BÖLÜM 2
-Bayanlar bakıyorumda çok dakiksiniz!Saat şu an biri çeyrek geçiyor ve siz şu an onbeş dakika geç kaldınız.Nisan sen!Bil bakalım içerde seni kim bekliyor.Süprizzz Eylül hanım!Sizin acaba öğlen yemeğinizden ne zaman döneceğinizi merak ediyordu oda!
Demet bir telaş cevap vermeye çalışırken "Bakın Şule hanım inanın ki zaman nasıl geçmiş fark edemedik.Zaten iş yerin karşısındaki kafedeydik dimi Nisan" dediğinde ben Demet'i dürterek "Kızım gerçekten mükemmel bir bahaneyle durumu kurtarmış oldun yani o kadar güzel bir açıklama oldu ki" diye aramızda fısıldaşırken "Sen Nisan hâlâ niye burdasın Eylül hanımın yanında değilsin" dediğinde Şule hanım!Ben apar topar hemen masamın karşısındaki koltukta oturan Eylül hanımın yanına giderek bol bol sırıtarak "Hoşgeldiniz Eylül hanım.Bende sizi bekliyordum ama elde olmayan sebeplerden dolayı sizi biraz beklettim.Ama inanın bugün sizin hayalinizdeki o düğün pastasını bulacağız" dediğimde "Emin misiniz Nisan hanım her seferinde böyle söylüyorsunuz ama ne yazık ki hâlâ bulamadık" dediğinde ben yine bütün gücümle sırıtmaya çalışarak "Siz merak etmeyin Eylül hanım!Zaten daha düğüne var aceleye getirmeyelim!Yani siz merak etmeyin demek istedim" dediğimde sonra "Bugün sizi tanıdığım ünlü bir pasta şefi olan Oğuz beyle tanıştıracağım ve bize şu an kimsenin bilmediği bir kaç pasta hazırladı ve bunu sizin için ayarladım!İnanın ki bu sefer olacak yani o hayalinizdeki muhteşem düğün pastasını bulduk sayılır" derken içimden İnşallah baktığımız bu son pasta olur da bende artık günlerce uğraştığım bu işkenceden kurtulurum diye geçirirken şirketin arabası olan arbanın anahtarlarını alıp çantamı omzuma taktığımda "Buyrun Eylül hanım artık çıkabiliriz" dediğimde bir an önce akşam olsada kendimi bir eve atsam diye günün bitmesini dört gözle bekliyordum.
"Of Demet offf yaa!Bu kadın gerçekten zor bir kadın.Biliyor musun ünlü pastacı şef Oğuz beye gittik. "Yok beğenmedim" dedi yaa biliyormusun beğenmedi hanfendi!Allah'tan örtüler gül kurusu ve güllerde beyaz olacak ta o işkenceden kurtuldum.Şımarık işte şımarık!Zengin evladı!Ne yapsam ben! Acaba bizim evin ordaki pastaneciye mi götürsem" dediğimde ikimiz de gülmeye başlamıştık şu sıkıcı hayatımın içinde gülmeyi unutmuşken! "Kızım boşver kocası olacak adam düşünsün" dediğinde "Biliyormusun acaba bu kocasına nasıl aşık olmuştur!Hayır bu olmaz bu benim hayalimdeki erkek değil" derken Demet hâlâ gülerken "Kızım ne aşkı onların evlilikleri para para evliliği ne aşk ne sevgi!Bizim gibi üç kuruşa tâlip olupta aşk için evlenirler mi onlar hiç" derken ikimizi de bir suskunluk almıştı.Akşam olmuş hava kararmıştı.Demet"le ben çantalarımızı alıp günün yorgunluğuyla ofisimizden çıkıp şirketin girişindeki diğer kızlarla muhabbet ederken dışarda yağmur başlamıştı.Herkes "İyi akşamlar" derken işyerinin üst katındaki merdivenlerden inen Şule hanım "Yarın görüşürüz kızlar" derken burdaki çalışan herkes bayandı sadece şirketin kapı girişindeki güvenlikçi Ahmet bey tek erkekti bu beş katlı binada sadece giriş iki katı bizim şirkete ait olan "HAPPY HOUSE" organize işleri yapan düğün, davetiye,parti gibi işleri planlarken ben bu mutsuz hayatımın içinde tek renkti çalışmış olduğum bu şirket ve binanın arka yan girişindeki kapısından da diğer katlardaki muhasebe,avukat ve üst katında da güzellik merkezi vardı.Ahmet bey Şule hanıma "İyi akşamlar" derken bende Demet'le Şule hanımın arkasından çıkarken merdevenlerden aşağı indiğimizde havanın yağmurun verdiği sıcak esintisiyle yağan yaz yağmuru yinede sıcak havayı serinletmemişti."Kızım ıslanacağız..şemsiyede yok"derken Demet "Kızım ne ıslanması yaz yağmuru bu şimdi geçer..baksana azalmaya başladı bile" dediğimde otobüs durağına geldiğimiz de telefonum çalıyordu.Çantamdan telefonumu çıkarıp baktığımda arayan Savaş'tı.Kimbilir yine ne isteyecek diye söylenirken bir yandan da Demet "Ne isteyebilir ki paradan başka" derken ben telefonumu açıp "Efendim Savaş" dediğimde sesi yine bozuk geliyordu."Nisan para isteyecektim" dediğinde pişkin pişkin "Para mı doğru nasıl olsa ben senin için sadece para demek oluyorum.Çünkü ben Savaş bey için sadece para basan Nisan bankasıyım dimi" dediğimde o ise sesi yine bozuk bir şekilde "Uzatma işte alt tarafı para istedik" derken ben "Doğru yaa tabii ne olacak bu lanet olası para o kadar kolay bulunuyor ki böyle alt tarafı para" derken sonra "Bende para yok sayende!Git annenden iste" dediğimde söylenerek telefonu kapattığında "Demet görüyormusun o kadar borcun içinde cebimde bir kuruşum bile yokken hâlâ para diyor bu adam bana" dediğimde "Kızım ne dedim ben sana paradan başka ne isteyecek" derken otobüs gelmiş herkes binerken bizde kalabalığın içinde ilerlerken şu çektiğim eziyete bak yaa ben Nisan hanım çalışsın,borçlar faturalar nasıl ödenecek diye kafa yorsun sonra benim bu sonum ne olacak diye düşünsün dursun yok bu böyle olmayacak en iyisi boşanmak!Kaç yıl oldu hiç birşeyin düzeleceği yok!Özellikle Savaş bey!Artık onunla savaşmaktan yorulmuştum ve ben bu savaşı kaybettim.Her aşkta olduğu gibi yine ayrılık kazandı tabii aşk diye bir şey varsa?Aşk neydi?Senin bütün duygularını sonra hayatını ve geleceğini esir alan bir duygumuydu sadece?Eğer aşk hayatımı mahveden bir duygu ise sevmek mi asla bir daha aşık olmak mı hem de Savaş'a gerçekten aşık olmuşken ve onu bir zamanlar deliler gibi sevmişken gözlerim kör olduğunda her şeyi onunla toz pembe görürken şimdi bütün gerçeklerle gözlerim açıldığında bu aşkta kim daha çok sevmişti?
Otobüs durduğunda Demet'le ben indiğimizde "Hadi bakalım yollarımız burda ayrılıyor!Yarın aynı saatte aynı yerde buluşmak üzere" derken sonra "Hadi sende sıkma canını!Her zaman ki Savaş işte" derken "Yarın görüşürüz" dediğimde o oturduğum yerin iki cadde üstündeydi evi!Ben onu izlerken en güzelini yaptı evlenmeyerek ne güzel benim gibi hemen evleniyorum diye tutturmadı.Caddeden karşıya geçerken arabaların arasından sokak aralarından yürürken oturduğum mahalleye gelmiştim.On katlı olan üç binanın olduğu siteye geldiğimde girişteki güvenlik kabinindeki Serkan bey çıktığında ben "İyi akşamlar" derken oda "İyi akşamlar" dediğinde ben A Bloktaki binanın giriş kapısını anahtarımla açtığımda her zaman ki gibi asansör doluydu.Asansör giriş katta durduğunda "Merhaba Nisan kızım" derken Melahat teyze "Merhaba nasılsınız" dediğimde "Nasıl olayım kızım yine bacaklarım ağrıyor yağmurda yağdı ağrısı iyice arttı" derken "Yine romatizmaların Melahat teyze dimi" dediğimde "Artık yaşlandık kızım..sizin gibi genç degiliz ki artık" dediğinde yanımdan ağır adımlarla ilerleyip giderken asansöre binip altıncı kata bastığımda Savaş'la yaşlanmak mı!Düşünsene Nisan onunla yaşlanmak tabii o beni genç yaşımda kahırdan öldürmezse ama yok yok bu hayat böyle geçmez boşanacağım diye düşüncelerin içinde boğulurken asansör durmuştu.Çantamda evin anahtarını çıkarıp açtığımda içeri girip prizin düğmesine basıp ışıklar yanıp evin içi aydınlandığında yine telefonum çalıyordu.Çantamın içinden telefonumu elime aldığımda bu sefer arayan annemdi.Bu hayatta sadece annem vardı.Onun içinde tek kızı ben vardım.Babamı on yaşımdayken onu kaybetmiştim.Hayatımdaki hatırladığım tek sahneyle o uzun boyuyla beni kucağına alıp saçlarımı okşarken "Benim güzel kızım gittikçe ağırlaşıyormu ne..artık kucağımada alıp sevemem seni!Desene artık benim minik kızım büyüyor" dediğinde ben "Hayır baba ben büyümüyorum!Bak boyum hâlâ kısa hem yemek yedim ondan ağırım böyle" dediğim ânları hatırlarken keşke ölmeseydi beni hâlâ küçük kızım diye sevseydi. "Anneciğim" dediğimde "Kızım nasılsın" dediğinde o güzel sesiyle rahatlamıştım."İyim anneciğim ben!Asıl sen iyimisin?" diye sorduğumda "Ben iyim kızım.Seni sormalı sen nasılsın?Savaş hâlâ aynı" derken "Evet anne Savaş hâlâ her zaman ki formunda paradan başka bir şey demiyor" dediğimde "Ahhh kızım o kadar okudun çalıştın kaderin miydi neydi kızım" derken yine ana kız annemle dertleşiyorduk.Telefonu kapatırken "Anneciğim haftasonu yanına gelir hatta bir gece kalırım" deyip telefonu kapattığımda evin koridorun sonundaki banyoya gidip musluğu açıp elimi yüzümü yıkayıp açık bıraktığım uzun siyah saçlarımı aynanın önündeki siyah lastik tokamı alıp toplayarak topuz yapmıştım.Aynaya iyice yaklaşıp buğday tenimdeki cildime baktığımda yine sıkıntıdan alnımda sivilce çıkmıştı.Sıkıntı ve stres yaptığım zamanlar hep yüzümde böyle ya bir sivilce yada kızarıklık olurdu.Neyse Allah'tan küçük bir sivilceydi.Üstümü değiştirip rahat olan siyah eşortmanımın altını giyinip üstünede geniş beyaz tişörtümü giyindikten sonra küçük olan ama şirin gözüken mutfağımda elimdeki kahve fincanıyla kendime kahvemi hazırlayıp salonun cam kenarına geçip tek kişilik oturduğum kotuğumda kahvemi yudumlayarak dışarıyı izliyordum.
Zilin sesiyle uyandığımda koltukta uyuya kalmıştım.Sehpada duran kahve fincanımın yanında duran telefonumu elime aldığımda saat gecenin ikisiydi ve zil hâlâ çalıyordu.Uzun olan koridorda kapıya doğru gidip açtığımda karşımda duran Savaş'tı ama sarhoştu.İçeriye sallanarak girdiğinde ben "Paran yok ama içmeye para buluyorsun" dediğimde "Bil bakalım neden içiyorum.Sanki bu durumdan ben çok mu memnunum!Sana bunları yaşattığım için mutlumuyum ben!Seni ilk gördüğümde bu büyülü yeşil gözler bana bakarken" sendeleyerek yere düşecekken kolundan tuttuğum da yüzüme bakarak "İşte bu büyülü yeşil gözler bana bakarken sevdim seni" dediğinde tekrar gözlerimin içine bakarken "Üzgünüm" derken daha fazla tutamayıp yere yığılıp koridorda sızıp kalmıştı.Ben ne yapacağım Savaş bey seninle bilmiyorum ki diye söylenip onu yatak odasına taşırken belim ağrımıştı.Yatağın üzerinde uzanırken ona baktığımda bir zamanlar aşık olduğum ve peşinden koştuğum adam neden böyle olmuştuk ki sadece çalışsaydı ama hayalini kurduğu işinin peşinden koşmayı tercih etmişti.Benim ona olan aşkımı bir kenara atmıştı ve benim için sadece son kanıma kadar emici bir insan olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK DÜŞMANI
Lãng mạnKim istemezki sevdiği adamla evlenip onunla bir ömür mutlu olmak ama gerçek hayatta acı gerçek kalp kırıklıklarıyla biten evliliğimin ardından hakim bizi boşadıktan sonra ona ağzıma geleni sayıp sadece beddua okudum.Evlilik mi! Aşk mı! Hepsi kocaman...