeli pek önemsemiyorlar fakat bugün Vildan'nın dersi var. Çok takıntılı böyle şeylere.
Kahvaltı etmek için aşağıya indim.
"Günaydın gençler." dedim yüksek sesle.
Bu davranışım annem ve babamı güldürmüştü. Ablam ise gözlerini devirmişti."Ah, sen de buradaymışsın. Sana da günaydın abla." dedim sonra da. Ablamı da bozduğuma göre evdeki görevim sona ermiştir. Artık gidebilirim. Masaya oturmadan kapıya yöneldiğimde annem ve babam bana seslendi.
"Kahvaltı etmeden nereye Anka?"
"Of anne. Sabah canım hiçbir şey istemiyor. Okulda ederim. Ben Nedret yengenin kaşarlı tostlarıyla mutluyum."
Tost galp ben.Ayağıma Spor ayakkabılarımı giydim. Bugün Beden Eğitimi dersi vardı ve ben azar işitmek istemiyordum. Evin önüne çıktım. İki dakika sonra Feyzo amca gelmişti zaten.
Arabada bizim kankilerden hiçbiri yoktu. Çünkü Melay'ın evi okula bayağı yakın. Yürüyerek gidip geliyor. Zaten Ekin zengin. Bizim liseyi kazanana kadar kolejde okuyormuş ama puanı yüksek olunca da bu liseyi tercih etmiş. Arada ondan Justin Bieber posteri çarpıyorum. Zengin piç, alsın yenisini. Ali'nin amcası bizim okulda müdür yardımcısı. Onunla beraber geliyor o da.
Ben de serviste Enes'le oturuyorum. İyi çocuk. 10. Sınıf o da. Enes'in yanına yerleşim.
"Enes."
"Efendim."
"Telefonunu versene."
"Neden?" diye sordu.
"Yaff Twitter'a gireceğim. Jusjus tweet atmış mı diye bakacağım." dedim ve herkeste işe yarayan yafrı kuçu bakışlarımı attım.
"İyi, al hadi. Ama bak favlarsan bozuşuruz." dediğinde;
"Kim? Ben mi? Sen de Enes." dedim ve sırıttım.
"Geçen sefer Justin Bieber'ı takip etmiştin, hatırlatıyım dedim." dedi.
"Ah, yapmıştım öyle bir şey değil mi?" dediğimde gülümsedi. Servis durduğunda telefonunu Enes'e verdim ve servisten indim.
Sınıfa çıktım. Ders İngilizce'ydi. Vildan Hoca. Demiştim ya size. Çok dikkat eder böyle şeylere. Kısaca özet geceyim.
-Vildan Aydın. İngilizceci. Hamile. Küçük bir bebişi olacak. Maşallah diyelim.
Hoca derse geldiğinde ayağa kalktık.
"Good morning students."
"Good morning teacher." dedik.
"Sit down." dediğinde oturduk.
"Neyse, prosedürden bu kadar İngilice konuşmak yeter. Acın bakalım kitapları."
"Hocam ince olan mı kalın olan mı?" diye bağırdı Ali arkadan. Vildan hoca da bu sorusuna gözlerini devirerek cevap verdi.
"Ali, oğlum Çapa Fen Lisesi'nde okuyorsun hâlâ Student's Book ile Workbook'u mu ayıramıyorsun? Nereye düştüm ben böyle?" dedi. Son cümleyi sesli düşünür gibi söylemişti. Bize de bu diyaloğa gülmek düşmüştü.
Güzelce dersi işledikten sonra zil çaldı. Boğazım kuruduğu için kantine gitmeyi planladım. Ben defterleri toplayana kadar bizimkiler inmişti bile. Vay gavurun tohumları, vay!
Kantinde sıraya girdim ve bir su bir de poğaça aldım. Bizimkileri hiçbir masada göremeyince dışarı çıktım. Piknik masalarında oturuyorlardı. Yanlarına ilerledim. Hep satılıyorum ben yahu!
Yanlarına ilerlerken Ali'yi kantinden çıkarken gördüm.
"Pişt maymun! Gel bu tarafa!" diye seslendim el yaparak. Beni görünce bizimkilerin oturduğu masaya doğru gelmeye başladı.
"Siz nasıl kankasınız he? İnsan bir yere giderken beni de çağırır. Vallahi sizi kankalıktan men ederim!" dedim tehditkâr biçimde parmağımı havada sallayarak. Hiç duyuyolar mı bak! O sırada Ali de masaya geldi.
"Selamun aleyküm gençler." dedi. As kanka. Tabi bunlar Ali'yi de duymadı.
"Kanka bunlar niye cevap vermiyor? Görünmez falan mı oldum yoksa? Hayır bunun için çok gencim. Daha ben Öykü'yü kendime ayarlayacaktım." dedi yüzünü tarif edemeyeceğim bir şekle sokarak. Bu hali beni güldürmüştü.
"Sus iki dakika be Ali! Bir dinleyelim bakalım ne konuşuyor bunlar hararetli hararetli." dedim. Tam ben bunları Ali'ye söyledim ki Ekin bize döndü.
"A-aaa. Siz burada mıydınız?" dedi yapmacık bir gülümsemeyle. Bunların bu hareketleri hiç hoşuma gitmemişti fakat olayı büyütmek işlemediğim için önüme döndüm. Masada kimse konuşmuyordu. Ne oluyor bunlara yahu? Her neyse.
Masadaki herkesin ne yaptığını tek tek inceledim. Melay ve Ekin telefonlarında bir şeyler yapıyorlardı. Ne yapıyor bunlar.
Ehehehehe piçlik time!
Ekin'in elindeki telefonu kaptım ve masadan kalkıp hızlıca biraz uzağa ilerledim. Aynı zamanda da mesajları okumaya çalışıyordum.
-Ekin'in mesajları açık, Melay'ın mesajları koyu renkte yazılı olacaktır-
Güzelim:
Her neyse. Bir daha seni onunla görmeyeceğim.
Saçmalama! Kuzenim o benim diyorum.
Banane! İnsan kuzeniyle bu kadar samimi olur mu? Ben kuzenimi şapur şupur öpsem kıskanmayacak mısın?
Elbette kıskanmayacağım.
Saçmalama Melay. Seni tanıyorum. Neredeyse Anka'yı kıskanacaksın.
Yok devenin bale pabucu Ekin!
Bunları okuduktan sonra olduğum yerde durdum ve onlara baktım. Zaten yanıma varmışlardı.
Ali'den
Anam neler oluyor lan?
"Siz nasıl arkadaşlarsınız? Neden bize söylemediniz?" die çıkıştı Anka. Eyvah bizim kız sinirlendi.
"Daha ortada bir şey yoktu. Kesinleşince söyleyecektik." dedi Melay.
"Neyi?" diye sordum. Beni takan yok tabi.
"Lan ne kesinleşecek? Kesinleşeceği kadar kesinleşmiş zaten!" diye bağırdı Anka. Tam gidecekken Ekin kolunu tuttu.
"Neyden bahsediyorsunuz?"
"Bırak kolumu!" diye bağırdı Anka.
"Hay sikeceğim ha? Neyden bahsediyorsunuz? Söyleyin lan!" diye bağırdım.
"Sevgililermiş Ali. Çıkıyorlarmış, manitalarmış. Daha açıklayıcı olayım mı?!" diye bağırdı Anka. Oha bir an ben bile korktum. O ses 1.60'lık kızdan nasıl çıktı yahu?
"Anka bağırma." diye uyardı Ekin.
"Doğru bağırmayayım değil mi? Başkaları duyar falan." dedi ve kolunu Ekin'e bıraktırıp hızlıca ilerledi. Arkasından gidecektim ki tam Ekin ve Melay'a döndüm.
"İyi bok yediniz." dedim ve Anka'ya yetişmek için arkasından ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BİLETİ
Novela Juvenil6 yıldır Belieber bir kız. 6 yıldır bu anı bekliyor. Justin Bieber konserine gitmek. Peki ya bu kız aşkı ile Justin Bieber arasında kalırsa ne olur? Gelin bu Belieber'larımızı yakından tanıyalım. ***Beliebersan kesinlikle oku. ***Nötrsen yine de oku...