Emma mesaja baktıktan sonra içine derin bir nefes çekti. Tüm bu olanlar çok saçma geliyordu. O asla Tom'a karşı bir şey hissetmemişti. Asla aralarında arkadaşlık ilişkisinden başka bir şey olacağını düşünmemişti.
Kandırılma ihtimali çoktan ortadan kalkmıştı, belki yine de güvenmemeliydi. Ama o çocuğa güveniyordu. Sesli ya da yazılı bir şekilde bunu itiraf etmeyecekti elbette.
Oturduğu yerden kalktı ve sette dolanmaya başladı. Son günlerdi bunlar,işleri ağırdan alıyor ve her dakikanın tadını çıkarıyorlardı. Birlikte büyüdüğü çocuklarla ayrılma düşüncesi onun gözünü korkutuyordu. Bir yer sizin evinizse,onu terk edemezdiniz.
Şu sihir işinin gerçek olmasını diliyordu bazen,tıpkı hayranlar gibi. Belki zamanı durdururdu. Belki işlerini kolaylaştırırdı. Gözlerine bir sarı kafa ve bir de kızıl kafa çarptığında durdu.
Bir siyah kafa da olsa Powerpuff Girls'e döneceklerdi.
Kendi kendine güldü ve gidip Rupert'ın omzuna dokundu. Rupert gülümseyerek arkasını dönse de,Emma'yı gördüğünde gülümsemesi suratında donmuştu.
"Rupert,konuşabilir miyiz?" Emma gözlerini önce kameraya çevirdi,ardından Tom'a baktı. Genç adam sanki kendini görünmez sanıyordu,öylece dikilmiş ve onları izliyordu. Kız,gözlerini ondan ayırdı ve devam etmek için boğazını temizledi,"Mümkünse yalnız. Tamamen yalnız."
Tom'un kaşları merakla çatıldı. Tamamen derken neyi kastediyordu bu kız? Emma diğerlerinin ne anladığını umursamıyordu,amacı Bilinmeyen'in de onları rahat bırakmasıydı.
"Aslında şu an çalışıyoruz. Belki sonra konuşursunuz." Kaşlarını çatarak sesin geldiği tarafa döndü. "Kusura bakma,Tom. Ama acilen konuşmamız gerekiyor."
"Em,biraz bekleyemez misin?"dedi Rupert göz ucuyla Tom'a bakarak. "Sanırım biraz bekleyebilirim."dedi ve uzaklaşıp sırtını duvara yasladı. Bilinmeyen'in hâlâ onları izlediğini biliyordu. Kameranın tam karşısına geçti ve dil çıkardı.
Belki çocuksu bir haraket olabilirdi,ama dışarıdan çay içerken dili yanmış Mart Tavşanı gibi göründüğüne emindi. Tekrar duvara yaslandığında Rupert ve Tom'un ne konuştuklarını duymak için dudaklarını okumayı denedi,ama bu işte gerçekten berbattı. Beş dakikanın sonunda telefonunu çıkardı.
Siz: Hey,ne konuşuyorlar?
Bill: Berbat rol yapıyorlar. Senin hakkında konuşuyorlar işte.
Siz: Rup ne diyor?
Bill: Seni affetmesi gerektiğini.
Siz: Peki ya Tom?
Bill: Şey.
Bill: Senin yaptığının çok yanlış olduğunu ve bir süre seni süründürmesi gerektiğini.
Siz: Tanrım!Aklıma bir fikir geldi,eminim bu seni de mutlu edecektir.
Cevap beklemeden telefonunu cebine attı ve kafasını kaldırınca karşısında dikilen bir Rupert gördü. "Kiminle yazışıyordun?"
"Bir arkadaşımla."
"Bak Em,pişman olduğunu biliyorum." Gözlerini karıştırdı ve devam etmesini bekledi. Ama Rupert devam etmedi.
"Öyle mi?"diye sordu şüpheyle. Rupert başını salladı ve Tom'a bakıp başını salladı. "Sen kendini toparla,sonra konuşalım."
"Ne varmış ki bende?" Çocuğun dudakları yukarı doğru kıvrıldı,Emma bunu bilerek yapıyordu. Rup'un onu affetmesini umuyordu ama içinde bir tür şüphe bulunuyordu. "Çevrendeki bazı olayları kaçırıyorsun diyelim." dedi ve arkasını dönüp Tom'a bakmadan çekim için uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pressure//feltson texting
Fanfiction· Sadece daha fazla kitleye ulaşmak için uydurulan beyaz bir yalan neden gerçeğe dönüşsün ki? · //Feltson Texting\\