→ 3

84 6 3
                                    

Arabadaki ölüm sessizliği tam anlamıyla kulaklarımı sağır ediyordu. Tamam anlamıştım, o da benden hoşlanmıyordu ama bu ciddende çekilmezdi. Benim yapım konuşkandı, konuşmazsam çıldırır, daha beter konuşmak isterdim. Elim radyoya gidince yüzünü buruşturdu ve CD oynatıcıya bastı. Demek öyle. Senin istediklerin dinlenecek sadece. İkinci şarkıdaydı sıra, ve ben bu şarkıya bir ara cidden takmıştım. Sessizce mırıldanırken, ya da ben sessiz olduğumu sanarken, samimi bir halde gülümsedi ve gözünü yoldan ayırmadan konuşmaya başladı.

“İstersen söyleyebilirsin, rahatsız olmam.” Yaklaşık on dakikadır susuyorduk, ve benim canım deli gibi şarkıya eşlik etmek istiyordu. Kafamı hayır anlamında salladım. “Sesim berbat. Seni dahi sağır etmek istemiyorum.” Der demez görenleri şaşırtıcak bir havada kahkaha attı ve kendi başına söylemeye başladı.

Kulaklarıma inanamıyordum. Cidden mi? Hayatımda dinlediğim en iyi seslerden biriydi, ve bu kulaklarımı yakıyordu. Sesi arabada yoğunlaşarak duymak, daha beterdi. Ağzım bir karış açık ona baktığımı fark edince, omuz silkti. “Ne yani? Sanatla ya da her hangi bir şeyle ilgilenmeyen, saf öküz mü sandın beni?” içimden gelen evet demekti, ama tekrardan kafamı sallamakla yetindim. Civil Twilight’tan It’s Over çıkınca, dayanamadım ve şarkıya çoşkuyla eşlik ettim. Bir süre sadece yola baktı, kırmızı ışık yanıncada, “Harbidende sesin berbatmış ya.” Diye söylendi. Utanmıştım. Şarkının, ‘Just one touch from you and it’s over, just one touch and I’m over.’ Kısmı gelene kadar dişimi sıktım. Elini kapamak için uzatınca hızlıca vurup geri ittirdim, ve en sevdiğim kısmı bağırarak söyledim. Sen miydin benim sesimle dalga geçen Ateş bey? Şimdi sağırlığın tadına bakabilirdin.

Kulaklarını ovuşturarak içeri girdiğimizde, en az ilk sesini duyduğum anki gibi şoktaydım. Evleri ev değildi, saray yavrusundan bozmaydı. Dudaklarım hayret nidasıyla aralanacak oldu ki, kibarlık politikamı hazırlayıp elimle ağzımı kapadım.

“Ne yersin?” utangaç havamdan ödünç verecek değildim ya? Hem ne malumdu yemeğin içine bir şey katıp beni bayıltmayacağı? Kafamda türlü türlü senaryolar kurarken, beni hiçte şaşırtmayan kabalıkla omzuma vurdu. “Sana bir şey sordum, evet demek zorundasın. Amma salak kızmışsın, Arya.” Adımı ilk kez söylüyordu. Karnıma yumruk atılmış gibi hissediyordum şimdi, nedenini ise yine bilmiyordum. “Ih-ıh.” Yarım ağız bir şey gevelerken, yardımcı olduğunu düşündüğüm otuzlarındaki kadını çağırdı, terbiyesiz bir dille emirler yağdırdı ve geri yolladı. “Nereye?” diye sorduğumda gözlerini devirdi ve beni merdivenlerin dibinde olan asansöre itekledi. “Senin gibi uyuşuk kız iki kat çıkarken yorulur, bas şuna da hemen çıkalım.” Ay ne duygulanmıştım, anlatamam.  “Beni de mi düşünüyorsun, kıyamam.” Derken sesimin sertliği, alaycılığı beni bile şaşırtmıştı. Ateş’te beni ondan iten ve çeken o gizemli güç bana deli cesareti verdiriyordu. Asansördeyken mümkün olabildiğince göz temasından kaçındım, çünkü hadi ama… Kimse o yeşil gözlere hayır diyemezdi.

Çatı katındaki odası beklediğimden on kat daha sade, büyük ve ferahtı. Duvarlarda, The Smiths, Nirvana ve Alphaville gibi efsane grupların albüm kapaklarını ve posterlerini görünce gözlerime inanamadım. Hepsiyle babam sayesinde tanışmıştım, ne zaman üzülsem onları dinlerdim. Etrafı incelerken, o odaya getirilen atıştırmalıkları masanın üzerine sertçe bıraktı, ve defterlerini dışarı çıkardı. Odasının mimarisi cidden değişikti, ayrı bir çıkıntı vardı, oraya doğru gittiğimde farkında bile değildi.

Kocaman bir bateri ve DJ’lik ekipmanı olduğunu zannettiğim siyah ve bordo renklerindeki büyük kolonlar. Arkasındaki duvarda en az bin tane CD ve plak vardı. Ellerim, beynimin komutlarını hiçe sayarak üzerinde kocaman yeşil renklerle play yazan düğmeye uzandı. Odanın içini, arabadaki tanıdık ses doldurduğunda, şarkının The Smiths’den Asleep olduğunu anlamıştım. Ateş gibi sert duran bir çocuğun, böyle dokunaklı ve histerik bir şarkıyı seçmesi… Olacak şey değildi. Şarkının büyüsüne kapılıp dudaklarımı oynatırken sinirle kükremesi beni yerimden zıplattı.

YangınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin