4. BÖLÜM

44 2 7
                                    

Hüma eğildiği yerden söylenerek kalktı. Elini beline atıp, diğer eliyle de önüne gelen saç tutamlarını geriye itti. Kesintisiz iki saattir temizlik yapıyordu; pestili çıkmıştı. Ve şu ana kadar evin içinde kimseyi de görmemişti. Hayır, yeni alınmıştı insan bi merak ederdi.

Zar zor eğilip etrafa dağılmış olan malzemeleri aldı ve kapının önüne gelip şaheserine baktı.

Bal dök yala.

İşini iyi yapmanın getirdiği gurur ve belinin dahil tüm vicudunun ağrımasından dolayı değişik bir şekilde yürüyerek en alt kata, kilere indi. Malzemeleri bırakıp evin içinde birilerini aramalıydı. En azından hırsız muamelesi yememek için kendini tanıtmalıydı.

Kilerin kapısını açıp merdivenlerden aşağı baktı. Kapkaranlıktı. Kapının kenarını yokladı ama düğme namına hiçbir şey yoktu. İç geçirip yavaşça inmeye başladı. Yarıya geldiğinde gözlerini kısıp baktı. Hâlâ zifiri karanlıktı ve kapıdan gelen ışıkta yardımcı olmuyordu. Yavaşça inmeye devam etti, merdivenin sonuna geldiğinde olduğu yere malzemeleri bıraktı ve hızlıca çıkmayı denedi. Ama sadece denedi. Ayağı takılıp kafasını korkuluklara vurarken sakarlığına lanet okudu. Düştüğü yerden kalkıp sızlayan kafasını eliyle tuttu. Bi bu kalkmıştı olmayan diye geçirdi içinden.

"Sen de kimsin?"

Aniden gelen sesle yerinden sıçradı ve ufak bir çığlık attı. Kafasını kaldırıp kapıya doğru baktı. Arkasından vuran ışıktan dolayı yüzü belli olmuyordu ama kıvrımlı vicut hatlarından 20'li yaşlarda bir kız olduğu anlaşılıyordu.

Bir kaç büyük adımla merdivenlerden çıkıp kapının yanındaki kıza ulaştı. Bu karanlık canını sıkmıştı. Düşmesinden dolayı kalkan tişörtünü düzeltti ve konuştu;

"Yeni alınan temizlikçiyim. Mutfaktaki yaşlı kadın -ismini bilmiyorum üzgünüm- işim bitince malzemeleri buraya bırakabileceğimi söylemişti."

Karşısındaki kızın beline kadar gelen simsiyah örgülü saçları ve bembeyaz bir teni vardı. Geniş alnı ve ince yüz hatlarıyla zarif bir kız çocuğuna benziyordu. Hüma'nın söylediklerinden sonra kalemle çizilmiş gibi olan kaşlarını kaldırıp başını anladım dercesine salladı. "Sesler duydum. Yukarıdaydım." Başını sola çevirip karanlık bodruma baktı, "İyi misin? Bu arada ben Sude. Sude Demirci."

Kıyafetlerinden ve taşıdığı soyadından anlaşıldığı kadarıyla bu evin varislerinden biri diye düşündü Hüma. Yeni bir şımarık daha mı?

"Hüma ben de. Sağol bir şeyim yok, ayağım takıldı sadece."

Sude içten bir şekilde gülümseyerek "Sevindim." Dedi.  "Gelsene yukarı çıkalım. Biraz otururuz, hem yorulmuşsundur?" Hüma bu teklife hayır diyemezdi. Pestili çıkmıştı ve adım atacak hali yoktu. Bu yorgunluk daha ilk günden onu böyle etkileyecekse ileriki günlerde çekeceği var demekti.

                        ***********

Hüma ve Sude gayet iyi anlaşmıştı. Aylar sonra biriyle bu kadar uzun süre konuşmak Hüma'ya oldukça garip ama bir o kadar da güzel gelmişti. Sude onu evin diğer hitmetçileriyle tanıştırmıştı. Ardından han gibi olan salonda çay içmeye başlamışlardı. Sude de bu koca evde sıkılıyordu anlaşılan.

İkisi çaylarını yudumlarken arka taraflarındaki merdivenlerden iki kişi inmişti. Hüma başını çevirmeden bile topuk seslerinden kimlerin olduğunu anlamıştı.

"Sude. Biz çıkıyoruz, akşam babam gelirse söylersin. Bu gece gelmeyeceğim." Dedi tok bir ses.
Hüma bilerek arkasına bakmadı. Genç adamdan oldukça utanıyordu. Ne yapıp edip borcunu ödemeliydi.

"Tamam abi." Dedi Sude de düşmüş neşesiyle.

Onlar gittikten sonra Hüma salon duvarındaki antika saate baktı, onun da gitme vakti geldiğini anladı. Sudeyle beceriksizce vedalaştı ve dışarı çıkıp villanın çıkışına doğru yürümeye başladı. Yağmurun hafiften çiselediğini anladı. Aynı zamanda da karşısındaki durakta onlarca insanın toplaştığını gördü.

Otobusü, tıkış tıkış durakta on dakika boyu gittikçe hızlanan yağmurla beraber bekledi Hüma. En son bir tane gelmişti ama insanların hepsi içeri daldığı için o hariç herkes binip gitmişti. Durakta tek kalmıştı ve bir sonraki otobüs kimbilir kaç dakika sonra gelecekti. Zaten ince olan kıyafetleri iyicene ıslanmıştı ve çıplak olan kollarına da yağmur damlaları füze etkisi yapıyordu. Ağzına yüzüne giren ıslanmış saçlarıyla sessizce bomboş yolu izledi.

Eve yürüyerek gitmeye karar verdi.

Elleriyle yüzüne yapışmış saçlarını geriye iterek yürümeye başladı. Mümkünmüş gibi her adımında daha da hızlanıyordu yağmur. Bir anda koca anayolda ne bir araba kalmıştı ne bir insan. Kaldırımın kenarında yürümeye devam etti. Beş dakika. On dakika. Yerdeki küçük gölcüklerden kıyafetlerinin hiçbir farkı kalmamıştı, hâlâ sessizlik içinde yürüyordu. On beş dakika. Titremekten adım atamıyordu. İstemsizce olduğu yere çökmüş, ağlamaya başlamıştı. Yirmi dakika. Yağmur dinmişti ve Hüma hâlâ kaldırımın kenarında oturmuş ağlıyordu. Yirmi beş dakika. Gözyaşı akmıyordu. Sessizce iç geçiriyordu. Hâlâ hiçbir yerde insan yoktu. Otuz dakika. Yanında bir arabanın durduğunu hissetti. Omzuna bir el dokunuyordu. Sanırım bir şeyler söylüyordu ama Hüma bir uğultudan başka bir şey duymuyordu.

Birden büyük bir kabusun çıkmış gibi kendine geldi. Yerdeydi, sırılsıklamdı ve tepesinde biri ona ısrarla sesleniyordu. Ağlamaktan kısılmış gözlerini anlamayan bakışlarla adama çevirdi. Zar zor görüyordu ama tanımıştı. İsmini bilmiyordu ama oydu.

Adam yerde iki büklüm oturmuş kıza baktı. Arabayla  geçerken yol kenarında oturup ağlayan bu kızı görmüştü. İnip ne olduğuna bakmaya geldiğinde ise hiçbir şey anlamamıştı. Kız karşısında beş dakika boyu transa girmiş gibi ağlamıştı. Sonunda susup kendisine bakabilmişti.

"Sen - sen ne yapıyorsun burada böyle? Delirdin mi?" Nasıl cümle kuracağını bilmiyordu ki. Kaldırımda sırılsıklam kıyafetlerle oturmuş ağlayan bir kıza ne denirdi?

Ama buna rağmen bir cevap gelmemişti. Kız, -adını bilmiyordu- kısılmış ve morarmış gözlerle hâlâ ona bakıyordu. "Hey! Orada mısın?"

Yine cevap yoktu.

Eğilip kızın kollarından tuttu ve arabaya bindirdi. Kendiside hemen binip klimayı çalıştırdı. Aynadan arka koltuğa baktığında ise oldukça değişik bir tabloyla karşılaşmıştı. Kız, dizlerini karnına doğru çekip kollarını da dizlerine bağlayıp ağlıyordu ve bir yandan da sürekli "özür dilerim" diyordu.

        ********

Naber sayısı bir hayli az olan, tanımadığım ama yine de sevdiğim okurlar xd Bir bölümü iki üç ayda yazıyom biliyom aslında defterimde çoktan yazılmış oluyorlar ama buraya geçirirken hiç acele etmiyorum çünkü etcek bişi yok.  Neyse arada bi yorum yapın merak ettim beğendiniz mi.

Daha kitabı yazmaya başlamadan sonunu bulmuştum. Sonuyla beraber gelişen değişik kurguyu da. Asıl macera bundan sonra başlıyor şimdiden tumblr ergenlerini uyarayım bu kitap öyle bed boy ve masum kızın ergen aşklarının geçtiği bir kitap değil. Tamam aşk var malesef bu bir tür popüler kültür haline geldi. Ama aşk sadece yardımcı oyuncu. Her neyse ismimi boşverin. İyi okumalar.

#ananza

HÜMA KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin