neun

9.1K 933 262
                                    

Jimin, üstündeki pijamalarıyla apar topar plastik terliklerini ayağına geçirip alt kata indi. Aslında Jungkook'un doğruyu söyleyip söylemediğini bile bilmiyordu fakat nedensizce ona inanmıştı.
Eğer çocuk yalan söylemişse ve onun bu halde apartmanda görülmesine neden olmuşsa, Jimin'den çekeceği vardı.

Koskoca bankacının pembe pijamalarıyla dışarı çıkması da neyin nesiydi? Jimin kafasını sinirle iki yana salladı. Çocuk gibi görünüyordu. Eğer apartmandan herhangi biri onu böyle görürse tüm saygınlığı yok olurdu. Hele bu durumun iş arkadaşları tarafından öğrenildiğini hayal bile edemiyordu.
Ve şimdi bunun pahasına Jungkook'un kapısının önüne gelmişti.

Sağ elini yumruk yaparak kapıya iki kere vurdu. Kapıda bekletilmeyi sevmezdi, bu yüzden çocuğun hemen kapıyı açmasını umuyordu.

"Kalkamıyorum!"

İçeriden gelen boğuk sese karşın kaşlarını çattı Jimin. Kendince sinirli görünmek istiyordu ama bu tipiyle pek de mümkün olmuyordu.
Turuncu saçları birbirine karışmış, sabah çektiği fön çoktan bozulmuştu. Altında paçaları uzun gelen pembe bir pijama altı ve üstünde ise aynı pembe tonunda prenses desenli bir pijama vardı. Bu pijamayı ona 5 yaşındaki kız kuzeni hediye ettiği için giyiyordu, prenses sevdiğinden falan değil. Diğer lacivert pijamalarının kirli sepetinde olması nedeniyle bugün bunları giymek zorunda kalmıştı. Yoksa bu şeker pembesi pijamalar giysi dolabının en ücra köşesinde yerini korumaya devam edecekti.

"Anlamadım!" diye bağırdı kapıya daha çok yaklaşarak.

"Neyini anlamadın? Dondum diyorum! Kalkamıyorum!"

Evi nasıl bu kadar soğuk olabilirdi ki?

"Nasıl içeri gireceğim ben?" Oflayarak sıkıntıyla gözlerini yumdu. Bu çocuk başbelasından başka bir şey değildi.

"Paspasın altında yedek anahtar var."

Böyle bir şeyi ancak onun gibi düz mantık biri yapabilir zaten, diye düşündü eğilmeden önce. Paspası hızla iteledi ve anahtara uzandı. Ama paspası o kadar sert itmişti ki, paspas hızla merdivenlerden aşağı uçmuştu.

"Aish!"

Terliklerini zemine sürte sürte yarım kat aşağı indi ve paspası kaptıktan sonra birkaç saniye durdu. Aşağıdan sesler geliyordu. Bu da demek oluyor ki birileri merdivendeydi. Koşarak tekrar yukarı çıktıktan sonra paspası gelişigüzel bırakıp anahtarı deliğe soktu ve kapıyı açmasının ardından saniyeler sonra içerideydi.
Kimsenin onu böyle görmesine izin veremezdi.

Kapıya yaslanıp soluklandı. Aslında ev o kadar da soğuk değildi. Jungkook yalan mı söylemişti? Aniden yüzünü buruşturdu Jimin. Yalan söylemesinin hesabını soracaktı.

"Yah!" Çocuğun olduğu odaya girerken bağırdı. Ama gördüğü manzara sinirinin hemen geçmesine neden olmuştu.

"Jungkook?"

Kanepenin üzerinde boylu boyunca uzanan ve battaniyelere bürünmüş çocuğa baktı bir süre. Yüzü bembeyaz olmuştu, arada bir titriyordu. Çok... Kötü görünüyordu. Hemen yanına gidip elini çocuğun alnına koydu. Yanıyordu.

"Ateşin çıkmış, sersem! O yüzden donuyorsun!"

Hızla çocuğun üzerindeki kat kat battaniyeleri sıyırdı.

"Aish, çekme şunları üzerimden!" Jungkook, iki eliyle de battaniyeleri kavramış, kendine doğru çekmeye çalışıyordu. Fakat diğer ucundan da Jimin asıldığı için iki kuvvet birbirini dengeliyordu.

"Gidiyoruz."

Battaniyeleri bıraktıktan sonra Jungkook'u kucağına almayı deneyecekti fakat beceremeyeceğini anlayınca vazgeçti ve koluna girdi.

"Nereye?" Jungkook'un kaşları çatılmıştı. Fakat aklına gelen fikirle kocaman sırıttı. "Evine mi?"

"Hastaneye."

"Hayır." Jungkook, Jimin'in dediğini duyunca ısrarla kafasını iki yana salladı. "Hastaneye gitmem ben!"

Hafifçe kıkırdadı Jimin. "Korkuyor musun?"

"Aish!"

Jungkook, Jimin'in kolundan kurtuldu ve sinirle ona baktı. "Hastaneye falan gitmiyorum."

"Gidiyorsun!"

Bir müddet sessizlik oluştu. Jimin, ellerini beline yerleştirmiş, Jungkook'u alev çıkan gözleriyle süzüyordu. Üzerindeki pijaması ve sevimli suratından dolayı bu görüntüsü babası tarafından oyuncağına el koyulan küçük çirkef kız modelini andırıyordu, birazdan çığlık atmaya başlasa yeriydi. Jungkook ise aynı şekilde ona karşılık veriyordu. Onun ciddiliğini bozan şey ise sürekli burnunu çekmesiydi.

Jimin'in üzerindeki pijamaları fark etmesiyle sessizliği delip geçen koca bir kahkaha patlattı Jungkook. O anlığına hastalığını unutmuş gibiydi, sadece gülüyordu. Arada bir de tıkalı burnu yüzünden kahkahalarının arasına domuz nidaları karışmıyor değildi.

"Aww, Jiminie biricik komşusunu doktora mı götürmek istiyormuş?"

Bu konu hakkında kırk yıl dalga geçebilirdi.

Jimin yüzünü buruşturdu. " BUNU SAKIN KİMSEYE SÖYLEYEYİM DEME."

"Beni doktora götürmekten vazgeçersen belki söylemem..." Düşünüyormuş gibi yaptı. "Ama belki."

"Hah." Gözlerini devirdi Jimin. "Kimse sana inanmaz ki. Söylersen söyle."

"Öyle mi dersin?" Jungkook'un cebinden çıkardığı telefonunun ortadaki tek tuşa iki kere basmasıyla açılan kameranın ardından Jimin'i görüntülemesi bir olmuştu. Jimin ise hayretler içerisinde ona bakmakla yetiniyordu.

"Şimdi beni evine götür ve bana hizmet et köle Jimin."

Teenage Dirtbag • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin