Bölüm 6

980 58 11
                                    


BÖLÜM 6:

     Charles Dean ve on beş yaşındaki oğlu Robert Dean için kötünün iyisi denilebilecek bir Pazar sabahıydı. Polis memuru olan Charles, pazar günleri hariç her gün çalışıyordu. Bunun için tek boş gününü oğlu için ayırmak zorundaydı. Her pazar güzel bir kahvaltının ardından en fazla bir saatliğine kiliseye uğrar, oradan Robert'ın en sevdiği tatlıcı dükkânına giderlerdi. Ayda bir kere olmak üzere de Robert'ın annesi, Charles'ın biricik eşinin yanına uğruyorlardı. Anna Dean, yaklaşık bir yıl önce, tenha bir ara sokakta, göğsü boydan boya yarılmış bir şekilde bulunduktan sonra Dean ailesi için hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. Son aylarda kötüye giden evlilikleri dehşet verici bir ölümle son bulmuştu. Bu durum en çok Robert'ı derbeder etmişti.

     Polis memuru Charles'ın yeni devraldığı dava bir seri katili ele alıyordu. Azılı seri katili birkaç yıldır gündemden düşmeyen haber programlarından izliyordu. 'Siyah Akbaba' lakaplı bu katilin belli bir öldürme düzeni yoktu. Tek bildikleri şu ana kadar on sekiz yaş altında kimseyi öldürmediğiydi. Ve bu katilin dosyasını almasının tek sebebi karısını öldüren kişinin onun olduğunu düşünmesiydi. Bunu düşünüyordu çünkü Siyah Akbaba kurbanlarının bir organını çalıyordu. Öyle ki Anna Dean'in cesedinde böbrekleri bulunamamıştı.

     Baba oğul her zaman yaptıkları gibi çiçeklerle donatılmış mezara bir buket beyaz gül bıraktılar ve içlerinden kısa dualar ettiler. Ardından siyahın tonlarına bürünmüş ıssız mezarlığı terk ettiler. O sırada Charles telefonunun sesi ile irkildi.

     "Efendim Sam?"

     Sam, Charles'ın iş arkadaşıydı ve aynı zamanda en yakın ve tek gerçek dostuydu. Sam ellili yaşlarının başında, yapılı siyahi bir polisti. Gözünden alnına doğru uzanan derin yarası ona ürpertici gir görünüm veriyordu. Ancak aksine, Sam bir karıncayı bile incitemeyecek kadar temiz kalpliydi. Birlikte beş yıl kadar çalışmışlar bu sırada da abi kardeş gibi olmuşlardı. Sam evli olmadığı için haftanın en az bir gününü Charles ve Robert ile geçirirdi.

     "Merkeze gelmen gerekiyor adamım, bir ceset daha bulundu."

     Charles mutsuzlukla gözlerini devirdi.

     "Bugün pazar Sam, Robert ile vakit geçirmem gerekiyor. Gelmesem olmaz mı?"

     "Üzgünüm, 'koca ayı' gelmeni emrediyor."

     Polis memurlarının aralarında 'Koca Ayı' lakabıyla andıkları patronları adının aksine bir o kadar çelimsiz ve kısa boyluydu, polis olmak için boy sınırını birkaç santimle geçmişti. Ona bu şekilde hitap etmelerinin sebebi buydu, eğer ona taktıkları bu komik ismi öğrenirse her birini işten atabilirdi.

     "Emir büyük yerden demek... Pekâlâ, Robert'ı büyükannesine bırakıp geleceğim." Dedi ve telefonunu kapattıktan sonra bir elini oğlunun omzuna koydu.

     "İşe gitmem gerekiyor evlat. Bunun için üzgünüm, acil olmasa biliyorsun..."

     Robert'ın yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Babasına öyle benziyordu ki adeta Charles'ın lise yıllığından fırlayıp gelmiş gibiydi. Yüzücü olduğu için yaşıtlarına göre daha yapılıydı, saçları kumral ve hafif dalgalı, gözleri çekik ve kahverengiydi. Güldüğünde aynı babasınınki gibi elmacık kemikleri çıkar ve gözlerinin yanında iki çizgi belirirdi.

     "Ben de iş yerine gelebilir miyim?" diye sordu heyecanla Robert. Büyüdüğünde babası gibi polis olmak istiyordu. Bu yüzden küçüklüğünden beri babasıyla iş yerine gitmek için can atardı.

Karanlığın TutsağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin