Hikayemle ve bölümle ilgili düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Şimdiden iyi okumalar! :)
Yeni bir şeylere başlamak, yeni bir şeyler yaşamak ya da hissetmek her zaman zor olmuştur. Korktuğumdan değil, aksine kendi içinde cesaretli de bir insanımdır. Fakat düzenimin bozulabilecek olması beni ürküten sanırım. Kendi içimde kendime çizdiğim sınırları düzen diye adlandırıyorum. Ama sınırlarımın bir adım dışarısına çıktığım zaman neler olabileceğini hiç bilmiyorum. Bilmemek şu durumda en iyisi sanırım. Bilmemek fakat yaşayıp, görmek...
'Merhaba, Asya bende.'
'Memnun oldum Asya.'
Tedirginliğimi üzerimden atıp samimi olmasına uğraştığım bir gülümsemeyle karşılık verdim. Hafif bir şekilde gülümsedi. Ortamda oluşan sessizliği Figen Hoca bozdu.
'Hocam odamda bir kahveye ne dersiniz?'
'Tabi Figen'ciğim ama önce dekanlığa seminer dosyalarını bıraksam iyi olur.'
Yiğit profesörün sözünden sonra profesöre teklifte bulundu.
'Hocam siz hiç zahmete girmeyin. Figen Hanım'la gidin, ben dosyaları götürülmesi gereken yere bırakırım.'
'Peki Yiğit. Bu iki dosyayı ve şu masadaki evrakları fakültedeki bölüm sekreterliğine bırakman yeterli olur. '
'Tamam hocam, sekreterlik tam olarak nerede tarif ederseniz daha kolay bulabilirim.'
Onların konuşmalarını dikkatle izliyordum. Aslında artık burada bulunmamın çok da bir gerekliliği kalmamıştı. İstediğime ulaşmış profesörle tanışmıştım. Sürpriz yumurtadan bir de Yiğit Bey çıkmıştı. Ben kendi kendime içimden konuşurken Figen Hoca'nın adımı söylemesiyle gerçek dünyaya döndüm.
'Aslında Asya seni götürebilir Yiğit. Yeni dekanlık binası biraz uzakta da... Değil mi Asya'cım?'
Tam müsaade isteyip gitmeyi düşündüğüm esnada böyle bir emrivakiyle şaşkın ördek yavrusuna dönmüş gibi bir Figen Hoca'ya, bir profesöre, bir de Yiğit'e bakıyordum. Bana cevap bekleyen gözlerle bakıyorlardı.
'Ta.. Tabi hocam yardımcı olurum.'
Bu kekelemekte neyin nesi kızım?!
'Bu işte hallolduğuna göre artık sizi kaçırıyorum hocam.' Dedi Figen Hoca büyük bir keyifle. Gitmeden önce Yiğit ve benimle vedalaşıp yanımızdan ayrıldılar. Onlar gidince koskoca seminer salonunda sadece ikimiz kaldık. Kos-ko-ca salon! Yiğit evrakları toparlarken bende ondan olabildiğince uzak şeylerle meşgul oluyordum. Üzerimdeki bu tutukluğunsa hesabını ilk yalnız kalışımda içimdeki Asya'dan soracaktım. Bu ne canım böyle!
'Ben toparlandım, artık çıkabiliriz.' Yiğit'in sesini duyunca arkamı dönüp ona cevap verdim: