Selamun aleyküm, başlıkta da belirttiğim gibi Allah’ı kanıtlayacağız bugün;
Öncelikle insan görmediği bi’ şeye inanır mı? Ya da inanmalı mıdır?
İnsan görmediği bir duruma yahut bir şeye yapısı gereğiyle inanır, bu inanılan şeyler bilinç altına işlenir. Misal bir iftiraya inanmasak bile bilinç altımızda onun hakkında şüphe duyulması görmediğimiz bir şeye inandığımızın bir kanıtıdır.
Akıl da gözle görülmez lâkin herkes var olduğunu bilir, örneklendirmek gerekirse görülmeyen ama var olduğu bilinen bir sürü konu vardır.
Bazı insanlar aklın var olduğuna inanırlar fakat Allah’a inanmazlar, yaratılana inanıp yaratana inanmamak…
Meselenin özüne dönecek olursak Mevlana’nın hocası vardır Şems-i Tebrizi Mevlana’nın bile namı bu kadar duyulmuşken hocasının güzel bir hikayesini bilmemek, hocasını tanımamak olmaz, buyrun Şems-i Tebrizi’nin filozofla geçen diyaloğunu okuyalım;
Bir grup filozof, Mevlana Celaleddin Rumi’ye gelerek birkaç sual sormak istediklerini bildirdiler. Niyetleri, bir şeyler öğrenmek değil, Müslümanları dinleri hakkında şüpheye ve fitneye düşürmekti. Mevlana, adamların halini hiç beğenmedi, onları üstadı Şems-i Tebrizi’ye gönderdi. Bunun üzerine gruptakiler onun yanına gitti.
Şems-i Tebrizi mescitte talebelere ders veriyordu. Konu teyemmüm abdestiydi; talebelere bir kerpiçle teyemmüm abdestinin nasıl alınacağını gösteriyordu. Gelen grup üç sual sormak istediğini belirtti.
Şems-i Tebrizi, “Sorun” dedi. Adamlar içlerinden birini sözcü seçtiler.
Adam ilk olarak şunu sordu: “Siz Müslümanlar Allah var dersiniz, ama Allah’ı göstermezsiniz; varsa gösterin, görelim ki inanalım, görmediğimiz bir şeyin varlığına neden hangi mantıkla inanalım ki?” dedi.
Şems-i Tebrizi, “Öbür sorunu da sor!” dedi.
Filozof, “Sizler şeytanın ateşten yaratıldığını söylüyor, sonra da onun ahirete cehenneme atılıp ateşle azap edileceğine inanıyorsunuz. Hiç ateş ateşe azap eder, acı verir mi?” diye sordu.
Şems-i Tebrizi, “Peki, diğer sorunu da sor!” dedi.
Filozof, “Sizler ‘Herkes dünyada yaptıklarının cezasını ahirette çekecek, orada mahkeme kurulacak, hesap sorulacak’ diyorsunuz. Bırakın insanları, nasıl isterlerse öyle özgür yaşasınlar, ne istiyorlarsa yapsınlar; mahkemeye ne gerek var?” dedi.
Adam sorularını tamamlamıştı. Şimdi bunların cevabını istiyordu. Kendine göre cevap verilmeyecek sorular sormuştu. Herkes Şems-i Tebrizi’ye bakıyordu. O ise gayet sakindi. Yerinden kalktı, filozofun yanına geldi ve elindeki kerpici adamın başına vurdu. Filozof “Vah başım” diyerek başına sarıldı. Şems-i Tebrizi çok şiddetli vurmamış olsa da adamın canı yanmış ve başı biraz şişmişti. Adam bir sağa bir sola baktı, bu kadar insana birkaç kişi ile yapacağı bir şey yoktu. Hemen dışarı çıktı, başını tutarak o bölgedeki Kadı’ya (Hakim’e) şikayete gitti. Şems-i Tebrizi’yi Kadı’ya şikâyet etti.
Kadı, “Bu nasıl olur” diyerek Şems-i Tebrizi’yi mahkemeye çağırttı. Durumu sordu. Şems-i
Tebrizi, “Ben ona kötülük etmedim, sadece sorduğu sorulara cevap verdim” dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gençler Yazıyor ~2~
Roman pour AdolescentsBu kitap yazılarımızın devamıdır. Sizde bizlere yazılarınızı gönderebilirsiniz. Bunun için DM'den ya da twitter, instagram, Tumblr hesaplarımızdan '@gencleryaziyo' olarak aratıp bizimle irtibata geçebilirsiniz. İnternet sitemiz, gencleryaziyor.wor...