(Multimedia Su)
Bir kelebeğin ömrü kadar kısa bir sürede başıma gelen şeyler hayatımın lanet olası düzensizliğini ortaya koymaya yetiyordu. Küçükken hayal ettiğim hayatla şuan yaşadığım hayatın bir alakası bile yok. Ve ben buna bedenim,ruhum nasıl dayanır bilmiyorum.
Kalbimin aldığı yaralara daha onları iyileştirmeye zamanım olmadan başka bir yara alıyorum. Ve benim tek yapabildiğim ağlamak. Belki içimdeki karanlığın gözyaşlarımla aydınlanacağını düşünüyorumdur.
Kalbimin aldığı yaralara ağlıyorum dur belki sadece.Kanatlarını kaybeden bir kuştan farkısızım artık. Ağaç dalları bütün her yerlerimde yara açarken insanların görebildiği sadece bir üzgün bir kuş.
Hayatımın hayallerimden farklı olmasından asla yakınmadım ben. Çünkü bebekken bile hayallerim gerçekleşmemişti benim. O zaman duyduğum benimsediğim yalandan sonra benim hayallerimin gerçekleşmesini beklediğimi düşünmüyorum.
Hayallerim hayatımdan o kadar farklı ki. Böyle bir şey düşünmem zaten imkansız.Çoğu insanda hayallerinin gerçekleşmemesine üzülür çoğu zaman. Ben ise asla hakettiğimi düşünmediğim bu hayata üzülüyorum.
Eğer yaşadıklarım elimde olsaydı, hayatım daha harika olabilirdi. Ama kimin elinde ki yaşadıkları.
Yere yıkılmış halde ağlıyordum. Gözümden akan yaşlar, çaresizliktendi. İnsanların benim yüzümden öldüğünü düşünmeye başlamıştım. Ve bu düşünce beni kahretmişti.
Ağlamak benim için asla iyi bir sonuç olmamıştı , ağlamak hiç kimse için iyi bir sonuç oluşturulmamıştır aslında. Ağlamak sadece bir refleksti. Yaşananlara karşı. Ve bu refleks benim hayatımın
En başlarında tahtını edinmişti bile.Son zamanlarda hayatım iğrenç bir şekilde rayından çıkmıştı. Annemin ölümünden sonra harika bir babaya sahip olmam, bu şekilde oluşan olaylar. Eskiden sahip olduğum sakin, ve sessiz hayatım için bu olaylar fazlasıyla zordu. Benim için olduğu gibi.
Mükemmel hayatımı düşünme zamanı değildi. Ayağa kalktım ve göz yaşlarımı sildim ki, karşımda duran sinirden ateş püsküren kişiyle beraber şok oldum.
"Bunu nasıl yapar? Bunun hesabını verecek"
Bu sözleri dudaklarından çıkarırken sesi duyduğumdan çok daha karanlık çıkmıştı. Ben hala şaşkınken, üstüne bir tane daha şok yaşamış, ne demek istediğini anlamak istercesine gözlerinin en derinine bakıyordum.
Ona baktığımı hissetmiş olacak ki fazlasıyla ani bir hareketle gözlerini bana çevirdi. Gözleri kararmış bu gözler normalde olduğundan çok daha fazla beni korkutmaya yaramıştı. Gözlerini benden ayırarak diğer adama döndü.
"Buradan gitmelisiniz. Şu kızı al ve buradan uzaklaştır Tunç."
Bir kere daha şok olmamla beraber, onun her hareketini izliyordum. Aklımda bir sürü soru vardı. İsmi Tunç olan genç çocuk benim aklımın içinde dolaşan milyonlarca sorunun tercümanı olmuştu bile.
"Siz ne yapacaksınız?"
Tunç'un sorusuyla onun üzerinde olan gözlerimi ona çekip soruyu yöneltiği kişiye döndüm. Gerçekten Adı neydi onun?
"İcabına bakarım"
O anda bütün gözler bana döndü. Üzerimde olan gözlerle olduğum yere çakılmış, yanlış bir şey yaptığım hissine kapılmıştım ki. Tunç bana bir soru yöneltti.
"Adın ne?"
Boğazım düğümlenmeye başlarken korku dolu bir ses dudaklarımdan dökülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN KARANLIĞI
Teen FictionKaranlığa Gömülmek Zorunda Kalan Bir Ruhun Hesabını Kim Verebilir? Geçmişinde Hatalar Bulunan Bir İnsanın Geleceğinin Mükemmel Olmasını Bekleyemezsin. Geçmişi yüzünden karanlık tarafa geçmiş ve artık kalbini kaybetmiş intikamın pençesine düşen Ateş...