Bu bölümde sonlarda değişiklik yaptım. Okursanız anlayacaksınız. Böyle daha bir güzel oldu sanki. Yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum.
Aysima
O çirkin iftira üzerime damgalanalı tam iki hafta olmuştu. Söylentiler dineceği yerde artmış, başka şeyler katıla katıla dile getirilir olmuştu. Sokağa çıkmaya yüreğim dayanmıyordu. İnsanların bana karşı bakışları değişmişti. Ahlaksız bir şey yapmışım gibi bakıyorlardı. Tek tük insan dışında kimse söylediklerime inanmamıştı. Dedikodular almış başını gidiyordu. İffetimi ağızlarına almış bir sakız gibi çiğniyorlardı.
Bu söylentilerden nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Dua etmekten başka elimden gelen hiçbir şey yoktu. İnsanlar çok acımasızdı. Gerçeklere yüz çevirip yargılamaktan, iftirada bulunmaktan çekinmiyorlardı. Günahım boyunlarına dolanırken ağızları yorulmuyordu. Bazen boğulacak gibi oluyordum. Söylenenlere karşı kulak tıkamak çok zor oluyordu. Dayanamayan kalp "Ah!" dediği vakit Hz. Mevlana'nın bir sözü aklıma geliyordu.
Ey gönül ses etme!
Bekle!
Ya nasip de Rabbine bırak!Mutfakta, dalgın dalgın son bulaşıkları da yıkarken gözlerim bir çift el tarafından kapatıldı.
"Elif, sen misin?"
"Evet, benim. Sana bir süprizimiz var. Ellerini yıka. Çabuk."
"Musluğu görmüyorum ki, nasıl yıkayayım?"
Ellerini gözlerimden çekince köpüklü ellerimi sudan geçirdim. Ona döner dönmez "Hadi gözlerini kapat." Dedi.
"Bulaşıkları, bitirdikten sonra göstersen süprizi."
"Hayır, olmaz. Çabuk kapat gözlerini."
Gözlerimi devirdikten sonra kapattım. Koluma girip beni mutfaktan çıkardı.
Mutlu olmam için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Kaç gündür üzerimde dolaşan kara bulutlara dayanamıyor; türlü türlü şaklabanlıklar, süprizler yaparak gülümsememi sağlıyordu can dostum. Onun varlığı iyi geliyordu bana. Dert ortağımdı o benim. Tek dostumdu.Durduğumuzda kolumdan çıktı.
Gözlerimi aralayacağım vakit "Kapat! Ben üçe kadar sayınca açacaksın." Diye çemkirdi. Merak etmiştim doğrusu.Üçe kadar sayıp aç dediği vakit gözlerimi açtım. Açmamla iki saksı açelyayı karşımda görmem bir oldu.
Yere eğilip kokularını içime çektim. Babamın en sevdiği çiçekti. Eskiden bahçemizde açelya çiçeklerinden renk renk vardı. Şimdi ise bahçem diyebileceğim bir yer bile yoktu. Bu konuda kendimi suçlu buluyordum. Biraz cesaretli olsaydım, şu yüreğim az dayanabilseydi o güzel bahçemiz o halde olmayacaktı.Ayağa kalktım. Elif ile Hayriye teyzeye baktım. Yüzüme minnettar olduğumu gösteren bir gülümseme yerleştirdim.
Gözlerim dolarken Elif "Gül diye yaptık. Yine ağlıyorsun." Diye söylendi. Yanına gidip ona sıkıca sarıldım."Sizi çok seviyorum. İyi ki varsınız."
"Ah be sulu gözlüm. Bizde seni çok seviyoruz."
Eliften ayrıldıktan sonra kollarını açmış beni bekleyen Hayriye teyzenin kolları arasına girdim. Başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım. Biliyorum yavru bir kedi gibiydim. Ama içimdeki yaranın kabuğunu acımasızca kazıyarak kaldıran söylentiler, beni savunmasız bırakmıştı.
Ailemin ölüm haberiyle oluşmuştu o yara. Yıllarca kabuk bağlamamıştı. Sarmıştım onu umutlarımla, sabrımla ve gizlemiştim herkesten. Tamamen iyileşip yok olmasını beklemiştim. Onun orada hep duracağını ve artık benim bir parçam olduğunu kavradığımda, onu daha çok sarmış daha çok gizlemiştim. Varlığı deşelenmediği sürece acıtmıyordu. Bu yüzdendi onu saklayışım. Ama bu iftiralar yine çıkarmıştı gün yüzüne acılarımı, yaralarımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İFTİRA
Spiritualİffeti kalkan oldu ona atılan iftiraya karşı... Allah'a sığındı, güvendi... Sabrıydı, bu zor yolda ona arkadaşlık eden... Çünkü biliyordu ki sabrın sonunda, selametin kapıları açık bir şekilde onu bekliyordu..