Rio tam anlamıyla bir cennetti. Her yerin yeşillik içinde olması çok güzeldi. Kültürel bir yerdi. Modern ve geçmişten oluşan bir şehirdi. Farklı kültürleri barındırıyordu. Hava sıcaktı lanet meteorolojinin dediğine göre de bir hafta boyunca Rio, Hawaii havasında olacaktı. TaeHyung ile yemek yedikten sonra otele geri dönmüştük ve ikimiz de uyumuştuk yorgunlukla. Aynı odada kalmak bile kendimi onunla evliymişim gibi hissettiriyordu ve bu his güzeldi. Bugün ise onunla Rio'yu gezecektik. Elimi tuttu ve beraber odadan çıktık. Resepsiyona inip yeniden Portekizce konuşmaya başladı. Keşke Jess de bizimle gelebilseydi en azından TaeHyung'un dediklerini bana çevirir ya da Portekizce konuşmama yardım ederdi. Birlikte TaeHyung'un kiraladığı arabaya bindik ve o arabayı sürerken ikimiz de radyo da çalan şarkıya eşlik ediyorduk.
"Ee nereye gidiyoruz söylesene?"
Dedim. Şarkının sesini kısıp güneş gözlüklerini düzeltti.
"Süpriz klişesine girmeyeceğim Rio'da ufak bir tur bil yeter."
Dedi gülümseyerek. Yüzümü astım. Süpriz kelimesini hiç sevmezdim çünkü öğrenene kadar kafamda türlü türlü senaryolar kurar sonra da hayal kırıklığına uğrardım. Çünkü hayal ettiklerimle gerçek bir olmazdı...
Rio'yu gezdikten sonra birkaç fotoğraf da çekmiştik. TaeHyung elimi tutarken mutlu gibiydi. İleride kalabalığın arasında sokak müzisyenleri hoş bir parça çalıyordu. TaeHyung bana baktığı an anladım ne düşündüğünü.
"Hayatta olmaz. Ben dans etmeyi bilmem."
"Öğrenirsin."
Dedi ve beni çekiştirerek kalabalığın odak noktası yaptı. Onun adımlarına ayak uydurmaya çalışırken komik göründüğüme emindim.
"Rahatla."
Dedi fısıldayarak. Kelimeleri müziğe karışırken dediğini yaptım ve anın tadını çıkardım. Müzik bittikten sonra beni belimden tutarak yere eğdi. Herkes alkışlarken ayağa kalktım ve birlikte reverans yapıp o müzisyenlere para verdikten sonra kalabalık arasından çıktık.
"Yemek yiyelim mi?"
"Olur."
Dedim. Beraber arabaya bindik ve o arabayı çalıştırırken bana baktı. Yanağımı hızla öpüp gülümsedi.
"Jassmin'im bitmişti. Enerjimi aldım."
"O ne biçim bahane TaeHyung?"
Dedim omuz silkti.
"Kafanı omzuma yasla."
"Araba kullanıyorsun."
"Olsun sana yeterince doymak istiyorum."
"Bu da nereden çıktı?"
"İngiltere'ye dönünce Jess'den korktuğum için pek seni göremeyebilirim."
Dedi gülerek. Güldüm ve kafamı omzuna yasladım...
○○○○○○○○○○○○○○○○
Yorgun ve mutsuzdum. Yalnız olmanın avantajları da vardı dezavantajları da. Çantamı alıp evden çıktım ve arabama binip herkes uyurken sessiz sokaklar arasında kafamı dağıtmak için nereye gideceğimi düşündüm. Hayatım hep plan ve programlar üzerindeydi. Her dakika çalışıyordum. İşim gereği bunu yapmak zorundaydım. Kariyerim yüzünden hep yalnız kalmıştım ve hayatta en çok sevdiğim insanı kaybetmiştim. Gözlerim dolarken sağa çekip kimse yokken savunma mekanizmamı indirip ağlamaya başladım. Bundan 5 yıl önce herşeye sahiptim, o adamın kalbine sahiptim. Kimseyi istemeyen Abel Mc Steve beni kalbinde saklamıştı ve anahtarı bana verip güvenmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Crazy #1
Fanfiction"Kim yolda yürürken hayatını değiştirmek zorunda olacağı kişiyle karşılaşırdı ki? Onların tanışması klişeydi ama devamı sıradışıydı. -Kimsin sen? -Senin kahramanın ama sen istediğini diyebilirsin." ©TÜM HAKLARI SAKLIDIR