Çöplükten Umutlar

680 333 113
                                    

Saatler 15:40, umutlar hâlâ bir ışık doğmasını bekliyordu. Gökyüzünden bir rahmet beklentisi devam ediyordu.

Zahra ekmeğini pişirip eve geleli hayal kırıklığını yaşayalı tam da iki gün oluyordu. Kızı Dünya'yı Hülya'ya her zaman olduğu gibi emanet edip işinin başına koyuldu. Oysa bu iş çok farklı bir hal almış içinden çıkılmaz bir yumağı andırmaya başlamıştı. Zorlukla açtığı gözlerini evin sessiz duvarlarına doğru yöneltti. İki gündür ağzına tek lokma almayan acılı ananın hali görenlere içten bir 'ah'çektirecek cinstendi. Soluk cildi git gide sararmaya başlıyordu. Evin perdelerine dokunmaya başladığındaysa perişan tavrı onları da üzüyordu. Çocuklarının karnına yiyecek girmesi için evinden birkaç saat uzağa giden fedakâr bir anaydı Zahra. Ellerini dizlerine koyup beklemek ona göre hiç değildi bu yüzden kocası ile birlikte tüm yere haber salmaya çalıştılar. Kimseler onları görmemiş etmemişti. Ve bu da yangına körükle giden şeydi.

Ah yandım ben Allah'ım.

Zahra evlerinde televizyon olmadığı için ekrandan yaşanan olaylar hakkında bilgi alamıyor  dolayısıyla haberlere de bakamıyordu. Bu yüzden komşusu Saadet'in evine gidecekti. Evden çıkmadan önce kızı Hülya'nın kendisine anneler gününde özel tasarlayıp yaptığı nakışlı boy aynasına baktı. Bu aynada birçok anı saklanıyordu, her köşesinde tozlu yaralar barınıyordu. Hülya annesine temizlik yaptıklarında kendi hediyesi olan aynayı da silmesini söylese de annesi buna itiraz ederdi. Çünkü bu aynada farklı şeylerin var olduğunu düşünür böyle hissederdi. Bu yüzden Hülya aynaya "Tozlu Ayna" ismini takmıştı.
Zahra siyah bir eşarbı başına bağladıktan sonra üzerine geçirdiği örtüyle adımlarını atmaya başladı. Bir insan yürürken hüzün de saçabilirdi. Her tarafı kan akan bu kadın bir o kadar da güçlü anaydı. Hüznü beraberinde sevinci de getirecek miydi? Tekrardan çocuklarına şefkat kanatlarını açacak mıydı?

***
Yokuşları aştık defalarca sağa sola yalpalayıp durduk. Bacağımda kanayıp duran bana acı çektiren acıysa giderek kötü hal almaya başladı. Ne yazık ki biz hâlâ evime varamadık. Telaşlı hallerimi belli etmemeye çalışsam da içten içe bedenim ürküyordu. İçime koca fermuarı çekmiş olsam da hıçkırık tutan nutkum faaliyetteydi. Ya kaçırılırsam korkusu beni düşündürmeden etmiyordu. Kendimi oldukça kötü hissediyordum. Aklımın bir kenarında da kardeşimin nasıl olduğu düşüncesi gezinip duruyordu, içim bir türlü rahat etmiyordu.

"Abraham abi bizim eve hâlâ  varamadık mı? "

"Hayır daha varmadık. "

"Oysa kardeşim Dünya ile buraya 20 dakikada geldik. Korkuyorum. "
Bunları söylerken kardeşim tekrar aklıma geldi. Ya o? Dünya iyi mi kötü mü
yaşıyor mu? Hiçbir sorunun cevabını yanıtlayamamak ne denli öldürücüdür bunu şimdi anlıyordum. Çaresizliğin içimde tonlarca tabak kırışlarına sadece 'sabır' çekerek direniyordum.

Kıran kırana bir savaşın içinde kırılan olduk..!

"Kes sesini! "

Abraham abinin ani tepkisi hepimizi şaşırttı. Sanırım burada bir kumpas dönüyordu ve beni de bu işe alet edeceklerini düşünüyorlardı. Hayır! Buna izin vermeyecektim.
Kimse beni kaçırmaya teşebbüs dahi edemezdi. Gideceğimiz yere varmadan buradan uzaklaşmalıydım. Biraz daha düşündükten sonra planımı harekete geçirmeye koyuldum. Ama durun bir dakika! Ben yürüyemiyordum ki. Kahretmesin şansıma tüküreyim! Duaya sarılıp durdum. Şükür ki bir çözüm yolu bulabilmiştim.

"Benim lavaboya gitmem gerekiyor. Yardım eder misiniz? "

"Hayır. "

Evet deseler şaşırırdım zaten.

Tozlu Ayna (İslâmi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin