Takvimler 26 Temmuz Salı gününü gösteriyordu. 10 Ağustos'ta gerçekleşecek olan büyük şampiyonaya sadece on beş gün kalmıştı. Evden çıkarken hocasını aradı Cerem. Her şey yolundaydı. Hoca havuzda Cerem'i bekliyordu. On gün daha havuzda çalışacaklar ve sonra Sicilya'ya gideceklerdi. Bu on gün çok yoğun geçecekti.Ağır bir antreman süreci Cerem'i bekliyordu. Annesinin ve babasının o gün Sicilya'da olacak olması Cerem'e inanılmaz bir enerji vermişti. Hocası ogün Cerem'in dünya rekoru kıracağına adı gibi emindi. Çalışmalar çok iyi gidiyordu...
Cerem saat farkı nedeniyle babasıyla genelde gece geç saaterde konuşuyordu. Bir gece önce yine konuşmuşlar ve ertesi gün Cerem, babasının bir ricasını yerine getirmek üzere hocasıyla birlikte havaalanına gitmişti. Babasıın profesör bir arkadaşını karşılayacaklar ve otele kadar ona eşlik edeceklerdi. Dış hatlar terminali çok kalabalıktı. Herkes birilerini bekliyordu. Cerem, beklediği profesörün adının yazılı olduğu bir kağıtla çıkış yapanların rahatlıkla görebilceği bir konumda duruyordu.
Çok geçmeden beklenen misafir geldi. Adının yazılı olduğu tarafa gülümseyerek yöneldi. Cerem'e yaklaşınca, ''Siz Profesör Özgür Öztürk'ün kızı olmalısınız ?'' dedi. Amerikan aksanlı İngilizcesiyle. Cerem sevecen bir yüz ifadesiyle, ''Evet, benim o'' dedi ve elini sıktı profesörün. Daha sonra Mehmet Hoca'nın da elini sıktı kibarca.
Mehmet Hoca kendini tanıttı ve misafirin elindeki küçük valizi almaya yeltendi. Kibar profesör buna izin vermedi.
Yolcular hızla çıkmaya devam ediyordu. Profesör ,Cerem ve Mehmet Hoca tam bir taksiye binmek üzereyken, Cerem çıkış yapan yolculardan birine kilitlendi. Bakışları çakılı kaldı ona.
Hoca, ''Ne oldu denizkızım ?'' diye sorunca kekeleyerek, ''Siz gidin ben sonra gelirim...'' dedi ve ayrıldı yanlarından. Gözlerini bakışlkarının saplanıp kalıdığı kişiden hiç ayırmadan yürüdü kalabalığı doğru. Kendini kalabalığın arasına saklayrak, dehşet içinde o kişiyi izlemeye devam etti. Mehmet Hoca, profesöre ayıp olmasın diye hemen taksiye bindirdi onu; zira Cerem'in gördüğü manzaraya o da şahit olmuştu.
Taksiye binerlerken, ''Ben biliyordum zaten bu kızın başına böyle bişey geleceğini'' dedi kırgıni öfkeli ve üzgün ses tonuyla.
Türkçe konuştuğu için yanındaki misafir hiçbir şey anlamadı. ''Sorry'' diyebildi sadece, merak eden gözlerle bakarak... Mehmet Hoca taksi şöförüne, ''Devam edelim lütfen'' dedi.
Cerem, aynı şekilde duruyordukalabalığın arasında. Rengi küle dönmüştü. Ağzı açık izliyordu olan biteni. Başı dönüyor, gözleri kararıyordu. Birazdan bayılabilirdi. Birden eli ayağı titremeye başladı. Engel olamıyordu bir türlü. İstemsiz bir şekilde dişlerini sıkmaya başladı. Çenesi kitlenecek gibi oldu bi an.
Havaalanından çıkış yapan yolcular arasında çok tanıdık bir yüz vardı. Kolunda Rus olduğu her halinden belli olan bir kadınla birlikte dışarı çıkmıştı Giray.
Gözlerine inanamıyordu Cerem.. Ellerinde valizlerle taksi kuyruğuna doğru yürüyorlardı. Bir el ele, bir kol kolaydılar. Valizlerini yerleştirip arka koltuğa oturdular. Cerem'in gördüğü son sahne , Rus olduğunu düşündüğü kadınla Giray'ın dudak dudağa öpüşmesiydi. Bu sahneden sonra gözlerine bir karanlık indi..
yıkılmıştı,aldatılmıştı Cerem.. Hem de gözünün önünde. Giray bunu ona nasıl yapabilirdi ? Başına şiddetli bir ağrı saplandı o an. Yere düşmek üzereydi. Kafasında yüzlerce sorunun ağırlığıyla sendelendi. Bir kenara tutunup yere çömeldi. O sırada cep telefonu çaldı. Arayan hocasıydı.
'' İyi misin denizkızım?'' diye sordu. İyi değildi Cerem. Ve bundan sonra bir daha hiç iyi olmayacaktı. O ana kadar tutmakta olduğu gözyaşları birden bire sel olup akmaya başladı. Ağlamaktan nefes alamıyordu. Hocası telefonda, ''Kızım metin ol. Sen güçlüsün. Bunuda atlatırsın ağlama. Ben misafirimizi oteline yerleştirir yerleştirmez döneceğim Ağzını burnunu kıracağım o hergelenin. Ağlama denizkızım..'' diyordu.
Hocasını duyuyor ama ona cevap veremiyordu Cerem. Sonra biraz kendine gelebildi.
''Ben bunu hak edecek ne yaptım hocam!'' diye inledi telefonda. Hocası onu teselli edecek cümleler kurmakta zorlanıyordu.
* EVEET BÖLÜMÜ YARIDA KESİYORUM EEHEH HEYCANLI YERDE KESTİM FARKINDAYIM BAKALIM NEKADAR MERAK EDİCEKSİNİZ BENDE YAZMAK İÇİN SABIRSIZLANIORUM AMA MALUM OKUL FALAN OLUNCA ANCA HAFTA SONLARI YAZABİLİCEM EĞER ÇOK MERAK EDİP YORUMLARDA BELİRTİTSENİZ HEMEN YAZMAYI DÜŞÜNÜYORUM. NEYSE PONÇİKLER BENDEN BUKADAR İYİ OKUMALAR *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKIN VE UZAK
Teen FictionSoyunma odasında saklanıyordu. Uzunca bir süre dışarıdaki seslerin kesilmesini bekledi.Beklediği an geldiğindeyse,usulca çıktı saklandığı yerden. Gizlenerek kapalı yüzme havuzuna doğru yöneldi parmaklarının ucunda yürüyordu. Kimse onu görmemeliydi...