Öğrencilerin şatoya girişini, odasının penceresinden izledi. Hepsi minik, heyecanlı ve ürkek birinci sınıflar kayıklardan inerlerken, kendisini göremeyeceğini bilse de Hagrid'in devasa siluetine el salladı. Kendisi o kayıklarla Hogwarts'a ilk kez adım atalı neredeyse yirmi yıl olduğuna inanmak, Luna'nın hımhımlarına inanmaktan daha güçtü.
Birazdan şölen başlayacaktı ve Hermione'nin yeni öğretmen olarak takdim edilmek üzere orada bulunması gerekiyordu, ama yine de, son öğrenci de kayıktan inene dek birinci sınıfları izlemeyi sürdürdü. Bu arada büyük sınıflar, Testrallerin çektiği arabalardan iniyor, akın akın şatoya yürüyorlardı. Onlar Büyük Salon'da yerlerini alırlarken, birinci sınıflar Giriş Salonu'nda toplanacak, Neville tarafından karşılanıp içeri götürüleceklerdi. Hermione, Neville'ın okuldaki ilk gününü çok iyi hatırlıyordu-kurbağası Trevor yüzünden daha Hogwarts'a varmadan ağlayacak duruma gelmiş, seçmede şapkayı kafasında unutup herkesi güldürmüştü. Şimdiki kendine güvenen, bilgili, girişken genç adamla Hogwarts'taki ilk gününde tanıştığı çekingen, sakar çocuğun aynı kişi olduğuna inanmak da hımhımlara inanmaktan güçtü.
Hermione, belki de hımhımların varolabileceğini düşündü, git gide inanması kolaylaşıyordu ne de olsa. Bu da haftalarca Luna'yla aynı evde yaşamanın yan etkisi olsa gerekti.
Odasına -McGonagall'ın eski odası- yerleşmeyi bitireli yarım saat kadar oluyordu. Dün gece gelmesine rağmen yerleşme işini gündüze bırakmıştı, odayı sahiplenmesi için belli bir süre gerekiyordu. Ondan önce odada kalmış olan Profesör Trager'ın duvarlara yapıştırdığı bazı çizelge ve resimleri çöpe atmış, sihirle duvarı temizlemişti. Bu iş için bir ev cinine emir verebilirdi elbette, ama bu yalnızca, Hermione Granger'ı hiç iyi tanımayan birinin vereceği türden bir tavsiyeydi.
Şölenin başlamak üzere olduğunu haber veren uğultuyu duyunca, neredeyse geç kaldığının farkında, üstünü başını son kez düzeltip odadan çıktı. Her ne kadar kendine güvenen bir tavır takınıyor olsa da, bu öğretmenlik işini kabul ettiği için pişman olması an meselesiydi-kalabalık Büyük Salon'a girme, öğretmenler masasına oturma ve yüzlerce öğrenciye takdim edilme fikri de yardımcı olmuyordu doğrusu. Hermione, uzun yıllardır herhangi bir konuda böyle tedirgin hissetmemişti. Hata yapmaktan ödü kopuyordu.
Salona girdiğinde bir sürü öğrencinin başı ondan tarafa döndü, Hermione çoğunun onu gazetelerden tanıdığını biliyordu. Fısıltıları, hayret nidalarını duymamaya çalışarak hafifçe öğrencilerden yana bakıp gülümsedi, sonra mümkün olduğunca hızlıca öğretmenler masasına ilerledi. McGonagall ve Hagrid onu sevinçle karşıladılar, Flitwick -hâlâ çalışıyordu- mutlulukla elini sıkıp reverans yaptı, cik cik sesiyle onu aralarında görmekten ne kadar mutlu olduğunu söyledi. Hermione, sağ salim oraya varabildiği için rahatlamış, hepsine nezaketle karşılık verip, McGonagall'ın gösterdiği yere, onun sağ yanına oturdu.
Büyük Salon'daki kaynayan öğrenciler kalabalığını izlemekle ve tedirgin olmakla öyle meşguldü ki, kendisinin sağ tarafında kimin oturduğunu, adam konuşana dek fark etmedi.
"Granger," dedi İksir hocası, alçak ama net duyulan bir sesle. "Kim derdi ki bir gün bu masada oturacaksın... Kariyerin için utanç verici bir leke olmalı."
"Profesör Snape." diye yanıtladı Hermione vakarla. Eski hocasının acımasız alaycılığına katlanmaya niyeti yoktu, hele ki artık denk pozisyonlarda olduklarına göre. "O halde size, sizin aksinize öğretmenliği utanç verici bir meslek olarak görmediğimi söylemeliyim."
Snape'in kara gözleri, genç kadın ona bakarken tehlikeli şekilde parladı.
"Seninki gibi bir beynin sahibi Bakanlık'ta yükselmeyi öğretmenliğe tercih eder diye düşünüyor insan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Başlangıçlar
FanficHogwarts’ta, isteyen herkese yardım edilirdi... Geleceğini ve mutluluğunu arayan, kafası karışmış cadılara bile.