1.BÖLÜM:Yalnız

22 2 0
                                    

Gecenin bir vakti uyandığımda hertarafım ağrıyordu.  Neden mi? Çünkü bir önceki gece babamdan okkalı bir dayak yemiştim. Babamdan dayak yediğimi itiraf etmek benim için çok zor. Zaten nasıl zor olmasın ki? Daha kendime bile söylemediğim bir şeyi başkasına nasıl söyleyebilirim?   Ama artık sıkıldım.  Gerçekten...
İçime atmaktan sıkıldım, kendimle yüzleşememekten ve en çokta o lanet adama karşı gelmekten sıkıldım. Ben ona tüm yaptıklarına karşı hala sesimi bile çıkarmazken ,o her geçen gün haddini aşmaya devam ediyor. Artık dayanamadığımı anlamam ve odamdan çıkmam bir oldu.
Aşağı kata indiğimde gördüğüm manzarayla sinirim iki katına çıktı. Koltuğa oturmuş, bacaklarını sehpahaya yaslayarak içkisini yudumluyordu.  Zıkkım iç!
Benim baba dediğim adam alkolik pisliğin teki.  Doğruya! Dünde zaten bu yüzden kavga etmiştik.  Neymiş, onun ne yapıp yapmayacağına ben karar veremezmişim. Ne bok yersen ye! 
Beni fark ettiği an yüzünde pişmanlık içeren hiçbirşey göremedim. Hatta bana dönmüş iğrenç bir şekilde sırıtıyordu.Yine ne yapacak acaba diye bakarken birden ayağa kalktı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Aramızda sadece bir adım kalana kadar yaklaştı ve yüzünü bana doğru eğdi.  Ben ona anlamaz bir şekilde bakarken o gözlerini benden hiç ayırmadan hala pis sırıtışıyla bana bakıyordu.  Aniden yüzündeki sırıtışını sildi ve yerini bu sözlere bıraktı.
"DEFOL!! "
İşte babamın ağzından çıkan bu son kelime benim hayatımı altüst eden o kelime oldu.
Babamın söylediği lafı idrak edince sinirle kendimi sokağa attım. Hemen telefonumu cebimden çıkarıp Yiğit'i aradım.
"Alo, Yiğit evde misin?"dedim çekingen bir tavırla.
"Evet de, ne oldu? Sesin iyi gelmiyor " Sorusunu cevapsız bırakarak
"Beni alabilir misin? " dedim.
"Alırım tabii, neredesin? "

"Bizim evin önündeki parkta seni bekliyorum"

"Tamam. 15 dakikaya oradayım. "
Telefonu kapattım ve ağacın altındaki banka oturdum. Kafamı dağıtmak için telefonumla ilgilenmeye başladım.
Yaklaşık 15-20 dakika sonra arkamdan gelen korna sesiyle arkamı döndüm ve arabanın içinden bana bakan Yiğit'le karşılaştım. Endişeli olduğunu surat ifadesinden dolayı anlamamak mümkün değildi.
Banktan kalktım ve arabaya doğru ilerlemeye başladım.  Ben ona doğru ilerlerken o da arabadan indi ve kaputun önüne gelip yaslandı.  Ona iyice yaklaştığımda kendime hakim olamayıp sımsıkı sarıldım. Ani sarılmamdan affalasada ,bir an durduktan sonra o da bana sımsıkı sarıldı. 
"Ilgın, iyi misin? Noldu? Ne işin var senin bu saatte dışarıda? "diyerek geç bile kaldığını düşündüğüm sorularını sormaya başladı. 
"Yine aynı şeyler.  Ama bu sefer kesin dönüş yaptı.  Evden kovdu beni Yiğit. Tüm eşyalarım herşeyim orada. Ama yapacak bir şey yok. Bir daha dönmem o eve.  Yani anlayacağın bundan sonra yalnızım. "
Sarılmayı bırakıp omuzlarımdan tutarak beni kendinden yavaşça uzaklaştırdı. Gözlerini gözlerime dikti ve konuşmaya başladı.
"Ne demek lan yalnız?  Biz ne işe yarıyoruz burada ?Yalnız falan değilsin. Temmuz var ben varım. Şimdi...  İlk olarak benim eve gidiyoruz ve dinleniyoruz yarın ne yapacağımıza karar veririz artık. "dedi ve benim daha cevap vermemi bile beklemeden beni arabanın içine ittirdi. Kapımı kapattıktan sonra oda arabanın önünden dolanarak yanıma, şoför koltuğuna oturup gaza bastı.
Yaklaşık bir 10 dakika boyunca arabadaki sessizlik devam etti.  En sonunda dayanamayıp radyoyu açtım. Radyoda sevdiğim şarkılardan biri olan Oh Wonder-Without You çalıyordu. Aslında çoğu zaman yabancı şarkı dinlerdim ama çoğunn anlamı hakkında uzaktan yakından alakam yoktu. Anlamlarını bilmeyede ihtiyacım yoktu zaten.  Eğer ben o an şarkıyı dinlerken hangi duyguyu yaşıyorsam o şarkı benim için o duyguyu anlatan bir şarkıdır. Yani eğer mutsuzssam o şarkı hüzünlü bir şarkıdır.  Mutluysam ise eğlenceli...
Tam şarkı bittiği an bizde Yiğidin evine vardık. Yiğit ailesinden ayrı yaşıyor.  Onun anne babasıda aynı benim babam gibiler. Yani yiğidin bir ailesi var bile demek zor.  Ama bir yandan baktığımda da ,en azından onun annesi yaşıyor...

IssızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin