Multide Carl var :)
****
Ürpertici soğuk tenime işlerken Gece'yi beklemekten sıkılmıştım. Madem gelmeyecekti neden bana işimiz var demişti ki?
Sinirle yaslandığım pervazdan doğruldum ve salonun karanlığına doğru "aptal adam" diye sinirle söylendim.
"Seni duyuyorum aptal kız" korkuyla sağ tarafımdaki koltuğa baktığımda tekli koltukta sessizce oturam Geceyi görmek beni bir miktar ürkütmüştü.
"İnsanları korkutmaktan zevk mi alıyorsun? Ve neden orda olduğunu söylmedin ? Ve neden avını yemeye hazırlanan aslan gibi bakıyorsun? Senden korkmuyorum?" korkudan altıma yapabilirdim.
" cidden çenenin biraz susması gerek. Seni buraya ses kirliliği yap diye getirmedim" dedi ve çenesiyle yanındaki koltuğu gösterdi.
Ayaklarımı yere vurarak yanına gittim ve elerimi göğsümün üzerinde bağladım.
"İşimiz var demiştin?" dedim tek kaşımı kaldırmaya çalışarak.
"Evet bir süre burdan uzaklaşmamız gerekecek" dedi ve ellerini birleştirdi.
"Neden?"
"Kokunu aldılar." dediğini anlamamıştım.
"Ne kokusu açık konuşabilirmisin?" dedim sıkıntıyla.
" diğer vamirler kokunu aldı ve seni kaçırmaya kalkarlarsa bizim kadar mütevazi davranmayacaklarına eminim" dedi ve sıkıntıyla nefes verdi."Benden ne istiyorlar ki?" diye sordum hafif titreyen sesimle. Zaten başımda bin türlü olay ve yeterince vampir vardı bir de onları çekemezdim.
"Bizim istediğimizi belki de daha fazlasını bu yüzden burdan biraz uzaklaşmamız gerek" dedi ve oturduğu koltuğa daha fazla yayıldı.
Ay ışığı yüzünün bir kısmına yansımıştı. Kara gözleri ay ışığıyla parlak bir hal alırken insanın keşfetmek isteyeceği yeni bir gezegene benziyordu. Uzun kirpikleri elmacık kemiklerini gölgelendirirken bu görüntü istemsizce kalbimi hızlandırmaya başladı. Fark etmemesi için içimden dua ederken sabahki sertlik yine gözlerine yansımış ve dikdik bana bakmaya başlamıştı. Ama bu sefer bir şey söylememiş, beni utandırmamıştı.
Koltuğa yaslandım ve başımı tavana kaldırarak "ne zaman gideceğiz?" diye sordum.
" yarın sabah çıkarız. Carl'lar öğlene kadar gelmezler ben onlara haber verdim."
Görmeyeceğini bilsem de hafifçe başımı salladım. Ve yorgunluktan bitap düşen vicudumu dinlendirmek için hafifçe gözlerimi kapattım.
"Kendini korumak için ne yaparsın?" dedim hiç doğrulmadan.
"Ben kendimi korumam. Beni tanıyan bana dokunulmayacağını bilir"
"Neden bu kadar egolusun?"
"Ego aptal insanlarda bulunur küçük kız. Ben doğruları söylüyorum" egoluydu ve yine bunu kabul etmesine egosu engel oluyordu. Ayrıca bana küçük kız deyip duruyordu.
"Kaç yaşındasın" dedim bu seferde.
"123" dediğinde gözlerim yerinden fırlayacak gibi olmuştu. Sanki 123 değil de 23 yaşında gibiydi. Vamir olmasından dolayı genç gözüküyordu.
Tüm sorularımı cevaplaması beni şaşırtmıştı. Bu gün iyi günündeydi sanırım.
Aklıma gelen soruyla duraksadım ve ona söyleyip söylememe arasında kalsam da dudaklarım benden izinsiz sorusunu sormuştu bile.
"Benim kanıma neden ihtiyacın var?"
