B4: "Ayrılmak, zor."

387 19 12
                                    

Multimedia: Bryant Richarson / Taylor Swift - Crazier

Bryant'ın Bakış Açısı

Çimenlerde uyuya kalmış bir Liz vardı karşımda. Saat yaklaşık gece yarısı ikiydi. Ona daha fazla yaklaşarak küçük yanaklarına dudaklarımı bastırdım. Çimenlerin üzerine yatsam uyuyacağımı bildiğimden Lizzy'yi kucağıma alıp arabaya sürükledim. Bugeaud Caddesi'ne neredeyse kapanmak üzere olan gözlerimle beraber gazlarken bir yandan da Liz'i gözetliyordum. Kafanısı cama yaslamış bir şekilde gözlerindeki perdeyi indirmişti. Melekti resmen. Tanrı tarafından benim için gönderilen bir melek.

Bugeaud'a doğru geldiğimde arabayı yol kenarına park ettim. Anahtarı kaptıktan sonra arabadan çıkarak yolcu kapısını açtım. Kapıyı açtığım anda kucağıma düşen Lizzy gözlerini aralamaya başladı. Kısık sesimle tekrar uyumasını sağladım. Liz'i bir kolumla tutarken kapıya geldim. Her zaman paspasın altında olduğunu bildiğim anahtarı alıp kapıyı araladım. Gecenin bu saatinde Bay Williams uyuyorsa uyandırma saygısızlık olurdu.

Tahminim doğru çıkmışı, Bay Williams elinde birasıyla televizyon karşısında sızmıştı. Ses etmeden hemen yukarı kata çıktım. Liz'in odasına girdikten sonra onu hafifçe uyandırmaya çalıştım. Üzerini değiştirmesine yardım ederken sesi soluğu çıkmıyordu. Oda o kadar sessizdi ki kalbimizin atış sesleri duyulabilecek haldeydi.

Elime tarağı alıp nazikçe saçlarını taradım. İşim bittikten sonra başından öptüm, nefes alış verişi bile kalbimin sıkışmasına neden oluyordu. Yatağına girerken son bir kez saçlarını okşayıp yorganı boynuna kadar çektim. Hangi ayda olduğumuz umrumda değildi, burası Paris'ti. Buraları genellikle soğuk olurdu. 

Ondan ayrılmaya çalıştım. Ama pekte başarılı olamadım diyebilirim. Dudaklarımı son bir kez kırmızı dudaklarına doğru götürdüm ve odasından çıkıp onu tatlı uykusuyla baş başa bıraktım.

Lizzy'nin Bakış Açısı

(4 Gün Sonra)

Bilin bakalım bugün kim Los Angeles'a uçuyor?

Ah evet, ben.

Sabah erken kalkmaktan nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum. 

Önceki geceden hazırladığım bavulumu elime alırken uçakta lazım olabilecek şeyleri barındıran çantamı sırtladım. Ayağıma dün yolculuk için aldığım spor ayakkabılarımı geçirdim. Kısa şortumun altına giydiğim kalın çorabın beni koruyacağını düşünmüştüm ve tahmin edin? 

Korumadı. 

Hızlı adımlarla tekrar odama çıkıp altıma kalın bir şey giydikten sonra ve üzerime bir kazak geçirdikten sonra küçük küçük küfürler mırıldanan babamın yanına döndüm. Üzerime de ince bir hırka geçirmeye çaba gösterirken onu gördüm. Bana söz verdiği gibi gelmişti ve bizi havalanına bırakacaktı. Elimdeki bavulu ve sırt çantasını yere bıraktıktan sonra karizmatikçe Range Rover'a yaslanmış olan Bryant'ın boynuna atladım. Okyanus kokusunu içime çekerken bunları 2 saat sonra unutmaya çalışacak olmam kalbimin sızlamasına neden oluyordu. Bunları düşünmemeye çalıştım.

Tanrı aşkına, yaklaşık her sene bunları yaşamak zorunda mıydım? Kendime bir düzen kur, her şeye teker teker alış ve sonra oradan ayrılıp başka bir yere git. Bunları tekrar etmeyi de unutma ama. 

Bryant farklıydı. Süt çocuğuydu o. Benim yanımda küfür bile edemezdi. Sert değildi aksine yumuşak bir kişiliğe sahipti. Çoğu zaman onu ailesini bile kıskanırdım. Bu çocuğu nasıl yetiştirdiniz siz? Kimsenin kalbini incitemezdi. Özel üretim bir Richardson'dı. Richardson'ların en naziği. Ayrıca oldukça da zenginlerdi. Yaşadığı yere ev, garajdalarında yatan seksi bebeklere araba demeye dilim varmıyordu. Kısacası, sahip olunabilecek en iyi erkek arkadaştı. 

Her Şey Yeniden (DEVAM ETMİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin