gitmeyi zorla öğrendim. zorla öğrettin. kalbin değişti, sonra bakışların, sonra ruhundan bir parça. derken ruhun değişti. artık sen'de değildim. sende bir parça değildim. sabah uyanırken günaydın'ın, uyurken iyi geceler'in değildim. bilir misin, bazen iyi geceler derdin sen, bazen seni çok seviyorum.. ben onunla uyurdum işte. ben, ona sarılır uyurdum. kıymetini sözlere dökmenin daha fazla bir anlamı var mı? olsa da zaten artık içimden gelmiyor... çoğu kez, içimden bir şeylerin geldiğini hissedip kendimi kendime mahkum ediyorum. kendimle baş başa kaldığım o anda, aslında içimden hiçbir şeyin gelmediğini çünkü içimde bir şeyin olmadığını, kalbimin birkaç hafta içinde çürüdüğünü hissediyordum. kalbim, gelmediğin her an biraz daha çürüyor. kalbimin başında kelebekler dua ediyor ve aslında içlerinden alay ediyorlar: " bizden daha çabuk öldü! "
bilmiyorlar ki çürüyen kalbim değil, kalbimin içindeki. âh, bilmezler.
..
dayanılmaz oluyor bazı geceler. hiç görmediğim kabuslar geliyor, sarıyor dört duvarı. uyanıyorum, sensiz. sığınamıyorum sana. sâhi, diyorum kendime: " sen hiç olmamış birine, nasıl bu kadar bel bağlayabildin " işte. nasıl kızmam kendime, nasıl küsmem. kendime küstüm senden sonra. en büyük haksızlığı seni sevmekle kendi yüreğime yaptım.
âh, kalpsizim! alın üzerine bu sözleri. özlüyorum. haberin yok, dizlerinde uyuyorum, haberin yok kırk tane fotoğraf çekiyorum sana dair, ellerin, gözlerin, bana bakan gözlerin. bana bakmazsa gözlerin, bir kıymeti yok. sözlerin bana değilse, bir önemi yok. yüreğin bana ait değilse, at onu lütfen.
... lütfen, özlediğim gibi kal.