Oturduğu yerde dikleşti ve karanlık gözlerini ay ışığında bana sundu. Sinirlendiğini boynunda hafifçe seğiren damardan anlayabilmiştim.
"Seni. İlgilendirmeyen. Şeylere. Burnunu. Sokma. Anladın mı?" dedi sakinlikle.
Hafifçe başımı salladığımda. Dudaklarıma lanet okumuştum. Neden sormuştum ki bananeydi.
Gözlerim uykunun yorgunluğuyla kapanırken tek düşündüğüm şey gözlerindeki kara gezegenleriydi.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Uyandığımda hala koltuktaydım. Belim biraz ağrısa da onun dışınde pek bir acım yoktu. Salonun yanındaki küçük lavaboya gidip yüzümü yıkadıktan sonra dışarıdan gelen seslerle yüzümü kurulayıp dış kapıyı açmıştım.
Gece elindeki küçük el çantasıyla cebelleşiyordu. Beni fark ettiğinde kara gezegenlerini bir an bana çevirse de umursamaz bir tavırla yeniden önüne döndü.
"Hazırsan yola çıkalım" dedi gür sesiyle.
"Öğlen çıkacaktık?" dediğimde cevap vermeyip yürümeye başlamıştı. Ben de mecburen salonun kapısını kapatarak peşinden gitmiştim. Dışarıya çıktığımızda siyah mat bir ferrari bizi karşıladı. Ben de 123 yıl yaşasaydım o birikimle ferrari alabilirdim. Arabaya koşup sarılmamak için kendimi zor tuttarken Gece camdan kafasını çıkartarak "arbama uyguladığın tacizci bakışların bittiyse gelsen diyorum" dedi ve kara gezegenlerini gözlerimde gezdirdi. Utançla ofladım ve arabanın diğer tarafına oturdum. Umarım benim hakkımda görmemiş olduğumu düşünmezdi. Aslına bakılırsa görmemiştim. Ama yine de görmemişliğimi göstemek istemiyordum.
Arabayı çalıştırdığında dışarıda hafif yağmur çilenmeye başlamıştı. Küçükken bir öğretmen "yağmur en büyük kapatıcıdır. Ağladığınızı gizler" demişti. Yağmuru severdim. Sanki tanrı kötülüklerden arınmak için bize su damlalarını gönderiyordu. Yağmur biraz daha şiddetlenince elimi o su damlalarına deydirme isteğiyle dolup taşmıştım. Camı açmak istiyordum fakat Gece'nin ne tepki vereceğinden korkuyordum. Ona yavru köpek bakışları attığımı fark ettiğinde "ne var?" dedi.
"Camı açabilirmisin? Lüften" dedim. İlk önce kaşlarını çatsa da pek umursamadan camı açtı.
Elimi usulca camdan çıkartırken yağmur damlaları tenime çarpıyor, beni huzura ulaştırıyordu. Ansızın araba hızlanmaya başlayınca başımı Gece ye doğru çevirerek.
"Neler oluyor??" dedim.
"Kemerini tak" dedi sert bir şekilde koltuğa hafifçe sinerken parmaklarının boğumları dümeni sıkmaktan beyalamıştı.
"Neden bu kadar hızlı gidiyorsun?" diye bağırdım bende.
"Kes sesini de kemerini tak" diye az öncekinden daha sert bir şekilde bağırdı.
"Sen ne olduğunu söylemeden takmayacağım"
"Peşimizdeler. Artık tak şu kemeri" derken araba şehirden çıkmış ormanlık yola doğru girmişti.
"Kimler peşimizde" diye bağırdım ben de korkuyla.
"Seni isteyenler"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutsal Kan
VampireLanetli adam kutsal kadına aşık oldu. Kutsal kadın tüm tehlikelere hoşgeldin diyerek kabul etmişti onu hayatına. ____ "Vera... Benim lanetim o kadar büyük ki bunu senin kanın bile temizleyemez. Biz tanrının yok saydığı varlıklarız. Bizim bir kalbimi...