PEYGAMBER MAKAMINDAN KOVULUP AŞK MAKAMINA KABUL OLMAK

25 2 1
                                    

Bir sahabe anlatacağım.
Kelimelerle sahabeler ne kadar anlatılırsa o kadar..
Ne kadar zaman geçmişse üzerinden yaşamasının sayamayacağım.
Ne kadar zamanlık kalmışsa dünyaya hepsini yok sayıp 40 gününü buraya bırakacağım.
Adı Salebe.
Soyunu bilmem.
Araştırmadım.
Pek araştırmak istemedim gerçi.
Soyu geçmişini ilgilendirir çünkü.
O kırkı dolmuş bir sahabe.
Yeniden doğacak Salebe.
Ciğerlerinin ilk hava ile buluşması…
Salebe’nin, Efendimizin (م ص‎ﻉ) Medine sokaklarına bıraktığı birkaç nöbetçiden biri olması..
Allah katında feth edenlerin en hayırlısı Hayber Fethinde.
Salebe sokaklarda, nöbette.
Nefsiyle.
Sokakta büyük adımlar ile yürüyen, def-i hacet için çıkmış bir kadın..

Sessiz sokakta bir ses:
‘’Ey Kadın! Gözlerin beni yakıyor!’’

Daha yüksek bir ses kadından:
‘’Ey Salebe! Ateş daha yakıcıdır!
Bir adım yakınında kadınla aynı ses tonunda:
‘’Ey Kadın! Senin yüzün ne kadar güzel.’’
Daha yüksek bir tonda ama hüzün ile harmanlanmış teslimiyet makamında:
‘’ Ey Salebe! Hangi güzellik ki toprağa karışmasın?’’
Salebe koyar elini usulca kadının omzuna:
‘’Ey Kadın! Seni Seviyorum.’’
Hiddeti ve İffeti ile kadından son cevap:
‘’Ey Salebe! Allah Resulü Medine’ye döndüğü zaman ona ne yüzle bakacaksın?
Kâbustan uyanıp ışığı açmaya koşar gibi Salebe sokaklarda hatasından kaçıp bir kenara saklanmada.
Salebe susmada, bağıra bağıra vicdanı konuşmada:
‘’Ben mübarek Medine’nin nöbetçisiydim. Ne yaptım? Şimdi Allah Resulüne ne cevap vereceğim!?’’
Damarlarında pişmanlık dolaşmada.
Günler günleri kovalar.
Medine sokaklarını adımlar;
Hayber’in Fatihleri,
Fethin Mübarek Komutanı,
Komutanın devesi, Mübarek Kusva’sı..
Bir anda Kusva’nın önünde açılır günlerdir göğe bakan avuçlar.

Bağırması ile dökülür içini parçalayan camlar:
‘’Ya Resûlullah! Ben bittim. Ben helak oldum. Ben helak oldum. Ben Helak oldum.’’

Resûl sahabelerine dostum der.
Dostu yerde Halilullah’ın karşısında göz yaşı döker.

‘’Ey Salebe, ne oldu sana neden böyle konuşuyorsun?’’ diye şekil alır vahiylerin dünyaya açılan kapısı.

Bir çırpıda anlatılır Salebe’den yaşadıkları.

Cevap dünyadan çıkışı istemek için yeterli:
‘’Defol! Gözüm görmesin seni.’’

Kovuldu Salebe,
Her nereden kovulsa veya kaçsa yağmurdan, doludan, kardan; ilk gideceği kucaktan.
Öfkesi, Merhametini aşmıştı Peygamberin.
Şehrin yükünü taşıyan omuzlar: dağlar..
Kendi yükünü taşıyamayan omuzların sahibi ile buluştu.
Salebe kendini dağın taşın sofrasına vurdu.
Başının sığacağı kadar bir mağara buldu.
Dili diğer tüm cümleleri unuttu ve şu cümlede tutuldu:
‘Ya ErhamerRahîmîn ve tüb aleynâ inneke ente’t-tevvâb’ür-Rahîm.’’
(Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbim, tövbemi kabul et. Sen tövbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olansın.)
Şimdi asrın gürültüsü içinde bağırsanız sokağınızda bu duayı, arka sokaktan duyulmayacaksınız.
Salebe toprağa bağırdı, Medine sokakları haykırışı ile yankılandı.
Öyle bir yakarmaktı onunki..
Gün geceye, gece güne, gün geceye verdi sırasını ard arda.
Kadına dokunduğunun üzerinden geçen 39. Günün ardından…

Allah Resûlu’nün misafiri var
Göklerden.
Vahyin Meleği,
Haber var Cebrail’den:
‘’Allah senden soruyor; ‘Kulları yaratan sen misin yoksa Allah mı?’ ‘’
Hemen cevap dökülüyor Resûlun dilinden:
‘’Elbette kulları yaratan Allah’tır.’’
Tekrar iletiyor Vahyin Meleği:
‘’Allah senden soruyor; ‘Kullara rızkını veren sen misin yoksa Allah mı?’ ‘’
Cevap bilindiği gibi:
‘’Elbette rızık verici olan Allah’tır.’’
Allah’ın Peygamberle Cebrail perdesi ile konuşmasının son sözleri; gönül gökyüzüne yağmur ile beraber gelecek güneş müjdesi, şifa gibi:

‘’Kim ki, ne kadar günah işlemiş olursa olsun, layık-i veçhi ile Allah’tan af dilerse ve tövbe ederse; Allah elbette tövbeleri kabul edendir. Kimse Allah’tan ümidini kesmesin.’’

Peygamberce bir ton:
‘Salebe’yi çağırın.’’
Peygamber emir verdi, sahabe Salebe’yi bulmaya gitti.
Giderdi sahabe,
Peygamber ne derse oraya giderdi.
Çünkü gittikleri yerde Allah’tan bir hikmet gelirdi, bilirlerdi.
Dağ, tepe aradılar Salebe’yi.
Çok saat sonra başı arşa değecek gibi gömmüş yüzünü toprağa.
Bir ağlarken hıçkırıkları duyuluyor, bir de dilinden düşürmediği duası..
Sahabeler defalarca sesleniyorlar Salebe’ye, Salebe duymuyor onları.
Kırkı çıkmadan evvel tüketiyor son cümleleri:
‘’Allah ne buyurdu? Allah Resûlü ne buyurdu?’’

Sahabeden Salebe’ye:
‘’Kalk Salebe Allah Resûlü seni çağırıyor.’’
Salebe’nin dermanı 39 gününde, toprakta kalmış.
Yürüyecek mecali yok.
Teslimiyetin diğer adı Sahabe, bu yüzden huzura gitmesi için omuzlarda taşındı Salebe.

Huzura getirildi.
Dermansızlıktan başı yer çekimini bir türlü yenip Peygamberin suretini göremedi.
Peygamber Salebe’nin göremediği suretini Allah’ın gönderdiği Zümer Sûresi 53. Ayet ile gösterdi.
Salbe’ye aff makamına yükseldiğini müjdeledi.
O andan Salebe’nin dili son nefesini verdi:
‘’Allah.’’
Tövbe kapısından Aşk-ı Hakiki katında girişte dünyalık bedenler kabul edelmezdi.
Salebe’nin bedeni Medine topraklarında yığıldı kaldı.
Ruhu Aşk Makamında içeri alındı..
Salebe Allah katına vardı.
Ve sonra o gün inen ayet Allah Resûlü tarafından şöyle anıldı.

‘’Bu ayeti dünyaya ve dünyada bulunan hiçbir şeye değişmem.’’

Çünkü bu ayet asırların kirini temizlemek için hali hazırda.
Canı cana katsa da,
Allah unutulsa da,
Hatırlandığı anda,
Yüreğimizde taşıdığımız Salebece;
Aşk ile anıldığında,
Varacağız biiznillah Aff makamına.
Ya Rabbi Salebe gibi,
Başımı bu asrın betonlarına sıkıştırıyorum
Ve
Sana yakarıyorum:
‘Ya ErhamerRahîmîn ve tüb aleynâ inneke ente’t-tevvâb’ür-Rahîm.’’

Tövbe.
Aşklara.
İnsanlara.
Asra.
Tövbelerimize.
Tövbe.

Rüveyda ÖZTÜRK

Gençler Yazıyor ~2~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin