İyi okumalar, beğeneceğinize eminim. ^_^
Multimedia: Lizzy Williams / All Time Low - Umbrella (Cover)
Gerekli olan tek şey. Güven.
İstediğim herbir şey var. Her sene seyehat ediyorum, okul değiştirmekle ve arkadaşlıklarımla ilgili sorunlarım yok, sahip olabileceklerimin en iyilerine sahibim. Ama bunlara sahipken bana fikrimi soran yok. Peki, şikayetçi değilim. Yine de babamın benden habersiz bir şeyler yapması çok mu doğru? Bana değer veren ve iyi bir baba gibi görünmeye çalışan o babaya bakmayın sakın. İstediklerimi geri çevirmeyebilir, beni mutlu etmeye çalışabilir. Bunları yaparken benim fikrimi soran oldu mu? Hayır. Belki de ona güvenmiyorumdur. Her seferinde bana, artık seyehat yok dedi. Her siktiğimin seferinde. Sadece tam gaz hayatıma devam, sadece.
Odadan içeri adımımı atarken yine aynı tasarım bir odayla karşılaşacağımı umdum. Ama umduğumla karşılaşmadım. Neredeyse her odam tek renk olurdu. Tek renk duvar, tek renk yatak örtüsü, tek renk çalışma masası.
Bu seferki daha farklıydı. Duvar boyası yerine duvar kağıdı vardı. Hemde duvar kağıdında Eyfel Kulesi yer alıyordu. Geldiğim yeri hatırladım, saatler öncesinde oradaydım. Ona soğukluğumdan beri kalbimi kazanmaya çalışıyor gibiydi. Ama olmayacaktı. Ne kadar bu odayı gördüğüm zaman heyecanlansamda ona her zamanki gibi belli etmeyecektim. Kural buydu, pas verme.
"Odanı beğendin mi?" Yatağım üzerine çökmüş kitap okurken endişeli bir biçimde odaya daldı.
"Evet." Kısa ve öz. "Beğendim."
"Bu sefer farklı oldu, gerçekten hoşuna gitti mi?"
"Evet."
"Sinirlerimi bozuyorsun Lizzianna."
"Bana Lizzianna deme, sakın. Ayrıca, önemli değil." Kapıyı çarparak odadan çıktı, görev tamam Liz.
Kitabımı okumaya devam ettim. Gözlerim ağrımaya başladığında hafifçe kafamı kaldırıp önümde duran koca bavula baktım. Bunları ben düzenleyecektim, hizmetçi tutup düzenletecek kadar aptal değilim.
İlk önce sırt çantama göz attım. Kulaklığımı günlüğümün arasına sıkıştırdım ve bavuldan çıkardığım kitli dolaba koydum. Küçük dolabıda gardrobumun kuytu bir köşesine bıraktıktan sonra dolabın anahtarı koyacak bir yer düşündüm. Evet, annemin paltosu. Babam ona elini süremezdi bile. Paltonun cebindeki ayıcığın yanına anahtarı usulca koyduktan sonra çantamı tamamen boşaltıp ortadan kaldırdım. Sıra bavuldaydı.
Bavuldaki eşyalar bitmek bilmiyordu. Sözde makyaj yapmaktan nefret eden ben yanıma bi' ton makyaj malzemesi almıştım. Onları yerleştirmeye çalışırken zaten dakikalarım kaybolmuştu. Kıyafetlerimide yerleştirdiğim zaman bitti sayılacaktı. Ah, bir de kitaplar. Her sene yanıma bütün kitaplarımı alırdım. Kitapsız yapamam, mutlaka bir kitaplığım olmalı.
Kitapları yerleştirirken karışık yerleştirdim. Kabul ediyorum, düzensizim. Sadece sırada bekleyen şanssız kitaplarımı ayrı bir bölüme aldım.
Üzerimi değiştirip kendimi yatağa attığımda saat akşam üzeri 6'yı işaret ediyordu. Yarın erken kalkacağım için uyumamak için direttim, ama olmuyordu. Gözlerim kapanıyordu bir kere. Göz kapaklarımı kendi halime bıraktım ve yorganı biraz üzerime çektim.
Gece yarısı 02.16
Gözlerimi küçük hareketlerle açtım. Saat geç olmuştu ama uykum kaçmıştı. Evde hiçbir ses yoktu ve içimi korkuyla kaplamamaya çalışıyordum. Yataktan kalkıp merdivenlere yöneldim. Koridordaki gece lambasını yakıp salona geçtim. Açtığım televizyonun ışığı suratıma vururken alışabilmem için gözlerimi kıstım. Hadi ama, korkmuyorum. Ama sanki izleniyormuşum gibi bir hava vardı. Her yer karanlıktı. Burası Los Angeles. Bu saatte herkes uyuyor. Gerçekten Los Angeles'ta mıyım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey Yeniden (DEVAM ETMİYOR)
Teen FictionDünyanın öbür ucuna seyahat etmek hayatınızı ne kadar değiştirebilir? Sizin ne kadar değiştirir bilemem ama, Lizzy'nin hayatı oldukça değişiyor. Lizzy Fransa/Paris'ten taşındığı Los Angeles'ta bakalım yeni bir hayat kurabilecek mi? Soruların cevapla...