Media - nemf (bu isim değildir, nemfler bir tür peridir)
İçimde ki hüzün kırıkları nefesimle dilime kan tadı bırakıyor. İnsanlarla aramızda ki tek fark ayaklarımızın olmaması değil elbet...
Deniz kızları ağlayamaz, göz yaşları yerine kuyruklarında ki en parlak pul taneleri damlar. O pullar okyanusun derinliklerine karıştığı her an ciğerlerine bir ağrı saplanır. Bu yüzdendir deniz kızlarının yavaş yavaş ölmesi.Bizim çığlıklarımızı kimse duyamaz, ne engin okyanuslar dinler ne de yeryüzündeki herhangi bir varlık duyar. Belki de bu yüzden kimse bilmez varlığımızı ve acılarımızı... Duymadığın şeyi bilemezsin, bilmek için bakman gerekir. Baktığında ise seni sadece bir son bekler. Ölüm. Bizi gören herkes ölmeye mahkumdur...
Ailemin yanındayken su yüzeyine çıkamazdım. Diğer kardeşlerimin aksine ben sadece denizin altında nefes alabiliyordum. Adımı Ayka koymaları kadar komik bir şey daha yoktu sanırım. Deniz kıyısını hiç göremeyecek birinin adının anlamının deniz kıyısı olması büyük bir ironiydi. Babam her zaman bunun bir lütuf olduğunu, benim seçilmiş bir deniz kızı olduğumu söylerdi. Şuan da ise her gün deniz kıyısında dolaşıyorum ama bu lütuftan çok lanetin sebebiydi. Amfitem'in laneti...
Acıyla ellerimi göğsüme birleştirdiğimde pullarımdan biri daha düştü okyanusun derin sularına.
Ailemi çok özlemiştim...Babam, Hamaleyos'un en yaşlı deniz erkeğinin oğluydu. Annem ise okyanuslar prensesi diye anılırdı. En yaşlı, dolayısıyla en saygın ailelerden birinin kızıydım. Ama Amfitem'in beni ailemin yanından alıp Hamaleyos'un dışında bir şehre sürgün etmesiyle herşeyimi yitirmiştim. Onlara göre ailemi, bana göre mutluluğumu...
Yer altı krallığına ait dört büyük şehir var. Hamaleyos bunların en güzel ve en huzurlu olanıydı. Amfitem'in beni getirdiği karanlığın mahkumu olan bu kasvetli şehir ise Dredyam'dı. Burda kimse istediği gibi dolaşamaz kimse istediği yere giremez. Burada sadece kurallar ve bunlara uymak zorunda olan deniz insanları vardı. Ama biz, Amfitem'in sürgünleri olarak istediğimizi yapmakta özgürdük. Çünkü o bu kasvetli şehrih en güçlüsüydü.
Amfitem okyanusun kötülük tanrıçasıydı...
Benim dışımda bir düzine deniz kızını daha ailesinden uzaklaştırarak Linet adını verdiği bu zindanda yaşatıyordu. Beni neden diğerlerinden ayrı tutuyordu anlamıyordum. Sürekli gözleri üzerimdeydi. İsteklerini daha iyi yerine getirebilmem için kuyruğuma büyülü bir tılsım yerleştirmişti böylece hem su üstünde nefes alabilecektim hemde kurbanlarımı büyüleyip ona daha rahat ulaştırabilecektim. Amfitem, kötülüğü ve gücü bir yana büyücülüğüyle de tanınıyordu. Şu koskoca okyanusta ondan daha kötü ve malesef ki daha güçlü bir varlığa rastlamamıştım. Ben dahil sürgün ettiği tüm deniz kızlarına bir çeşit büyü yapmıştı. Böylece istediği zaman nerde olduğumuzu öğrenebiliyordu. Bu büyü öyle bir şeydi ki özgürlüğümü Amfitem'in ellerine veren kahrolası bir lanet...
Bize verdiklerini hediye sanıp, batan gemilerde ki ya da boğulmak üzere olan genç erkekleri büyüleyip ona getirmemizi istiyordu karşılığında. Her defasında bu isteklerine itiraz etsemde beni ailemle tehdit edip yapmamı sağlıyordu. Sonucunda her zaman o kazanıyordu.
Yakamozu izlediğim taşın üzerinde rahatsızca kıpırdandım. Kuyruğum kurumaya başlıyordu ve bu yüzden beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Uzun süredir burdaydım. Amfitem beni izliyordu buna emindim yoksa şimdiye kadar çıldırmıştı ve beni milyon kez o iğrenç çığlığıyla rahatsız etmişti.
Amfitemin en zayıf noktalarından biri düşüncelerimizi okuyamıyor olmasıydı. Her şeyi yapabilmesine rağmen bunu yapamıyor olması onu çılgına çeviriyordu. Yıllarca bunun için farklı büyüler denemişti. Ama sonuç her zaman hüsrandı. Tabi ki sadece onun için.
Özgür olabildiğim tek yer zihnimin derin kuytularıydı. Amfitem onlarıda ele geçirirse yaşamamın hiç bir anlamı kalmayacaktı.
Hiçliğin içinde dalgalanan fikirlerim beni esiri ederken okyanusun serin sularına dalıp geri çıkmıştım. Kuyruğum dakikalar içinde eski parlaklığına kavuşurken uzaktan gelen melodiyle beynim tatlı tatlı uyuşmaya başlıyordu. Yüzümde ufak bir tebessüm belirdi ancak bu keyif ve mutluluktan çok hayal kırıklığı ve umutsuzluk doluydu.
Bu güzel mırıltı nemflere aitti. Onlar evrendeki en güzel varlıklardı. Deniz kızlarının efsunlu güzelliklerinden bile daha güzellerdi. Deniz kıyıları, tatlı su birikintileri, bataklıklar ve meşe ağaçlarında yaşamlarını sürdürürler. Bal ve sihirli çiçeklerle beslenir uzun yıllar güzel kalmayı başarırlar.
Bu güzel şarkıları insan kulağına iliştiği an beyinleri hipnotize olmuşçasına uyuşur ve onların esiri olurdu. Nemflerse soyları sürsün diye büyülenmiş erkekleri kullanırlardı. Bu ilk başta nesillerini korumak için masumca görünsede nemfler insanlar için zehirlidir.
Nemflerle birlikte olan erkekler zehir vücutlarını sardığı an yavaş yavaş ölmeye başlarlar. Onları suçlayamıyorum. Amfitem yüzünden benim yaptığım şey daha az kötü değildi. Büyülediğim insanları, öldüreceğini bildiğim halde Amfitem'e götürüyordum.
Düşüncelerimi çırılçıplak soyan yakamoza inat beni zihnimden tutup çıkaran, ruhumu ve beynimi uyuştururan melodiler aniden benliğime nüfuz eden çığlıklara dönüşmüş ve kuyruğuma dolanan eller beni okyanusun karanlığına doğru çekmişti...
Herkese merhaba! Ayka'nın ilk bölümüyle karşınızdayız ❤
Bölümler kısa kısa ilerleyecek. Masal vari bir kitap olduğu için böyle olmasını uygun gördük.
Umarım beğenirsiniz lütfen bizimle fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKA
FantasíaAy ışığı kanayıp, damlaları okyanusu kızıla boyuyordu. Kör gecenin koynunda, gökyüzünün perdelerini aralamasını diliyordum. Meleklerin ağıdını taşıyan yıldızların neden böyle olduğunu görmek, sam rüzgarın fısıltısının ne söylediğini anlamak ve üzeri...