B'7

54 5 0
                                    

Bugün yine buluşmak istediğimi söyledim. Nasıl sevdiğimi anlatacaktım ona. Anlarmıydı bilmiyordum ama, artık içimde tutmaktan o kadar bunalmıştım ki içimdeki yangını dışarıya vurabilsem ejderha falan olurdum herhalde.

Herşeyi ayarladıktan sonra buluşacağımız yere erkenden gittim. Beklerken gelen mesaj bedenime iğneler batırmıştı sanki. "mevzu çıktı ben 15 ya da 20 dakika gecikebilirim." Nasıl yani?! Hem fatih için korkuyordum. Hem de neden bütün tersliklerin bu günlerde çıktığını anlayamıyordum.

Beklerken "parkın girişindeyim ben nerdesin" mesajını gördüğümde girişe doğru ilerlemeye başladım. Üzerinde mavi beyaz bir gömlek vardı. İlk gördüğüm gün giydiği gömlekti bu. Ona inanılmaz yakışıyordu, gözleri gökyüzünün en derin mavisi olarak çıkıyordu ortaya. Keşke sadece ben görebilsem bu halini. Büyülenmiş bir şekilde Ege'ye bakarken gözlerine güldüğümde o da gülümseyerek yanıma geldi ve elimden gitarı aldı. Bu hareketi de beni sevindirmişti açıkçası. Yürümeye başladığımızda kalbimin sesini çok rahat duyuyordum.

Oturacak bir yer ararken bazen kafasını bana çevirip gözlerime bakıyordu. Böyle yaptığında dünyayla bütün bağlantım kesiliyordu. Gözlerinin derinlerinde kayboluyordum. Hissediyor muydu acaba o da bunları. Neden bu kadar uzun baksın hissetmese, neden yapıyor ki bana bunu?

Çok güzel bir manzaranın karşısında oturacak bir yer bulduğumuzda önce birbirimize baktık, ve oturduk. Bir süre muhabbet ettik, arada gülüp yanağımdan makas alması beni çok mutlu ediyordu. Karşımdaki manzara bile Ege'yi  izlemekten alıkoyamıyordu beni. Onun gözleri, denizim, gökyüzüm, hepsini içinde barındırıyordu. Saçları güneşin sarısından daha güzel, teni ise onca çiziğe rağmen bana kadife gibi geliyordu.

Böyle bakarak göz kapaklarıma resmini kazıyordum Ege'nin. Her hareketini nakış nakış kazıyordum beynime. Gözümü her kapattığımda her anıyla yanımda hissederim gibi geliyordu.

Buluşmak istememin sebebi ona duygularımı açmaktı aslında ama açamıyordum bir türlü. Açamayacaktım da bu gidişle. Kalkıp başka bir yere geçmek istedi. Geçip gitarı kılıfından çıkarttım ve Ege'ye verdim. Gitar çalma gibi bir hayali olduğunu söylemişti bana. Bazı temel şeyleri gösterdim. Gösterirken parmaklarına dokunuyordum. "Lan dua et ellerinin titreşimini almasın" diyen iç sesime içten içe kızdım. Bu iç ses her yere girmek zorunda mı lan romantik an yaşıyoruz şurda.

Gitarı çalmam için bana uzattığında saçma sapan bir şekilde caddelerde rüzgar çalmak istedim. Biraz çaldıktan sonra "Ulan biraz daha çalsan aşık olcam" demişti. Gülerek döndüm önüme. Daha çok titrememe neden olmuştu bu cümle. Gitarı tekrar Ege'ye  verdiğimde biraz uğraştıktan sonra yine "gitar çalmak bu kadar zorsa kalk evleniyoruz" demişti. Acaba beni bu kadar mutlu ettiğini bilse söyler mi bu cümleleri?

Arkadaşımın aradığını belli eden zil sesiyle telefonu açıp konuştum. Gitmem gerekiyordu. Gidemiyordum. Kalkıp yürümeye başladığımızda Ege "böyle bazı şeyler söylediğimde moralin bozuluyo dimi?" dediğinde anlamamıştım. Anlamadığımı anladığında "...yani telefon rehberimdeki kızlar falan" anlatmaya çalıştığı şeyi anlamıştım. "aynen" diyebildim sadece. Konuşmadan yürüyorduk. Kalbini o kadar yakın hissediyordum ki içimin huzurla dolmasına yetiyordu. Biraz daha yürüdükten sonra tekrar "Rana ben hayatından bi anda çıksam naparsın?" diye bir soru yöneltti. Beni kendimden almıştı bu soru. Düşüncesi bile beni bitirmeye yetmişti. Ağlamak istedim bağıra bağıra. Ağlayamadım. Bağırmak istedim "sen gidersen ben biterim, aşığım lan sana" diye. Bağıramadım. Sadece "gideceksin herhalde sorduğuna göre" diyebildim. Burada bir şey dese paramparça olur ağlardım karşısında. "Hayır, gitmicem" dediğinde az da olsa rahatladığımı hissettim. Bir süre sonra yine. "Ben her an bok yoluna gidebilirim, kötüyüm ben, saçma sapan mevzularım var, senle bi fotoğraf atsam senin evini tararlar. Öyle şeyler var. Bu yüzden sordum az önceki soruyu." dediğinde. Ege'nin  olmadığını, Ege'nin  öldüğünü düşündüm, kalbime giren sancıyı tarif bile edebileceğimi sanmıyorum. Dolu gözlerimi saklamak için başka bir tarafa bakıyordum. O ise her zaman yaptığı uzun bakışlarıyla bana bakıyordu. "Bakma bana öyle" cümlesi çıkabildi dudaklarımdan. Bana bakması hoşuma gidiyordu aslında. Ama en güçsüz göründüğüm anda beni izlemesini istemiyordum. Giderken bir kaç kıza ters bakışlarımı atarken Ege kızların ona laf attığını söyledi. Tam kızların üzerine atlarken beni çeken yine Ege oldu. "Abi psikopat ya yapma bırak" demişti. Gülmüştüm, açıkçası şuan buna kafayı takacak durumda değildim. Bir süre olduğumuz yerde durup sohbet ettik. Tam giderken karşıdan bir kız geldiğini görüp "Ege dur!" diye bağırdım. Telaşla bana döndüğünde elimdeki gitarla Ege'nin  yüzünü kapatıp kızın geçmesini bekledim. Anlamıştı ne yaptığımı, gülmüştü... Gülüşünden bahsetmeme gerek yok sanırım...

Ve gitti,
Bazı insanların ruhlarının deniz kıyıları vardır Ege, senin ruhunun okyanusu var. Ve benim ruhum Ege, benim ruhum sana hapsolmuş küçük okyanus...

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin