GK-1

88 12 14
                                    

Kendi karanlığına hapsolmuş ruhumu bedenimden kaybetmiştim işte.

Damarlarımdaki acının yüreğime ulaşmasını engelleyen duvarlar teker teker yıkılırken yüreğime bir acı daha ekleniyordu.

Doğumumun ilk ayında daha küçükken kaybetmiştim bile yüreğimin bir duvarını babamı ve benim göremediğim ablamı.
Tek duvarım olan annemide kaybetmiştim bu sefer.Okula daldığımdan annemin hasta olduğunu farketmemiş annemide, ablamıda akrabalarımızdan gelen kanser yüzünden kaybetmiştim.Hayatta kalan tek ailemizin ferdi ve kansere yenik düşmeyen tek kişiydim.

Gökyüzünün mavi bulutları bile annem için ağlarcasına saçıma küçük damlalar bırakırken gözümdeki yaşların yağmurdan daha kuvvetli olduğu belliydi.Durduğum mezar taşının önünde annemin adının yazılı olmasına inanamıyordum.İki gün önce yüzüme tatlı gülümsemesiyle gülen annem şimdi yoktu.Şimdi beni bu lanet dünyada yalnız bırakmış beni kendi karanlığıma mahkum etmişti.Neden söylememişti?Kanser olduğunu bana neden?

Annemi,Babamı ve şu an bana yol gösterebilecek tek kişi olan ablamıda tanımadan kaybetmiştim.

Ve tek kişi ile açtığım gözlerimi tek başıma kapatacaktım şimdi de.
Annem defnedileli 2 saat olmuş hava kararmıştı.Şimdi mavi duvarlarla kaplı evimizin duvarları annemin sesi yerine benim ağlama sesimle dolacaktı.

Saat geç olmuş hava fazlasıyla kararmıştı.Artık tek başıma olduğum için ne merak edenim vardı ne de arayanım.Ben artık kimsesizdim.

Hava fazlasıyla kararmış saçlarımı uçuran sert rüzgarlar yüreğimden bir parça götürürcesine acıtıyordu.

Havanın karanlık olması ve benim tek başıma olmam fazlasıyla tehlikeliydi.Yağmurun ıslattığı toprağı tekrar suladım.Annemin mezar taşına küçük bir öpücük bırakıp annemin yerine mezar taşına sarıldım.

Ağlamamak için gözlerimi zorlarken yığıldığım yerden yine annemin yardımıyla ayağa kalktım.
Arkamı döndüğümde dibimde olan ve karanlığın içinde sadece mavi gözleri görünen bir adam vardı.Arkadaki simsiyah büyük arabada gözüme iliştiğinde korkmaya başlamıştım.

Ne olduğunu anlamaya çalışırken adam sanki merak ettiğimi anlamış gibi konuştu.

"Su Hanım"

bunu söylerken gözlerini küçültmüş ben ise korkuya kapılmıştım.

"Evet"

Sesim çıkabileceği kadar soğuk ve korkumu belli edecek şekilde çıkmıştı.Adam büyük siyah çantasından büyük bir kağıt ve küçük bir kağıt çıkardı.Kağıdın birini uzattığında kağıdı şaşkınlıkla okuyup imzaladım.

"Başınız Sağolsun.Bu annenizin vasiyeti."

Gözlerim tekrar dolarken içimdeki korku yerini büyük bir acıya burakmıştı.Adam başını sallayarak uzaklaştığında elimdeki kağıtla mezarlığın ortasında şaşkın,üzgün ve acı ile kalmıştım.Elimdeki kağıt sanki 3 ton olmuş o kağıdı yukarı kaldırmayı bırak tutamıyordum bile.

Elimden kayan kağıdı eninde sonunda okuyacaktım.Ayakta durmakta zorlanan ayaklarıma düşmeleri için yardım etmiş kendimi yere bırakmıştım.Yerdeki kağıdı bu ıssız ve sert rüzgarın altında okumaya başladım.

GEÇMİŞİN KARANLIĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin