" Tuhaflık Zincirinin Kırılması "

37 5 2
                                    

Harika bir boyun ağrısı mı dediniz? Gerek yok uygulamalı gösterimi şu an sinemalarda. Deniz mi kokuyor sanki buralar?Kulağıma dolan şey, hafif melodili içinizi rahatlatan cinsten müzik mi?Allah aşkına ben neredeyim?Deniz kenarına kulaklığımla gelip bir bankta uyuya mı kaldım?Bu soruların cevaplarını öğrenmem için sanırım gözümü açmam gerekiyor.
Göz kapaklarımın bütün engelleme çabalarına rağmen gözümü açtığımda bile zihnim nerede olduğunu kavrayamadı.Başımı olduğu yerden kaldırmaya çalıştığımdaysa boynum bu çabama acımasızca gülüp reddetti. Uzun bir cebelleşme ile benimle anlaşma yapmaya kendisini ikna ettim ve kalkabildim.Gördüğüm şey küçücük bir televizyon ekranından yansıyan görüntümdü.Tabii ya en son otobüse binmiştim ben. Zihnim yavaşça kendine gelmeye başladığında burnuma dolan oradan da ciğerlerimin mutluluğuna mutluluk katmakla görevlendirilmişçesine huzur veren o deniz kokusunun nereden geldiğini anlamayı başardı. Gözlerimi gereksiz televizyonun siyah ekranındaki görüntümden alıp az önce omzundan kaldırdığım başım yüzünden 46 derecelik açıyla yana düşen yüzüne çevirdim. Huzura sarılmış gibiydi sanki veyahut hayalgücüm öyle söylüyordu. Bu manzarayı unutmamak için çantamdan siyah kapaklı defterimi çıkardım, dipnot:defterlerimi mütemadiyen dışı siyah olanlardan seçerdim. Marka yazısı silinmiş emektar kalemimle yazmaya başladım gözlerimin gördüğünü henüz görebildiğini.

Göz kapaklarının üstündeki yalnızca yakından farkedilecek damarlarla sana puanım 8/10 yanlış anlama puanını burdan kırmadım onun gibi onlarca etkileyici detayın var. Omzunun üstündeki garip kemik çıkıntısı gibi ya da uzunluk kavramına meydan okuyan kirpiklerin gibi. Düz olmak veya kıvırcık olmak seni tatmin etmemiş olmalı ki dingin bir denizin dalgaları var saçlarında, ayriyeten anlaşılan o ki sen de saçlarını uzatmayı sevengillerdensin. Kaşların sonra, gür değil, kesinlikle değil ama seyrek demek de olmaz, biraz karışık %60 düzgünler.
Altında gözlerin var ama onlara değinmek için çok erken, karışık kurabiye tabağında en sevdiğim onlar ve ben en sevdiğimi hep sona saklarım. Bir erkeğe şüphesiz çok yakışanlar listesinden kaçan burun yapısı, okka burnu yakıştıranlar da var sizin ırkınıza lakin bana sorarsan saçmalık. Kemikli ama çıkıntısız itiraf ediyorum sulu kişiliğine sertlik katıyor. Pek dolgun olmayan yanakların var, hatta kendimizi kandırmayalım yüzün haddinden fazla zayıf, bir de şu kızların bayıldığı bir yüz tipi var kemikli bildin mi? Öyle değilsin sen. Sıradanlığın ön planda fakat detaylarına inilince senden çıkamıyorsun. Dudakların pembeli kırmızılı sürekli ısırıyorsun bu da senin can alıcı hareketlerinden biri. Düzgün sıralanmış oldukça özen gösterilmiş sakallarına tekrar tekrar saygı duyup son noktaya geçmek için ilk adımı atıyorum. Gözlerin, üstüne şarkılar yazılan yeşillikte ve ya şiirler dokunan mavilikte değil. Aksine her fırsatta dışlanan siyaha yakın kahveyi çalmış kendine ama onları özel yapan duyguları, kalbin gözlerinde atıyor Deniz oğlan. Hislerini konuşuyorlar susarak. Ve seni karşı konulmaz yapan kuvvetle muhtemel bu.

İyi insan lafının üstüne gelirmiş, az önce bahsettiğim gözler onu uyandırmak için açıldı. Halbuki yüzünü incelemeyi yeni bitirmiştim daha ellerin, uzun ince bacakların, genişe yakın omuzların,...
"Daha çok var mı?"
"Var"
"Ne kadar"
"Boynun, vücut tipin.."
"Hazal ne diyorsun"
"Ne diyorum"
"Onu soruyorum ben de ne diyorsun"
"Ihmm sen ne sormuştun ayrıca ben neden kulaklığımı seninle paylaşıyorum ki?"
"Paylaşımcı olmadığını unutmuşum,doğru söylüyorsun.Daha çok var mı?"
"Bilmiyorum"derken omuzlarım da bana eşlik ettiler.Az önce tartışmasını yaptığım kulaklıklığım anlamışçasına dikkatimi çekmeyi başardı. Denize bakmadan tekrar kulaklıklarımı kulağıma taktığımda o yine bir tanesini kendi kulağına takmaktan geri kalmadı.

...herkes başka bir şeyden kaçırmış kendini bazen yaşlı gözlerle kabullenmiş gerçekleri bazen memnun gibi, artık çok uzaklaştım en çokta kendimden evden, senden göçmen kuşlar gibi çok geç kaldığım halde solmuş resimlerde kaç yıl geçmiş hala güzel durur, küçükken çok inanmıştım eğer çok istersen her şey mümkün inanmak zor değil hikayem senle başlardı senle devam etsin beni seni inandır...

Kablonun sağ tarafı Denizde solu bende, ikinci veya üçüncü kez dinlediğim bu şarkıyla yol sona yaklaşıyordu. Otobüsten indikten sonrasına dair onlarca senaryo kurmuştum ama yine de beni en tahmin etmediğim yakalayacaktı.

''Hazal playlistin başa sardı''
"Ne'' ben düşüncelerimle toplanıp konuşurken araya bir dünyalı girmişti.
''Şarkılar diyorum başa döndü.''
''Yeni şarkılara açıklık tuşum kapalı ama eğer istersen farklı bir şeyler açabiliriz.''
''yo yo şarkılarını sevdim hatta baya sevdim'' Denizin kendine has konuşma tarzı vardı, aralarda yutkunur ve sürekliye yakın sıklıkta gözlerini başka yerlere çevirirdi, yeni yeni başlayan sohbetimizde gözüme çarpanlar bunlardı.

''aması var''
''yanlış tahmin, aması yok, sadecesi var''
''dinliyorum''
''müzikler başladığından beri tek kelime etmedin zaten ondan önce de uyuyordun konuşmamanı anlayabiliyorum yine ama dalıp gidiyorsun, bir şeyler düşünüyorsun ve bu bir şeylerin canını sıktığı çok belli. Anlatmamak için de bahanelerin arkasına saklanma''
"Sen de uyuyordun"
"Burdan çıkardığın sonuç bu mu gerçekten?"
''Deniz bir anlaşma yapabilir miyiz seninle?''
"Söz veremem'' arkasına yaslanıp kafasını başka yöne çevirdi
"Neden?"
"Çünkü istemediğim bir durum çıkabilir ve istemediğim şeye neden söz vereyim?"
"Bak bana, rica ediyorum'' sesimin yüksekliğine zıt olarak çaresizliği artmıştı.
"Peki'' suratının düşmesine engel olmak isterdim Denizcik fakat kısa ömrüme sığan uzun tecrübelerime güven sandığın kadar dinlenmelik değilim.

''Beni çözmeye veya anlamaya çalışma''
"Reddedildiniz" az önce söylediklerim atmosferden sekip kafama düştü galiba
"Niye beni zorluyorsun?"
"Öyle bir düşüncen varsa diye söylüyorum manyak falan değilim'' Manyak olduğunu düşünmüyordum ama bunu ona söylemekten kaçındım farkettim ki Deniz'le konuşurken uzayacak gibi olan sohbetleri görünce tabana kuvvet koşarak uzaklaşıyorum. Ah tanıştırayım bu da benim koruma kalkanım.
"Anlatamıyorum"
"Amacın da bu değil miydi zaten"
"Ağzını burnuna geçirmek istiyorum"
"Basit şeyler iste"
"Onları da gerçekleştirmiyorsun"
"Saçma olmamalarını da istirham edeceğim"
Gözlerimi olan gücüyle devirdim, kendimi anlatmak zordu çünkü kendimi anlatmak istemiyordum. İnsanlar hakları doğrultusunda manyak olduğumu düşünüyorlardı ve Deniz de bu genellemeye dahil olmak adına elinden geleni yapıyordu.
"Pes ediyorum Hazal, al sana seni hiçbir koşulda sorgulamamak için söz"
"Teşekkür ederim"
"Tabi benim de şartım var, iddaaya giricez"
"Biraz açar mısın"
"Elbette, bahse varım sen kendin gelip anlatıcaksın içini"
"Neden böyle bir şey yapayım?"
"Öyle hissediyorum"
"Peki, kabul! Ama kaybedersin"
"Farketmez"
Senin yanındayken delilikten midir ne hiç durmadan gülümsüyorum ve pamuk şekerinin dostları kelebekler için gülmek beni korkutuyor.
"Otobüsü fazla sevdin sanırım?" Ben yine boş düşünürken otobüs varmak istediği ben de kaçtığım yere gelmiştim.
"Hıhı sevdik sevdalandık ayrılamıyoruz"
"Tersliyor musun yoksa şaka mı yapıyorsun gerçekten bir gün anlayabilecek miyim çok merak ediyorum"
"İnmeyecek misin?"
"Kaçıyorsun"
"Az önce bana söz veren biri vardı sanırım aradığım kişiye şu anda ulaşılamıyor?"
"Çeneni kapat diyorsun anladım ben"
"İnsek mi diyorum"
"İnelim"

Tek bir sırt çantasıyla çıktığım yolculuk garip arkadaşımla sona ermişti. Daha fazla oyalanmadan seri adımlarla uzaklaşmak istedim lakin peşimde bir kopyam vardı.

"Neden peşimden geliyorsun?"
"Çünkü neden gelmeyeyim?"
"Desteğin için minnettarım ama fazla samimi davranmıyor musun daha tanışalı kaç gün oldu ki?"
"Sayılarla yaşamak yerine duygularının yolundan yürü, kaç gün kaç dakikada değil sihir"
"Ben ortada bir sihir göremiyorum."
"Çünkü gözlerin kapalı"
Susmalısın yoksa bu garip oğlan senin hakkında çok şey söyleyecek.
"Benim gitmem gerek"
"Ya senin hayat felsefelerinden biri neşeli olmak değil miydi, tanıştığımız günden beri buruk gülüşlerinden başka şey görmedim." halbuki ben haddinden fazla güldüğümü düşünüyordum.
"Sana beni anlamaya çalışma diye kaç kere söyleyeceğim, klişe tesadüfler sayesinde birkaç kere karşıma çıktın sadece, özür dilerim ama ben sana açılacak kadar güvenmiyorum."
"Güvenmiyorsun?"
"Evet, elinden telefonu aldığım gün yani daha dün sevgiline yalan atıyordun. Nasıl bir profil çiziyorsun biliyor musun? Beğendiğin kızları etkilemeye çalışıp başarıyorsun sonra onlar senin için çöp oluyor. Kabul karşıma özel anlarda çıktın ama ben senin o çöp yığınına bir kere düşersem seni de kendi çöplüğüne çekerim Deniz. Bu yüzden güzel surat yeterince duygularla yaşadık, benim şimdi sorumluluklarımı ele alma zamanım geldi."
Bu sefer arkamı dönüp gittiğimde peşimden gelmeyeceğini biliyordum, öyle de oldu. Sanırım iki günlük tuhaflıklar zinciri sonunda kırılmıştı.

Deniz Kahvesinde İki MasaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin