Islanmış Öpücükler

53 1 0
                                    

Gece bir çarşaf gibi şehrin üzerine çekilmesine rağmen, üzerindeki aşınmış deliklerden dolunayın loş ışığı pencerelerden yatak odasına sızıyordu. Yatak gıcırtısına eşlik eden inlemeler, havada asılı kalan duygulara çarpıp derin bir yankı uyandırıyordu. Nemli vücutlar, birbirini sevdikçe sertleşip yumuşuyor ve daha çok ıslanıyordu.

Can, Ahu'nun göğüslerini nazikçe kavradı. Kokusunu kaybetmeyi hayal dahi edemediği sevgilisinin boynuna içten bir öpücük kondurdu. Zamanın kaybolduğu bu anda Ahu, tüm varlığıyla sarıldı Can'a. Öpüşleri hoşuna gitmiş olacak, hızını kenetlenmeyle alamadı. Tırnaklarını sırtına geçirdi. Can, acının ve hazzın karışımı bir inlemeyle Ahu'yu tutup üstüne çıkardı. Üzerinde tüm zarafetiyle dalgalanan kadının belinden sıkıca tuttu.

Ahu, Can'ın üzerine eğilip ateş gibi yanan dudakları öptü. Öpüşmelerini hızlı ve sert beden hareketleri izledi. Sırılsıklam olmuş iki aşık, şehvetin ve aşkın doruklarına ulaştıklarında ise ilahi titremelerle kaskatı kesildiler. Çıktıkları zirveden biraz daha geç inmek için, kenetlenmiş olarak kıpırtısız durdular.

Zevkten dört köşe olmuş iki bedenin durgunluğunu, Ahu'nun sevgi dolu öpücüğü bozdu. Can, günlerdir hissetmediği ruhunu, hızla çarpan kalbinin en aşık köşesinde buldu. Üzerine yatmış olan kadının yanağına ardı ardına minik öpücükler kondururken saçlarını kokladı doya doya. Ve kulağına fısıldadı.

''Seni sevmek için yaşıyorum.''

''Ben de...''

Ahu, Can'ın üzerinden kalkıp yanına uzandı. Yatağın yanındaki komidinin üzerindenden sigara paketiyle çakmağı aldı. Bir tane Can'a verdi bir tane de kendisi yaktı. Can, kendi tarafında duran komidin aldığı küllüğü ortalarına koydu. Perdeleri açık olan pencereden içeri dolunayın berrak ışığı süzülüyor, bedenlerini bir örtü gibi örtüyordu.

''Önce sen gir.''

''Bu sefer sıra sende.''

''Geçen sefer ben girmiştim.''

''Ama o mecburiyettendi.''

''Yine de ben girmiştim.''

''Gecenin bir yarısı bulunan bir cesede bakmak için daha seni tam sevemeden kaçmıştın. O sayılmaz.''

''Ben sayıyorum.''

''Ama daha önce bu konuda anlaşmıştık. Acil durumlar sırayı aksatamaz.''

Birbirleri yerine tavanı izleyerek gülüştüler. Ahu yine haklıydı. Banyo sırası için aylar önce anlaşmıştılar. Can defalarca bu sırayı bozmuş olsa da -acil durumlar olmadığı sürece- gayet iyi gidiyorlardı.

Can sigarasını söndürüp yataktan kalktı. Ağrıyan bacaklarıyla küçük adımlar attı. Yatak odasının kapısını açıp banyoya gitti. Sıcak su tenine iyi gelecekti. Bedeni ne kadar yorgun olmasa da, aklı bitkindi. Bu durum ister istemez, belli noktalarda vücuduna yansıyordu.

Ahu'yu çok bekletmemek için hızlıca yıkandı. Bornozuna sarınıp yatak odasının yolunu tuttu. Kapıyı açıp odaya girdi. Ahu dikkatlice süzdü Can'ı. Islanınca yüzünün önüne düşen saçlarına baktı. Can'ın çenesine kadar geliyordular.

''Saçların uzamış.''

''Berberim kapandı. Yenisini arıyorum.''

''Ne oldu, iflas mı?''

''Hayır sanırım ÖSO'ya katılmaya gitti. Yani duyumlarım o yönde.''

Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalmış Ahu'nun gözlerinde onlarca soru belirdi. Can soruların tümünü kaçamak tek bakışıyla gördü.

''İnan hiç öyle bir şey beklemiyordum. Ben bu adama saçımı sakalımı kestiriyordum sonuçta. Ya bir gün beni mürted belleyip kafamı kesseydi? Ucuz yırtmışım yani. Bence gittiği yerde aradığını mutlaka bulacak.''

Can, yüzüne yayılan eğlenceli gülümsemesiyle bornozunu çıkardı. Ay ışığı bedenine vururken giyinmeye başladı. Ahu'nun evinde bıraktığı eşofman ve pijama takımı vardı. Bu iki takımı da ona Ahu hediye etmişti. Düşünceli kadındı. Can'ın, daha iyisini bulamayacağı kadar düşünceli.

Ahu yerinden kalkıp ağrıyan kasıklarına rağmen hızlı adımlarla banyoya gitti. Evin içi serin sayılırdı. Bir an önce temizlenip çıkmak, sıcak yatağında Can'a sarılarak uyumak istiyordu. Asıl isteği ise Can uyuyakalmadan yatağa dönmekti.

Can, Ahu'yu beklerken bir sigara daha yaktı. Bu gecenin ona çok iyi geldiğini düşündü. O tuhaf kabusun üzerine gördüğü kızıl hilali bir türlü unutamaması bir yana, iş yerinde gelişen garip olaylar da aklını allak bullak etmişti. Biraz kendini sineye çekmeye, rahatlamaya, huzuru bulmaya ihtiyacı vardı. Ahu ona bunların hepsini sağlıyordu. En önemlisi ise Can'ın hayatta en çok değer verdiği huzuru sevdiği kadının yanında buluyor oluşuydu. İlişkilerinin başlamalarının üzerinden aylar geçmişti fakat ilişkileri ilk gün ki kadar tazeydi. Heyecanlıydı. En önemlisi ise keşfedilebilirdi.

Ahu da, Can da, hayatlarındaki bazı olayları birbirlerine hiç anlatmazlardı. Vuku bulmuş ve anlatılmaması gereken olaylar geçerdi başlarından. Her insanın başından geçtiği gibi. Bu olayları birkaç anahtar kelime ve bakışla birbirlerine açıklarlar, uygun zaman gelene kadar içeriğinden bile bahsetmezlerdi. Nitekim uygun zaman geldiğinde, birbirlerine güvenmenin ne kadar haklı bir karar olduğunu anlarlar ve karşılarındaki kişiliğe duydukları güvenin, boş ve kırılgan bir şey olmadığını tekrar ve tekrar farkına varırlardı. Ahu ve Can, sıradan bir ilişki yürütmenin aksine, tabiatlarının onlara sunduğu ve pek çok insanın kendinde keşfedemediği eşe bağlılığı hayatlarının şiarı haline getirdiklerinden, mutlu bir birliktelik kurmuştular. Az kavga eder, az sevişir, -sık sık olsa dahi- az görüşürdüler. Meslekleri gereği birbirlerini gittikleri yerden, düştükleri çukurdan ve akşam eve kaçta döneceklerinden haberdar etmeyi ihlal etmezlerdi.

Ahu bornozunun kuşağını çözerek odaya girdi. Saçına sardığı havlusunu bir eliyle sağlam mı diye yokladı. Can'ın yaptığından daha hızlı bir şekilde giyindi. Banyo yapmamış olsaydı iç çamaşırlarıyla uyurdu. Yarın sabaha hasta uyanmamak için sıkıca giyindi. Ona yorgun bir tebessümle bakan sevgilisinin yanına uzandı. Can yatağın ortasında duran küllüğü alıp yanındaki komidinin üzerine koydu. Geceyi şehrin üzerine çeker gibi yatak örtüsünü üzerlerine çektiler. Kibarca sarılan ve sahiplenen eller arasında birbirlerinin koynunda uykuya daldılar. Dolunay büyük ve parıltılıydı. Yıldızlar ise, tüm gece boyunca süren öpüşmelerden daha ıslak görünüyordu.

Kan TanrıçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin