Dine bağlı, din ve devletişlerini bir arada yürütmeye çalışanlara teokratik idareler denir; bu çeşit idareler önünde sonunda çökmeye mahkumdur. bugün dünyada bu şekilde yönetilen ülkeler dünyanın en geri kalmış ülkeleridir. bunun için laiklik ilkesini anayasamızın en büyük ilkelerinden
biri olarak kabul etmek ve dört elle sarılmak gerekir.LAİKLİK
Atatürk ilkeleri arasinda devrimcilik, cumhuriyetçilik ve uygarlikcilik ilkeleri ile simsiki ilişkili olan laiklik ilkesi, yaygin anlatimiyla din ile dünya, din ile devlet işlerinin ayrılmasını öngören akılcı bir yöntemdir.
Laiklik, geniş anlamıyla çağdaşlaşmanın doğal bir sonucudur. Din, bireylerin diledigi inanci tasimasidir. Nasil bireyleri belli bir inanca zorlamak insan haklarına aykırı ise, devleti de belli bir inancın buyrugu altına sokmak çağdaş devlet anlayışına aykırıdır.LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR?
Laiklik ilkesi, kimi gerici cevrelerin yorumladıkları gibi, dinsizlik anlamında düşünülmemelidir. Tersine her yurttaşı din ve inancında özgür birakan temiz ruhlu halkımızı, özellikle köylümüzü, kutsal din duygusunu sömürerek çikar sağlayan güçlerin baskısından kurtaran laiklik ilkesi, toplumdaki mezhep farklılıgından ileri gelen karşılık ve çatışmaları da önleyen en etkili ve olumlu bir yöntem oldu.
Laiklik, devlet yönetiminde bütün yasaların, kuralların ve yöntemlerin, bilimsel ve teknik bulgularla çağdaş uygarlığın sağladığı verilere ve dünya gereksinmelerine göre yapılması ve uygulanması ilkesidir.
BAŞKA Bİ KAYNAKTAN LAİKLİK
En etkili ve önemli ilke kesinlikle bu ilkedir. Aslında bu sözcüğün anlamı din ile siyaseti ve dolayısıyla da din ile kamu yaşamını birbirinden ayırmaktır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında siyaset dinin emrine sokulmuştu. Hatta bazan din de siyasetin emrine sokulabiliyordu. Bunun böyle olmasındaki tarihsel neden, İslam dininin kurucusunun hem siyasî ve hem de dinî lider olmasından ve bunun yıllardan beri bir gelenek haline getirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır
Akla hemen şu soru gelebilir: „Mustafa Kemal’in kamu yaşamıyla dini birbirinden ayırması kararı nereden kaynaklanmıştır?“ diye. Burada bir din düşmanlığından sözetmek tamamen yanlış olur. Çünkü Laiklik din karşıtı bir ilke değildir. Din, kişinin özel yaşamının bir parçasıdır. Laikliğe göre, insan yaşamında ibadetin dışında her türlü tasarruf, dîne, daha doğrusu kutsal kitaba göre değil, Anayasaya, yasalara ve kurallara göre.
Özellikle Latin harflerinden oluşan yeni Türk alfabesi üç amaca hizmet edecektir:
1. Yazı ve Konuşma dilinin herkes için aynı olması,
2. Sesli harfler açısından zengin olan Türk diline en uygun yazı çeşidinin seçilmiş olması,
3. Dünyanın büyük bir bölümüyle iletişimin kolayca sağlanabilmesi...
Bu yenilikler olağanüstü bir tempoyla ama sadece okulda değil, okul dışı alanlarda da gerçekleştirildi. Mustafa Kemal’in eğitim ve öğretime verdiği önem o kadar açıktırki, kendisi bizzat yeni harflerle dersler vermiştir.Artık her bakımdan özgürlüğüne kavuşturulan bir toplumun fertlerinin dış görünüşüyle de uygar olması gerekirdi. Bu nedenle Türk toplumu, fes, sarık, çarşaf, peçe gibi dinsel olduğu sanılan baş ve beden giysilerinden de kurtarıldı.