Her Zaman Beklediğine Değmez Mi?

1.9K 90 32
                                    

''Sana bağırdığında ve senden nefret ettiğini söylediğinde, ona sarılınca seni bırakıp gidemeyecek birini sev.İşte o zaman, gırtlağına kadar boka batsan da elinden tutacak birine sahip olursun.''


''Neden buradasın?''

Yejin kucağında Mina'yla eve dönmüştü ki, kapının önünde oturan Jiyong'u görünce ona doğru şaşkın şaşkın baktı.Hastaneye gittikten sonra Seungri'nin çok ciddi bir şeyi olmadığı anlaşılmış ve boynunda ve dizinde bandajlarla eve dönmüşlerdi.Ama eve döner dönmez Jiyong'un sesi her yerde yankı yapmaya başlayınca Yejin Mina'yı da alıp dışarı çıkmıştı.Adam sakinleşene kadar zaten korkmuş olan çocuğun kafasını iyice karıştırmak yerine onu sakince bir yürüyüşe çıkarmanın daha mantıklı olacağını düşünmüştü.Hem orada olmasının bir nedeni olması gerektiğine inanıyordu.

Adamların kafasını patlatmak dışında tabii...

Bu adamların arasına girdiğinden beri en ufak davranışların bile diğerleriyle bağlantılı olabildiğini daha sık düşünmeye başlamıştı.O gece Youngbae'ye uğradıktan sonra Mina'yla vakit geçirecekti ama Youngbae'yle sohbeti uzun sürdüğünden bunu unutmuştu.Belki de o an Mina'yla birlikte salonda bir şeyler izliyor olsaydı, Jiyong o psikopatı kolayca halledebilirdi.

Her neyse...Kafası patlatılmış bir adam hakkında dövünmek kimseye fayda sağlamazdı.

Ama kızı sakinleştirebildiğine sevinmişti.Aslında Jiyong onu kollarına aldıktan bir süre sonra kızın titremesi geçmişti.Hastanede sarışının kontrolü bitene kadar Jiyong ona bir şeyler fısıldamıştı ve Yejin kızın sürekli başıyla onaylamasına bakılırsa, bir şeyleri anladığını görmüştü.Ama yine de Jiyong'un konuşması bittiğinde bir şey söylemeden ufak kollarını adama dolayıp sarılınca kız içinde tanımlayamadığı bir şey hissetmişti.

O gerçekten Seungri'nin kızı gibiydi.Şimdiden onları kaybetme korkusu yaşamıştı ve verdiği tepki sarışınınkiyle birebirdi.Babasının anlattığı onca şeye rağmen soru sormak yerine sessiz kalıp sadece ona sarılmıştı.Bu asıl hikayedeki sarışının tıpkısıydı.Soru sormayan, yanındakilere bir şey olup olmadığıyla ilgilenen garip sarışın.

''Babam nerede?'' Mina Yejin'in elini bırakıp babasına yöneldi.

Jiyong hemen gülümseyince Yejin ebeveynleri onlardan başka kimsenin anlamadığına karar verdi.Çünkü bir geceye sığan olaylar zaten haddinden fazlayken bir insanın en sevdiği kişiye bile böyle bakabileceğini düşünmüyordu.Herkesin bir sınırı olmalıydı, insanları umursamadığı bir an.Ama galiba bu çocuk sahibi olanlar için geçerli değildi.Çünkü Jiyong kızı kandırmak için falan gülümsemiyordu, Yejin bunu gayet rahat anlayabiliyordu.Sadece kıza bakınca otomatik olan bir şey gibiydi.

''İçeride bebeğim.'' Jiyong oturduğu mermerden kalkmadan Mina'yı kendine yaklaştırdı ve yanağına bir öpücük kondurdu. ''O da seni sorup duruyordu.Artık uyuman gerektiğini söylüyor, senin için çok uzun bir gece olmadı mı?''

Mina başıyla onayladığında Yejin gülümsedi.

Kim için kısaydı ki?

''Baba?'' Kız adamı kolundan tutup içeri girmek istedi ama Jiyong kıpırdamayınca dönüp ona baktı.Yejinse kaşlarını kaldırıp ne olduğunu anlamaya çalıştı.

''Siz girin, ben sonra gelirim.'' Kızın saçlarını karıştırıp söylediğinde Mina Yejin'e baktı.Yejin ne olduğunu anlamasa da hızla gülümseyip kızı içeriye yönlendirdi.

Mina ona babasının neler anlattığını birlikte dolaşırken Yejin'e söylemişti.Adamın Seungri'nin bir arkadaşı olduğunu, onu çok kıskandığı için böyle şeyler yaptığını söylemişti.Ama Seunghyun'dan korkunca adam kaçıp gitmişti.Yejin bunları duyunca gülmeden edemedi.Aslında kendini soktuğu durum pek düzgün görünmüyordu.Ama şimdiye kadar düzgün olup onu mutlu eden ne olmuştu ki? O ufak kızla dolaşırken garip bir şekilde hafif hissetti.Sokaklarda kimse yoktu ve hava bile o gece sakin gibiydi.Kızın da rahatladığını hissetmişti, sakince boş sokaklarda dolaşmak ufacık bir kıza bile iyi gelebiliyordu.Yejin'in farkettiği şey ise bambaşkaydı.Kaç gece işten eve dönerken böyle gecelere denk gelmişti? Neden durup gözlerini kapatmamış ve derin bir nefes almamıştı? Neden etrafındaki şeyleri farketmede bu kadar kötüydü? O sakin hava, sessiz sokaklar ve ufak eller insana kendini şanslı hissettirmeye yetiyordu.Canlı hissettirmeye.

That Blonde.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin