2.Bölüm: Karanlık Oda

251 18 14
                                    



Karanlık bir oda olduğunu gözleri bağlıyken bile anlayabiliyordu. Burnuna gelen iğrenç kokudan neredeyse boğulacak gibiydi. Buraya nasıl geldiğini bile hatırlayamayacak derecede kafası karışıktı ve yere sabitlenmiş olan oturtulduğu sandalyeden, hiçbir şekilde kıpırdayamasın diye ayak bileklerinden kelepçelenmiş ve ayrıca elleri birbirine çok sıkı bir şekilde bağlanmıştı. Yardım çığlığı atmasını engelleyen ağzına sarılmış bez parçasının iğrenç tadı ise moralini kat kat daha bozuyordu.

"Bunu bana yapanı bir elime geçirirsem..." diye içinden lanetler okuyordu.

Az sonra kapı açıldı. İçeriye Huno girdi. Giydiği kösele ayakkabının, beton zeminde çıkardığı seslerden gittikçe yakınlaştığı anlaşılıyordu.

"Küçük hanım uyanmış mı?"

Ağzında bez olduğu için yalnızca homurdanıp, kurtulmak istercesine sağa sola çırpınmıştı.

"Çok üzgünüm. Ağzın bağlı olduğu halde senden yanıt bekliyorum. Kabalığımı bağışla." diyerek Huno, kızın ağzındaki bezi nazikçe çıkarttı.

"Kimsin sen!? Benden ne istiyorsun!? Ve anlamıyorum, beni ne ara kaçırdın!?".

Huno tatlı tatlı gülümsedi.

"Bunlar güzel sorular, emin ol. Ve hepsinin cevabını öğreneceksin. Ama önce daha önemli şeyler konuşmalıyız. Mesela aç mısın? Epeydir baygındın ve acıkmış olmalısın. Doğrusu senin ayılmanı beklerken ben de çok fazla bir şey yiyemedim. Ne isterdin? Pizza, ekmek arası bir şeyler? "

Kız sinirlenmemeye çalışıyordu.

"Oh, tanrım! Saçmalamayı kes ve beni serbest bırak! Hemen!"

"Sinirlenmene hiç gerek yok. Tamam biraz var belki, haklısın. Ama aç karna konuşmak pek bana göre değil. Yanımda iyi ki ayva getirmişim. Birlikte bölüşürüz."

"İmalı imalı ayvayı yedin mi demek istiyorsun, ne diyorsun sen! Bırak da gideyim!.."

Huno, elinde havaya atarak oynadığı ayvayı, belindeki kemerde metali parlayan bıçağını da çıkararak narince kesmeye başladı.

"Aslında imalı bir şekilde gözükebilir ama gerçekten ayvayı yedin! Bu iğrenç, kan ve leş kokulu odada sana neyin nesi olduğunu hatırlatırken, sonunun çok da iyi olmayacağını zaten kavrayacaksın!"

Huno'nun kararlı ve korkutucu ses tonu, henüz etrafını ve Huno'yu görmemiş olması, kızı fazlasıyla korkutmuş ve ağlatmaya başlamıştı. Ara sıra çaresizce sağa sola hareketlenerek, kendince bağlı olduğu sandalyeden kurtulmaya çalışıyordu.

"Benim kim olduğumu biliyor musun, bilmiyorum... Ama ben seni tanımıyorum bile. Kimsin sen!? Neden bana bunu yapıyorsun!?"

"Sen kim olduğunu biliyor musun ki!? Hadi bana kim olduğunu söyle. Hatırlıyor musun ?"

"Benimle kafa mı buluyorsun!? Tabi ki kim olduğumu biliyorum..." diyerek soruyu geçiştirmişti aslında ama içinde bulunduğu korkunç duruma rağmen, sorulan soru karşısında kafası karışmıştı. Bir anlık durgunluk yaşadı.

"Sorularımı tekrarlatma lütfen. Aç karna hiç çekilmiyorsunuz biliyor musun? Sen uyanmadan bir şeyler sipariş etmeliydim."

Huno, elindeki ayvayı kesip küçük küçük dilimler halinde yemeye devam ederken, odada bir şeylerin gelmesini beklermişçesine, bir o yana bir bu yana hareket ederek kendi kendine düşünceli hareketlerde bulunuyor ve sanki kafasında çeşitli hesaplar yapıyordu. Bu sırada, Huno'dan daha fazla düşüncelere dalan ve bu düşünceler esnasında epeyce sakinleşen kız, tam bir araf yaşıyordu.

IMFIHLELOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin