1.Bölüm: Kayıplara Karışmak

479 34 26
                                    


Yağmurlu bir öğle sonrası, gergin bir şekilde arabasını sürüyordu Huno. Kendisinin araba demekten dahi çekindiği 1967 model Fleetwood siyah bir Cadillac'ı, içinde çalan Blues şarkılarıyla, ona tam manasıyla cenneti anımsatıyordu. Aracın üzerindeki toz ve çamur lekelerinden uzun bir yolculuk yaptığı belliydi. Yüz ifadesinden de daha çok uzun bir yolu olduğu sezinlenebiliyordu. Böylesine ıssız bir dağ yolunda, gaza basmaktan başka yapılacak hiçbir şey yoktu. Fakat az ileride kendine otostop çeken genç bir kız gördü. Bu hızla duramayacağını düşünerek geçip gitmek istese de, kızı bu ıssız yerde böylece bırakmaya da gönlü razı olmadı. Dayanamayıp, arabayı az ileride durdurdu. Fakat, o düşünceye varana değin aracı durduğu yer, kıza biraz uzak kalmıştı. Bunun moral bozukluğu ile yerinde gergin bir triple bekleyen kızın hala hareket etmediğini gören adam, kafasını pencereden uzatarak bağırmaya başladı:

"Hey, otobüs mü bekletiyorsunuz küçük hanım? Akşama kadar gelir misiniz?".

Genç kız çantasını sırtına aldı, önündeki taşı sektirerek bitkin bir şekilde arabaya doğru yürüdü. Araca bindikten sonra bir süre sonra cevap verdi:

"Arabayı uzakta durdurdunuz ve çantam olduğunu da görüyorsunuz!"

"Ben sadece bana muhtaç genç bir kız görüyorum. Sana yardım edenlere böyle mi teşekkür edersin!?"

Genç kız somurtup cevap vermemeyi tercih etti. Mavi gözlüydü ve gözlerinin rengiyle uyumlu bir bere takmıştı. Kısa siyah saçı, yağmurda ıslanmış buklelerinin parıltısıyla harika görünüyordu. Huno biraz üstüne gittiğini düşünerek, hem gönlünü almak hem de atmosferi dağıtmak amacıyla:

"Ama saçlarına bayıldım. En azından bu iltifata teşekkür edebilirsin." dedi.

Genç kız utangaç bir şekilde tebessüm etti. Aslında bu daha çok sırıtmayı andırıyordu ama belli etmemeye çalıştı.

"Pekala, bu nazik iltifat için çok teşekkürler. Ayrıca senden beklemediğim bir şey olduğu için şaşırdım!"

"Aramız biraz düzeldi sanırım. İsmin ne senin?"

"Benim mi?"

"Burada senden ve benden başka kimse olmadığına göre ve kendi ismimi de bildiğine göre, bir düşüneyim... Evet senin ismin?" diyerek hafifçe gülümsedi Huno. Genç kız biraz bozulmuş gibi yanakları şişirerek cevap verdi:

"İsmim Arya. Ya senin?."

Huno sağ elini direksiyondan çekti ve Arya'ya doğru uzatarak, gösterişle kendini tanıttı.

" Ben de Huno."

"Film yıldızı gibi." dedi Arya, gülerek. Huno da ona katıldı.

"Ah, kadınlar benim hakkımda hep böyle düşünür."

Huno'nun göz rengi siyaha çalıyordu. Günümüzün modasına pek uymayan bej renkli uzun paltosunun altında, kaliteli denebilecek fakat eski bir takım elbise vardı. Olgun giyimliydi fakat genç görünüyordu. Gözleri arada bir uzaklara dalıyor, iç geçiriyordu. Yine de anlaşılan gergin ortamı dağıtmak ev sahibi olarak ona düşecekti.

"Peki, ne yapıyorsun bu ıssız yerde kız başına? Aracın falan mı bozuldu gerilerde?"

"Hayır, ben bir maceraperestim. 4 tekerlekli şeylerden de yok bende."

"Tüm bu yolu yürüdüğünü mü söylüyorsun yani?" diyerek gülmeye başladı Huno. "Kusura bakma ama kendimi gülmekten alamadım." diyerek de ekledi.

"En azından senin gibi 4 tekerlek arasında sıkışıp kalan narinlerden değilim."

"Orada dur bakalım küçük hanım. Senin 4 tekerlek dediğin şey 1967 Cadillac Fleetwood. Yani benim cennetim."

IMFIHLELOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin