SOKAK SERSERİLERİ _2_

109 2 0
                                    


Okul, kimilerine güzel kimilerine berbat bir bina. Ama ne olursa olsun gitmeye mecbur olduğumuz...

Ben griyim sanırım. Yani siyahlar okulu berbat bulanlar, beyazlar okulu güzel bulanlar. Ben de gri olurdum sanırım.

Salak düşüncelerimi bırakıp üzerimdeki ince pikeyi kaldırdım. Yatakta doğrulup saate gözlerimi değdirdim. 11.56 yine her zamanki gibi geç kalkmıştım. Nedendir bilinmez ama geceleri geç uyuma alışkanlığına sahip olduğumdan artık sabahları geç uyanmak beni şaşırtmazdı. Annem bana hep bu yüzden 'akşam yatmak bilmezsin, sabah kalkmak bilmezsin' derdi. Kadın haklı dağılın çocuklar.

Kendimi banyoya atıp işimi hallettim. Lavabonun karşısına geçip aynada kendimi inceledim. Yağlı bir cilt tipine sahip olduğumdan yine yüzüm yağlanmaktan parlıyordu. Gözlerim uyku sersemliğiyle kısılmıştı. Saçlarımla samaraya benziyordum. Kendime daha fazla bakamayacağımı anlayıp banyo dolabından tarak çıkardım. Saçlarımı ıslatıp taradıktan sonra lastik tokayla ördüm. Çeşmeyi açıp yüzümü de yıkadıktan sonra tekrar aynaya baktım. Çok daha iyi gözüküyordum. Sonra aynaya bakıp  saçma sapan hareketler yapmaya başladım. Gören biri deli sanabilirdi. Hareketlerime son verip mutfağa gittim.

Buzdolabından 2 tane yumurta çıkarıp tavaya kırdım. O pişerken bir fincan çay hazırladım. Ekmeği, nutellayı ve çatal bıçağı da masaya koyup pişen yumurtayı aldım. Yumurta da diğerlerinin yanına koyulunca bende oturup hazırladıklarımı yedim.

Kahvaltıdan sonra dişlerimi fırçalamak gibi klasik işlerimi gerçekleştirdikten sonra odama gidip dolabın karşısına geçtim. Dolabın kapaklarını açıp içindeki giysilere göz gezdirdim. En sonunda siyah deri taytın üzerine mavi bol kalçalarımı kapatan tül tarzı bir bluz giyip salaş örgülü saçlarıma baktım. Üzerimdeki mavi tül dirseklerine kadar kollu, kalçalarımı kapatan, çok az göğüs dekoltesi olan, beli ince bir darlık olan değişik şeyle saçlarım hoş durmuştu. Siyah deri taytımda öyle.

Düz kahverengi uzun saçlarımı serbest bırakarak mavi bez ayakkabılarımı giydim. Çantamı da alıp evden çıktım.

Okulun yolunu tuttum. Fazla uzakta değildi. Yürümeyle en fazla 15 dakika idi. Normal adımlarla ilerlerken dünkü sokak serserilerini görünce adımlarımı hızlandırdım. Tam onların önünden geçip gidecekken

"Şştt yavrum" diye bir seslenmeyle duraksadım. Ama sonra takmamaya çalışıp yürümeye devam ettim.

"Sana dedim kız zilli" diye tekrar aynı sesi duymamla ağır bir şekilde başımı geri çevirdim.

"Bana mı dedin?" diye sordum umursamazca. Sırıtıp

"Hepsi senin mi kelebek?" diye sordu. Kelebek demesine şaşırsam da dediğine geciktirmeden cevap verdim.

"Beyin falan mı lazım?" diye sordum alayla. Bunun üzerine bozulsada o iğrenç sırıtışıyla bunu gizlemeyi başardı.

"Senle sonra görüşeceğiz kelebek" dedi pişkince. Bu dediğine gülüp bi anda ciddileştim. Başımı önüme çevirdim ve ona arkadan el haraketi çekip

"Nah!" diye bağırdım. Bu deli cesareti nerden geliyordu bilmiyordum ama sanırım burdan bir an önce tüymeliydim. Arkamdan bir şeyler söylese de takmadım ve yoluma devam ettim. Bana kelebek demesi garip gelse de kim bilir kaç kıza daha kelebek demiştir diye düşünüp salak düşünceleri zihnimden attım.

Okula varıca direkt müdürün odasına gittim. Okullar daha yarın açılacağından bomboş okulda tek öğretmenler ve müdür olduğundan zor olmamıştı. Müdürün kel ve gözlüklü olmasını beklerken karşımda müdüre sıfatıyla duran 40'larındaki alımlı hatunu görmem beni oldukça şaşırtmıştı.

SOKAK SERSERİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin