-1-

24 2 4
                                    

   Dünya yıllarının yorgunluğunu dönerek atıyordu. Zaman herkesi yormuş. Çoğu kişi unutulmuştu. Yalnızlık etrafı sarpa sarmış. İnsanların ruhunu azad ediyordu.

      Herhangi bir gün ve herhangi bir gece. Acı yine üstündeydi genç kızın. Doruklarına kadar hissediyordu. Kalbi acının izleriyle donanmıştı.
Annesinin öfke içeren sesiyle acı yerine hafif bir öfke baskın bir nefretle doldu içi. Kadın yine neydiği belirsiz şeylere söyleniyor ve kızını azarlıyordu. Kızının doğduğu gün kocasının ölmesiyle uzun bir yanlızlık kabusuna dalmış, çıkışı olmayan bir yola bilet kazanmıştı. Ardındansa felaketler sonlanamış kız kardeşi kanser olmuş ve biricik oğlunun intihar etmesine şahit olmuştu. Üstesinden gelmek zordu elbet. Ama geldi. Fakat öfkesine yenik düşüp kızına nefretle dolmuştu. Çünkü bu ona göre kızının suçuydu.

       "Mersa geç şu masayı topla. Yemek yemek istiyorsan kendin yap!"annesinin bu söylediği sözlere alışkındı. İştahı zaten bu meymenetsiz kadın yüzünden Ağrı Dağı'na yol almıştı. "Peki..."dedi güçsüz ve kırgın sesi ile. Ne kadar gece geç olsa da yeni bir kitap koklama hevesiyle biten kitabını rafa kaldırıp annesinin buyurduğu işleri yaptı. Ardından tek kelime etmeden çapa işareti  olan anahtarlarını pasal siyah ceketinin cebine sanki yangıdan mal kaçırıyormşçasına koydu. Sahte bi gülümsemeyle "Benim bi işim var!"diye Bağırdı annesiyse televizyonun sesini daha fazla açarak kızını umursamadı.

    Mersa siyah taytının paçalarını çizmesinin içine sıkıştırarak boş sokağın ıssz kaldırımlarında bu saate tek açık olabilecek kitapçıya gidiyordu.

=_=_=

  Kirlenmiş umutlar kaplıyordu etrafı ve hayal kırıkları. Yanlızlık sarmıştı derindeki anıları. Ne kimse sesini çıkarabilecek kadar masum, ne de kimse kaçabilecek kadar suçluydu oysa ki.

     Gece yine kendini belirsiz bir zaman biriminde belli etmişti. Evden yükselen kavga sesleri gerilimi iyice arttırmıştı. Ve son ses ise ağır bir tokat sesiydi. Öfke kokan 4 duvarlı oda artık kırgınlığın eşsizliğiyle kaplanmıştı. Yere düşen yaşlar halıya alev topları gibi büyükçe düşerken sessizlik bir bütün olmuştu. Kalp ritim seslerinden başka ses gelmiyordu kulağa. Sinirle kalkan sakalları seğermiş orta yaşlı adam nefretle baktı delikanlı gence. Ağzından şu kelimeler çıkana kadar merakla izleniyordu ev ahalisi tarafından.

          "Sen benim oğlum değilsin."  Tok ayak sesleri ve ardından sertçe kapanan kapının sesi. Otuzlarında olan kadının boğazındn ansızın bir hıçkırık çıktı. Delikanlı babasına ağ bir öfke duymaya başladı. En iyisi kitap okumaktı. Fakat elindeki kitabın bittiğini fark etti. Bir kaç kez unutmayı denedi olmadı. En sonunda eline üzeride çapa işareti olan anahtarlığını aldı ve ceketie sıkca sarılıp bu saatte açık olabilecek tek kitapçının yolunu tuttu.

+-+-+-+

   Raşit Bey kitaplarına geçmşin anıları gibi bakıyor ve iç çekiyordu. Hep herkesten geç kapatırdı dükkanı. Kim bırakmak isterdi ki kitap kokan rafları. 17 yaşlarında görünen genç ve güzel bir kız 54 yaşında birinin yorgunluğu ile girdi içeri. Gözleri zamanın yorgunluğuyla dolup taşıyordu adeta. Raşit Amca sevinç ve parıldayan gözlere baktı kıza şimdi ölen ama eskiden tek dostu olan kardeş bildiği adama o adar benziyordu ki. Sonra kızı hatırladı. Her buranın önünden geçişinde içeriye bakıyor ve admın gömediği tahminince bir kadın eli tarafından alı koyuluyordu. Kıza hafif bir tebessümle baktı ve "Hangi kitabı istiyorsunuz küçük hanım."dedi kız sıcak bir gülüşle "Ben kitaparın ismine yada tavsiyelere bakmam elimle geçerim üstüden hangisinin üstünde elim titrerse o kitabı alırı."dedi Raşit Amcanın yüzünü büyükçe bir gülüş kapladı bu sefer ve kıza kafasını salladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 19, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DENİZİN İÇİNDEKİ LİMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin