4.Bölüm | Bir Dilek Hakkı

187 27 57
                                    

Uçak yolculuğunda yapmayı düşündüğüm asıl şey bir kurtarma planı hazırlamaktı. Ama elimde adresten başka yapacak bir şey olmadığı için bunu sonraya bıraktım. Uyku bastırdı. Önce uyumamaya çalıştım ama sonra uyumaya karar verdim. Bir sonraki uykumun ne zaman olduğunu bilemiyordum çünkü.

Hostesin kolumu dürtmesiyle uyandım.

''Hanımefendi İzmir'e vardık.'' deyip gülümsedi. Ben de ona hafifçe gülümseyerek yukarıdan sırt çantamı aldım ve uçaktaki hosteslere iyi günler dileyip indim. Bir kahveyi hak ediyordum. Hava alanındaki küçük kafeye yürüdüm. Bir kahve ve simit sipariş edip bekledim. Yiyeceklerimi alıp valizimi almaya gittim.

İzmir'i ilk defa bu kadar soğuk gördüm. Önceden hep yaz mevsiminde gelmiştim. Simitimden bir ısırık alıp kahvemle ellerimi ısıttım. O sırada önümden geçen taksiye boş boş baktım. Sonra bağırarak taksiyi durdurdum ve arka koltuğa atladım. İçim sıcaklıkla dolmuştu. Aylin Teyzenin verdiği adresi taksiciye vererek arkama yaslandım ve dışarıyı izlemeye başladım. Taksinin camında oluşan buğuya bir şeyler karaladım. Taksicinin geldik demesiyle yavaşça ona kafamı çevirerek parayı ödedim.

Artık Baran'ın evinin önündeydim. Küçükken evlerimizin yedek anahtarlarını paspasın altına saklardık. Baran bu geleneği devam ettirir diye umarak paspası kaldırdım. Orada değildi malesef. Sonra kapının yanındaki vazoyu denedim. Burada da değildi. İçerde biri olma ihtimaline karşılık kapıyı dinlemek için eğildim. O sırada ayağım kaydı ve kapı eşiğine düştüm. Kapı birden açıldı ve ben yeniden dengemi kaybedip birinin ayaklarının dibine düştüm. Kafamı yavaşça kaldırdım ve hafifçe sırıtıp kaşlarımı utangaç bir şekilde kaldırdım. Karşımdaki orta yaşlı bayanın da öyle bakmasını isterdim ama kaşları çatıktı.

''Merhaba? ''

• • •
"Bakın lütfen geçmem lazım. Baran'ın izni var hem de."

Yarım saattir yalvarmama rağmen kadın hala saf saf yüzüme bakıyordu. En son kadına üzgün olduğumu söyledim. Elimi ağzına sıkıca bastırdım. Kadının bağırmasına müsade etmeden onu boş odaya ittirdim ve kapıyı kilitledim. O sırada kadın kapıyı yumrukluyordu. Dolaptan yiyecek ve içecek bir şeyler çıkartıp odaya ilerledim ve alttan gönderdim. İşim uzundu. Kadına bir şey olmasını istemezdim. Bir an kendimi ajan filmlerinde hissettim.

Merdivenleri Hızlıca tırmandım. Ağzına kadar siyahla dolu olan beyaz duvarlı odaya girdim ve bir şeyler aramaya koyuldum. En yakın dolabın ilk çekmecesini açtım. İçini kurcalarken elime siyah bir defter geldi. Bir ipucu bulabilirim umuduyla herhangi bir sayfasını açtım ve okumaya başladım.

''Onu gerçekten çok özledim.''

Eğer bahsettiği bensem diye düşündüm. Eğer bensem ben de çok özlemiştim. Okumaya devam ettim. Aynı zamanda gülümsüyordum. Aklıma en son gördüğümde söylediği geldi.

"Ada, beni unutma olur mu?"

O an her şeyi, herkesi boş verip sarılmıştık. Bir daha görememe korkusu vardı içimizde. Çocuktuk işte. Şuan onun yanına gidiyordum gerisi önemli değildi.

Bu defter neden siyah hiç düşündünüz mü? Bu defter acı, pişmanlık, üzüntü ve bolca umut duygusunu barındırıyor. O da herkes gibi duvarlar örmüş çevresine. Bu defteri zamanı gelince okutacağım. Eğer şuan okuyorsan seni gerçekten çok seviyorum. Olur ki Dünyanın sonu gelse yine seveceğim."

Sayfa bitince devamını okumadım. Büyük ihtimalle günlüğüydü. Günlüğü kapatıp eski yerine koydum. Gözüme çarpan kolye gülümseme neden oldu. Ucunda Ada yazan gümüş kolye bana çekmecenin sağ tarafındaki kırmızı kutu içinde göz kırpıyordu.

DilhunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin