Tozlu Ayna okuyucularına ithafen..
(İsim çıkmadı ithaf yapamıyor şu an.)AHMET ;
Gökkuşağı tüm renklerini kovalarken siyahın etrafta görünüyor olması çok tuhaftı. Zifiri bir karanlık içimde gel git oluşturmayı da geçti ; artık önümde duran gölgenin varlığıyla korkuyor ne yapacağım konusunda endişe barındıran cümleler kuruyordum. Herkesin Ahmet deyişlerinde artık acı bir nida vardı. Adımı duyan benden kaçıyor arkasına bakmadan gidiyordu. Ben ise o bombalı saldırıda evde sadece babasıyla yaşayan bir yetişkindim. Evet babamı da bir komplo yüzünden kaybetmem ile psikolojim iyiden iyiye bozuluyordu. Annemi daha göremeden kaybetmişim ne acı oysa annemin ayağının altında duran cennetin ikramına münhasır olabilmek için elimden geleni yapacaktım. Olmadı. Şimdi bende hem yetim hem de öksüzüm. Babamın önceden biriken borçlarını kapamak için hem çalışmam gerekiyor hem de kendi ayaklarımın üzerinde durmam için sıkıca çalışmam gerekirdi. Sesimi duyan herkes çok beğenirdi. Bende Rabbime teşekkür edebilmek adına Müezzin olmaya çalışıyordum. Sürekli Kur'an-ı kerim ve meali ile dolaşıp duruyordum. Şayet onlar ve seccadem olmasa ayakta duracak güç bulamazdım. Hz. Bilal (a.s) gibi siyahiydim üstelik bende onun gibi insanlara Allah'ın davetini ulaştırmak için Müezzin olacaktım. Şükür ki sıkılan her kurşuna isabet gitmeyen hayallerim vardı.
Gözlerimi ovuşturup durdum bir müddet ,daha sonra ezanın sesiyle bir koşu abdest almaya gittim. Biriken faturalara aldırmadan lavabonun kararan çeşmesini açarak "euzü besmele" çekerek usulünce abdestimi aldım. Üzerime rahmet damlaları tecelli ederken çoraplarımı da giydim. Ellerimle sakallarımı sıvazlayıp durdum. Üzerimden matem havasını yıkmaya çalışarak adımlarıma teşekkür eklemeye çalıştım. O dilemezse tek bir adım dahi atamazdım ve şimdi her şeye rağmen başımı koyacağım bir yastık , karnımı doyuracağım yemek vardı. Bunları aklıma getirdikten sonra Rabbime ne kadar az şükrettiğimi düşünüp ellerimi dua etmek için havaya kaldırdım sonra yüzüme sürdüm. "Allah'ım sen bizi nankörlerden eyleme. "
Amin. İkindi ezanı vaktinde bu cami pek kalabalık olmazdı, insanların birçoğu işinde gücünde olurdu ya da Rabbine ayıracak beş dakikaları bile yoktu. İnsanoğlu cimrilikte master yapmaya başlamıştı çünkü. Namaz kılmaya dahi araba ile gelen birtakım zenginler gördüm ben. Oysa ayaklarında iki çift papuç olsun diye gününü gün eden milyonlarca insan vardı. Burada birçok insan zor şartlar yaşardı, günün üç öğününü de atlamadan geçiren kişiler ne kadar da şanslıydılar kim bilir. Zordur güzel şeylerin yokluğuna alışmak. Babam mermer işinde çalışır, bana ve kardeşim Asım'a yiyecek karın tokluğu masrafını karşılayacak para kazanırdı. Birçok işçi o bombanın patladığı gün işini bırakmış evinde istirahate çekilmişti. Ama benim babam alın terinin hakkını verebilmek adına o boş gününü de orada depoda geçirdi. Ve sonuç bam! Canım babamı kaybettim, ona bir daha sarılamayacaktım. Ve o hayatta
benim müezzin olduğum günleri görüp benimle gurur duyamayacak. Bir daha birlikte namaz kılamayacak elini öpüp hayır duasını alamayacaktım. Bunları düşünürken gözlerim epey doldu, üzgün görünüşümü kimseler anlasın istemez içimde tıka basa dolan acılar dolabında biriken düşüncelerimi sırayla dizerdim.
Kimimiz tıka basa mutlu iken kimimiz sadece umutlu.
Aklıma güzel günlerin vaadini getirerek tebessüm etmeye başladım. Cami ufaktan dolmaya başlıyordu.Din kardeşlerim sırayla caminin ön safhalarına dizilmeye başlıyordu. O kalabalıkta bayanların da üst kata geçmeye çalıştıklarını görüyordum. Aralarında yirmilerindedir diye tahminde bulunduğum mübarek bir kız kardeşim de vardı. Gözlerinden akan yaşlara aldırmaksızın yürüyordu, adımlarından iffet akıyordu. Belli ki acısı çok derindi kimsenin yüzüne bakmadan dua ediyor elinde sımsıkı tuttuğu seccade ile saflarda yerini tutmak için hızla gidiyordu. Bu bayanda bir şey var ki haram olmasa o gözlerine bakıp nasıl olduğunu sorup canım pahasına da olsa onun için her şeyi yapardım. Mutsuzluk hiç yakışmıyordu. Mavi eşarbı ile kahverengi gözlerinde sükunet barındıran endama sahipti. Yüzüne pek bakamasam da nurlu gibiydi; Ya Rab dedim bendeki tüm mutluluk belirtilerini al ona ver. Ona üzüntü hiç ama hiç yakışmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tozlu Ayna (İslâmi)
SpiritualKan gövdeyi götürse de insanlık hâlâ bedende durmuştu. Tebeşiri ve mermeriyle dünyanın en mutlusu olan çocukların hayallerini yıkan bomba patlaması sonucu dağılan hayatlar. Hülya evin tüm acı yükünü omzuna bindirerek Tozlu Ayna 'daki anılarına bak...