6.Bölüm: Güne kabusla başlamak

395 105 7
                                    


"Gözlerimi ay ışığının aydınlattığı boş bir odada açtım. Üzerimde pijamalarım vardı. Ellerim ve ayaklarım felçli gibiydi, kımıldayamamam kanımdaki adrenalin oranının daha da yükselmesini sağlıyordu. Etraf çok soğuktu ve ben hiç olmadığım kadar yalnızdım. Vücudumun her hücresi yalnızlığımı hissettiriyordu. Beyaz duvarların en yukarısında yuvarlak küçük bir pencere vardı. Onun dışında kaçabileceğim bir kapı veya pencere yoktu. Duvarların altında bana doğru gelen gri geniş dumanı görünce, ne yapacağımı şaşırmıştım. Çığlık atmak için ağzımı açtım ama sesim çıkmıyordu. Saçlarımı köklerinden tutup kopartmak istiyordum. Ama onu yapmaya bile gücüm yetmiyordu. Nefes alamıyordum. Sesi boğuk duman anlamadığım bir dilde bir şeyler fısıldarken üzerime doğru geliyordu. "
Hatırlamak istemeyeceğim rüyamı Matildaya gecenin üçünde anlatırken o anları tekrardan yaşıyordum. Ayakları kendime doğru çekip, tüyleri diken diken olan kollarımı ellerimle ovuşturdum. Berbat bir kabus berbat bir gün getirirdi. Bugün odamdan dışarı çıkmak istemiyordum. Matilda'nın
"Saçmala Elva. Bu gibi şeyler sadece batıl inanç. Üstelik derslerden yırtmanın hiçbir yolu yoktur" demesiyle düşüncelerimi aynı zamanda dilime de döktüğümü anladım.
"Ama istersen Müdürle konuşup, kabusların için büyü yaptırabiliriz" diye ekledi.
" Hayır Mati, dün Element Konrolü dersinde yeterince dikkat çektim. Lütfen anlattığım kabuslardan Rafael'e bile bahsetme" dedim. Kabuslarım özel hayatımdı. Kimsenin ağzında dolaşmasını istemiyordum.

" Uyuyabileceğimi sanmıyorum. Ben yemekhaneye kadar inip, bir bitki çağı içsem hiç fena olmaz aslında. " dedim yatağımdan çıkarken.
"Bekle ben de geliyorum" derken yatağından zıplayan Matilda'ya olumsuz anlamda başımı sağa sola salladım.
"Yarın Prof. Aron'la dersimiz var. Senin dinlenmiş olman lazım" dediğimde bir an düşünüp, yatağına geri yatacağından emindim. Ve öyle de oldu. Matilda'ya derslerden bahsedin ve oturup izleyin derim.
"Aslında öyle olmalı. Yani bir kişinin dersleri iyice dinlemesi lazım. Bir ay sonra sınavlar başlıyor ne de olsa. Çabuk gel sen de, bu saatte yatakhanenin dışında görülmen iyi karşılanmaz" dedi.
Onaylarcasına başımı salllayıp, odadan çıktım.
Geceleri İnstrom binası çok sessizdi ve bu pijamalarımla da oldukça soğuk. Nefes alışverşim bile yankılanıyordu. Merdivenlerden inerken birilerini uyandırmaktan korkuyordum. İnstrom binasının kapısını açtığımda, kapıda durması gereken kurt adamlar yoktu. Etrafa bakındığımda hiçbir yerde nöbet tutması gereken ve güvenliği sağlayan kurt adamlar görünmüyordu. Yemekhane kapısı kapalıydı. Kapıyı açıp, içeriye bir göz attım. Etrafta boş masalardan sandalyelerden başka hiçbir şey yoktu. Saat 5 oluyordu. Kahvaltı için birilerinin hazırlık yapmaya başlaması gerektiğini düşünüyordum. O kadar börek, zeytinli ekmekler kruvasan 1 2 saatte yapılmıyordur. Gerçi büyü akademisinde belki de tüm bunları sihirle elde ediyorlardır. Buraya alışmadığım, tüm bunlara akıl sıra erdiremediğimden belliydi. Yani unu yumurtayı masaya koyup, saniyeler içinde pankeke dönüştüreceğime inanmıyorum. Karnımdan gelen derin guruldamadan sonra yoluma devam edip, büyük salona gitmeye karar verdim. Akşamdan mutlaka yemek kalmıştır diye umut ediyorum. Daha ben merdivenlerdeyken aşağıdan uğultular fısıldaşmalar geliyordu. Hızlıca aşağıya indiğimde, büyük salonun kapısının bir tarafı açıktı. İstemsizce yaklaştığım ve açık olan kapıdan içeriye bakmaya çalıştım. Çok ilginçti. Tüm kurt adamlar büyük salonda bizim oturduğumuz sandalyelerde oturmuş kendi aralarında fısıldaşıyordular. Sadece kurt adamlar değil bir çok öğretmen de oradaydı. Prof. Renata da aralarındaydı. Beyaz kürsü ve Müdür Velton da oradaydı. Salonda anlam veremediğim bir endişe vardı.
Müdür Velton yerinden kalkıp, yumruğunu kurt adamların olduğu masaya vurdu.
" Nasıl olur da hiçbirinizin tüm bunlardan haberi olmaz. Sizin bu dünyada tek göreviniz bu okulu ve içindekileri korumak. Okula yabancı bir ruh giriyor ve hiçbiriniz fark etmiyorsunuz!"
Yabancı bir ruh mu? Yani ilkokulda çağırdığımız ölü ruhlarından biri mi yoksa yaşayan biri ruhunu çıkartıp Mechinov Akademisi'ne sızabilir miydi? Prof. Renata sandalyesinden narince kalkıp, kalkması gibi narin olan ses tonuyla konuşmaya başladı:
" Sayın Velton belki de kurt adamların görevi bu değildir. Size daha öncede bahsetmiştim. Okulun birçok büyü akademisinde olduğu gibi hayalet sistemiyle korunması lazım. Belki de kurt adamları da eşlerinin yanına ayak işlerine atamalıyız. Zaten hiç eğitilmişe benzemiyorlar, sokaklardan insanlar girmeye çalışsa engellemeye güçleri yeter mi bilemiyorum." Prof. Renata'nın her zamanki zalim konuşması, kurt adamaları bayağı sinirletmiş olacak ki tüm salon da sesler yükseldi. Bir iki kurt adam yerinden kalkıp, Prof. Renata'ya saldırmaya çalışmışsa da etrafındakiler tarafından engellendi. Gerçi böyle bir şeye Velton izin vermezdi zaten. "Ahh," ayaklarım birden havalandı. Kulaklarımda tarif edemeyeceğim bir acı vardı. Refleks olarak ellerimi kulaklarıma götürdüğümde sert bir deri hissettim. Çıkardığım acı dolu seslerden olacak ki, tüm salon bana doğru bakmaya başladı. arkamda Prof. Aron parlak siyah asasıyla duruyordu. Başım gerçekten beladaydı.
Yüzümdeki her hücrenin kırmızı renge dönüştüğüne bahse bile girerim. Tüm gözler -buna Renatanınkiler de dahil- şaşkınca bende toplanmıştı.
Prof. Aron asasını yukarıya kaldırdığında beni kulaklarımdan  havaya kaldıranın iki tane siyah yaşlı yarasa olduğunu anladım. Otomatik olarak ellerimi uyuşan kulaklarıma götürüp, gözlerimi acıyla kapattım. Kulaklarımın üst taraflarının yarasalar dişlerini geçirdiğinden dolayı delik olduğunu fark ettim. Aslında bunu hep yapmak istemiştim ama bir türlü vücuduma kıyıp, kulaklarıma ikinci üçüncü küpeler için delik açamadım. Şimdi ise bunu uyuşturmadan gayet ilkel yolla yarasalar yapmıştı. Tüm bunları düşünürken, hiç küpe getirmediğimi hatırladım. En kısa zamanda alışverişe çıkmam lazımdı. Aron'un konuşmasıyla ona baktım.
" kulak misafiri olmak akademinin en ağır suçlarındandır. Sayın Velton ne cezayı vermeyi düşünüyorsunuz?" Derken bakışları Velton'dan ayırıp, beni buldu. Gözlerinde tiksindiğim bir şeyler vardı. Onun da olacak ki bana nefretle bakıyordu.
"Renata bu saatte yatakta olmamanızın dışında, böyle bir yerde toplantının tam ortasında da olmamalıydınız. Neden buradasınız?" Dediğinde kalbim çıkacak gibi oldu. Ondan korkmamıştım. Hoşlanmamıştım da. Sadece suçlu koltuğunda olmaktan ve kurt adamlar da dahil tüm öğretmenlerin karşısında sorgulanmaktan utanmıştım. Sesimin titremediğini umarak,
"Şey ben sadece acıktım" dediğimde içimden kendime sövüyordum. Tüm bunların üstüne bir de rezil olmuştum. Gece karnı acıkan 1.sınıf bir büyücüyle karşı karşıyaydılar. Velton anlamamış gibi şaşkınca bakıp,
"Üzgünüm ama karnınızı doyurmak için 3 saat daha sabretmelisiniz. Şimdi sizden istediğim sabah uyandığınızda bu geceyle ilgili duyduğunuzu, gördüğünüzü unutacağınıza dair bir yemin." Deyip, Prof. Renata'ya döndü:
"Renata yemin etmeyi öğrendiler mi?"
"Evet efendim" diye yanıtladı Renata.
Elimi kalbimin üstünde yumruk yapıp, sağ ayağımı geriye atıp hafif eğildim. "Bu gece duyduğum gördüğüm şeylerin hiçbirini sabah hatırlamayacağıma ve bu yüzden de kimseye anlatmayacağıma saygımla birlikte yemin ederim" dedim.
Müdür Velton,
"Gidebilirsin." dediğinde, koca burunlu Aron itiraz etti.
" Sayın Velton. Bir ricam var. Hafızasını silmenizi arz ederdim ama bari bir ceza verin de tekrarı yaşanmasın" dediğinde ağzım açık aval aval Aron'u seyrediyordum. Adama bak ya ceza almam için müdüre ricada bulunuyor. O değil de Velton hafızamı silebilirdi ama onun yerine gördüklerimi söylemeyim diye yemin etmemi istedi. Bu bana güvenip, güvenmemesini gösterecek olan bir sınavdı. Velton,

"Cezasını zaten verdim Prof. Aron. Aç karnına uyumaya çalışırken, aynı zamanda bir daha ki sefere akşam yemeğinde iyice yemek yer." dediğinde hayatımın şoklarını yaşıyordum. Gerçekten Velton çok adil bir adamdı. Prof.  Aron'un tüm zorlamalarına rağmen ceza almadan yırtmıştım. 

Odama dosdoğru yürürken engel olamadığım düşüncelerimle boğuluyordum. Akademiye yabancı ruhlar sızdığına göre artık okul güvenli değil miydi? Birilerini görmediyseler bunu nasıl anlamıştılar? Belki de bir şeyler kaybolmuştur, daha doğru bir kelimeyle çalınmıştır. Peki ya Prof. Renata'nın kurt adamlarına olan öfkesi neyin nesiydi? 

Aklımda bir sürü soru işareti vardı. Ama alt tarafı bir öğrenci olduğumdan bu soruları hiç soramayacağımdan emindim. Gerçi cevaplarını belki de bulabilirdim. Bu merakımdan vazgeçmeliydim yoksa başıma bela alabilirdim. Odama doğru yürürken içimdeki hüzünü hissettim. Daha dün bana sıcacık, içinde yaşayacağım musmutlu anılarımın olabileceğine inandığım bu akademi bir an da gözüme siyah karanlık geldi. Havanın daha da soğuduğunu diken gibi batan derilerimden anladım. Odama gittiğimde Matilda horultusu tüm odayı kaplamıştı. Gündüzleri ekstra dersler alıp, durmadan kitaplar karıştırdığı için çok yoruluyordu. Derin uyuması iyiydi. Ona açıklama yapmak, yalan söylemek zorunda kalmayacaktım. 


Yazar Notu: Yeni bir bölümü daha okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Yavaş yavaş esrarengiz olayları başlatmış bulunmaktayım. Yorumlarınız ve votelarınız beni mutlu edecektir. Sevgililer, Saygılar, Hürmetler :)

Mechinov AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin