3. BÖLÜM

84 3 0
                                    

  Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde, saman saman içinde. Deve tellal iken, horoz imam iken ölüm döşeğinde olan bir hükümdar varmış.
Bu hükümdar günlerden bir gün , yıllardır süregelen geleneklerini devam ettirmek için halkını ülkenin meydanına toplamış. Oğullarını da meydanın ortasına koymuş. Maksat yeni hükümdarı seçmek imiş. Halk ve oğulları birer birer meydanı doldurunca topluca Gök Tengri'ye dua etmeye başlamışlar.

Bu dualar uzun sürmüş. Herkes ellerini açarak göğe bakıp yalvarmış yakarmış. Tanrı da en sonunda dualarını kabul etmiş ve beklenen gelmiş.

Hüma Kuşu. *

Yüzyıllardır göğün yedi kat üstünden gelen Hüma Kuşu , ölen hükümdarın oğullarının birinin başına konarak veya üstüne gölgesini düşürerek devletin yeni hükümdarını seçermiş.

Hüma Kuşu , yedi boğa büyüklüğünde ve altından tüylerle kaplı imiş. Gölgesine onlarca insan sığdırabilir,  bir kanat darbesiyle beş insanı öldürebilir imiş. Uzun bir gagası , insanı baktıkça büyüleyen gözleri, güneş altında parıldayan tüyleri ve ihtişamlı kanatları var imiş. Ama gel gör ki her canlı varlık gibi bu cennet kuşunun da bir kusuru var imiş. Bu kusur onu asla yere kondurmaz, sürekli göklerde uçurur imiş. 

Çünkü Hüma Kuşu yere konduğu anda ölür imiş.

                                              ************

Genç kız artık kalçaları sarkmakta olan kadının arkasından bütün evi dolandıktan ve nereleri temizleyeceğini öğrendikten sonra tekrar ilk konuştukları mutfağa gelip maaş konusunu düşünmeye başlamışlardı. Kadın ona oldukça iyi bir miktar önermişti ve hemencecik kabul etmişti. Daha iyisi Şam'da kayısıydı.

Maaş konusu da kapandıktan sonra Hüma işe bugünden başlayabileceğini söyledi. Nasıl olsa başka yapacak bir şeyi yoktu.  Ve biraz daha o buram buram depresyon kokan evde boş boş durursa intihar felan ederdi. Kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. "Olur. Gösterdiğim gibi üçüncü kattaki odaların hepsini sen temizleyeceksin. Şimdi temizleyebildigin kadar temizle. Asıl olarak yarın başlarsın."

"Peki kaça kadar temizleyim?"

Kadın buzdolabının üstündeki saate kısaca bakıp, "Saat on buçuğa geliyor. Bugünlük bir buçuğa kadar temizle. Diğer günler de beşe kadar. Dinlenmeli tabii. Hadi gel sana kıyafet ve malzemelerin yerini göstereyim." Dedi.

Hüma içinden yuh desede itirazsız kadını takip edip malzemeleri ve temizlik esnasında giyeceği önlüğü aldı. Ardından hızlı bir şekilde en üst kata yani üçüncü kata,  en soldaki siyah kapılı odaya girdi. Planı, önce etrafı toplayıp sonra hummalı bir temizlik yapmaktı.

Odanın dekorasyonu da tıpkı kapısı gibi siyahtı. Geldikleri tarafa bakan, duvarın tam ortasında olan pencere ile duvarın arasında kalan bir kaç metrelik boşlukta siyah bir masa vardı. Üstü sadeydi. Bir kaç kitap ve dağınık şekilde konulmuş kağıtlar.
Pencerenin sol trafındaki boşlukta beş raftan oluşan ufak bir kitaplık vardı. Odanın tam ortasında ise büyük bir yatak ve yatağın yanında dikili duran siyah bir elektro gitar vardı. Odanın bir köşesinde ise yine bir masa vardı. Ama masanın üzerinde bu kez bir laptop ve siyasi dergiler vardı.

Bu oda insanın içini bunaltıyor diye düşündü genç kız.

Fazla kirli değildi. Toz alınsa ve silinip süpürülse yeterdi ama duvarların rengi bile siyah olduğu için toz alsa bile belli olmazdı. Peki burayı nasıl temizleyecekti?

Aniden kapının açılmasıyla elinde tuttuğu toz bezini ve vilada sopasını reflekslerine uyarak yere fırlatıp irileşmiş gözlerle arkasına döndü. Gördüğü bir çift gözle kalakaldı.

Karşısındaki bir çift gözün sahibide genç kızdan aşşağı kalır yanı yoktu. O da şaşırmıştı. Bu kız markette yardım ettiği kızdı. Peki burada ne işi vardı? Üstelik temizlikçi kıyafetleriyle.

"Sen de kimsin?"

Kimdi?

"Şey ben..."

"Hâlâ şey diyorsun."

Genç adam kapının önünden çekilip yatağının kenarına oturdu.

"Ben yeni gelen temizlikçiyim." Bunu utanarak söylemişti. Çünkü aynı kişi ona markette de para yardımı yapmıştı. Bir insan daha fazla ne kadar küçük düşebilirdi?

Bunu tahmin etmek zor olmadı ahmak kız diye düşündü adam. Ama şuan bu şaşkın kızla uğraşacak hali yoktu. Daha mühim işleri vardı. Geldiğinden beri ifadesiz olan yüzünü karşısındaki ufak görünümlü kıza çevirip, "Anladım. Ama sanırım senin anlamadığın bir kaç şey var. Benim odama herhangi birinin girmesi yasaktır. Ve hele hele eşyalarıma dokunulması da affedilmez bir durumdur. Benim tarafımdan." Dedi gözlerinin içine bakarak.

Hüma emir almayı asla sevmezdi. Ama bu sert ve keskin ses tonunun yüzüne de getirdiği korkutucu bir ifadesizlikke konuşan adamın karşısında emirlere uymaması söz konusu olamazdı. Ağzına ne kadar çirkin laf geldiyse geri yutup zoraki konuştu. "Bilmiyordum. Üzgünüm, bir daha olmaz."

"Tamam. Şimdi kapıyı arkadan kapat ve işine devam et." Bu neydi şimdi?
Sanki adamın odasına girip kırıp dökmüştü. Daha hiçbir eşyaya dokunmamıştı bile. Bilmiyordum ve yeniyim kelimeleri yeterli değil miydi? Sinirini belli etmeden kafasını sallayıp arkasına döndü ve yerdeki malzemeleri alıp gidiyorken kapıdan gelen kadın sesiyle kafasını kaldırıp sesin sahibine baktı.

"Canım? Neler oluyor?"

Sarışın, en az genç adam kadar uzun boylu, ince bacaklı, hoş ve mankenlere taş çıkartacak cinsten at gibi fiziği olan bir kadındı. Magazin sayfasında adamın yanında gördüğü ve okuduğuna göre adı Elçin olup genç adamın sevgilisi olan kızdı.

"Bir şey yok Elçin. Yeni temizlikçiye bir kaç tüyo veriyordum. Senin yoga seansın yok muydu?" Dedi genç adam. Kadın hemen önündeki, ellerinde temizlik malzemeleri olan ufak ve şirin gözüken kıza baktı. "Hı anladım." Dedi kızın sağından geçip sevgilisinin yanına giderken. "İptal olmuş o ya. Ben de senin yanına geleyim dedim. Ne zamandır dışarı çıkmıyoruz. Ne dersin?"

Hüma daha fazla oyalanmanın gereksiz olduğunu düşünerek elinde malzemeleriyle odadan çıkıp diğer bir odaya girdi. Eğer böyle bir iş yapacaksa bu tür olaylara alışıp zenginlerin kaprislerini sineye çekmeyi öğrenmeliydi. Başka şansı yoktu.  Hayat onun gibiler için fazla seçenek koymazdı ortaya. Ya hayatta kalırsın. Ya hayatta kalırsın.

        *********

Hüma kuşu: (Farsça Homã), çoğu kez cennet kuşu olarak adlandırılan,  görünmeyecek şekilde çok yükseklerde dinlenmeksizin sürekli uçan, asla yere değmeyen -bazı kaynaklara göre ayakları olmadığı da nakledilir- efsanevi kuş.

HÜMA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin