HİKMET-İ TEKRAR

15 4 0
                                    


O an seslendi iç sesine;

Bilir misin? Hayat bir şeyler öğrettiği zaman yanıltmıyor asla. En azından bunu deneyimleme fırsatını da sunuyor insana. Her öğrettiğinin bir tekrarını gösteriyor...

Ne öğrendin? Ne öğretti şimdiye kadar hayat sana...

İç sesinin sorduğu bu soruya karşın o an saklanmaya karar verdi. Sonra saklanmanın gereğince yazmaya...

Evet, hayat karşıma hep bilgelerle çıkmış ve bir şeyler göstermişti bana. Yine bir gün bir üstad toplanmış kalabalığın ortasında konuşuyordu. O da başkalarına bir şey öğretmeye çalışıyordu. Sloganı 'Ben bir şey anlatabilirim, sen bir şey öğrenebilirsin' idi. Onun öğretisine göre insanlar özel şeyler isterdi, çok özel şeyler. Allaha yükselirdi bu isteyişleri. Sonra bir gün hiç beklemediği bir anda Allah insana bir fırsat sunardı. İstediği şeyler 'pandoranın gizemli kutusu' gibi bu gelişmenin içine gizlenmişti. Ama gözler kalbin istediğine o kadar odaklanmıştı ki... O an ne yapsaydı da fayda etmezdi fark etmeye. Ona göre bu noktada ''farkında olmak farklı olmaktır'' sözünün gerekliliğini savunamazdı insan. Sonra fırsat gider. O zaman ''Mabut'' vermiş, ''İnsan'' alamamıştır. Bir isyan başlar ki, insan o an kendini yaratıcısı tarafından terkedilmiş hissiyle kaplıdır. Yaratıcı düşün! Der. Nerede hata yaptın? İnsan görmediği şeyin düşüncesine de bürünemez. Sonra fark eder... Aslında fırsat aynı zamanda bir sınavdır. İnsanın istediği şeyi nasıl istediğini bilmesi açısından. Benliğiyle ve farkında olarak mı? Yoksa sadece kuru kuru isteyerek mi? İşte tam o an insan sınavı kaybetmiştir. Çünkü dikkat etmemiş, dikkate almamıştır.

Bu hikâyeyi anlattıktan sonra çevresine şöyle bir göz attı. Bende oradaydım. Sonra şöyle devam etti;

Her insanın etrafına biraz daha dikkatle bakması isteklerinde daha özverili olması lazım. Hiçbirimiz melek değiliz ve meleklere özgü olanın insanda var olmasını yaratıcıdan istememeliyiz.

O sırada yüce bir kadın şöyle söylendi;

Sizin anlattıklarınıza göre insanlar bir çukura düşüyor. Karanlık bir çukur. Benliği istekleriyle kaplanıyor. İnsan düştüğü çukurun neresinde olduğunu görmek zorunda. Bunun için başını göklerden ayırıp önüne bakması gerekir bazen. Ama insan çukurun neresinde olduğuyla neden hiç ilgilenmez?

Şaşırtıcı bir yüze bürünmüştü. O an şöyle söyledi;

Eminim bencil ve tamahkâr olan insan meleklere özgü olanı insanda bulmak istiyordur. Zaten bunu isteyenin başını semadan ayırmaması lazım...

Çünkü böyle bir şey zaten yaşadığımız âlemde bulunmuyor. Bu ancak ilahi bir lütufla gelebilir. Zaten bunu isteyenlerin çukurda helak olması müstahaktır!

Haklısınız! Hem de çok... Dedi etraftan biri

O an durdu ve mırıldandı kendi kedine;

Haklı olmak, doğru olmakla aynı şey değildir. Doğru birazda görmekle alakalıdır. Görmen bir dilek olsun benden sana... Ama unutma hayatın olduğundan kısa, zamanın olduğundan daha hızlı aktığı bir dönemdeyiz. Yolculuğun kutlu olsun!

Dedi ve gitti... Siması akan bir su gibi hızlıca kayboldu. Ama söyledikleri... İşte onlar efsaneleşiyordu...

Bâin

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 12, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sevenin SerüveniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin