4. bölüm

11 3 0
                                        

Multide gece var. İyi okumalar ❤

.........

Bir bedende iki şey var oldukça o beden insan olabilirdi. Ruh ve Merhamet. İnsan bedeninde olan şeytanlar ruh ve merhametten yoksundu. Onlara insan demek bana göre günahtı.

Karşımdaki gece gözlü adam insan görünümlü bir şeytanmıydı? Yoksa kalbinde merhamet kırıntıları varmıydı? Yüzü her ne kadar donuk bakıp ifadesizliği onun ruhsuz olduğunu haykırsa da, Gece karası gözlerindeki yoğunluk bunu yalanlıyordu. Yaklaşık yarım saatir ilk uyandığım odada karşılıklı olarak oturuyorduk. Ben onu izliyordum o ise Gözleri gibi kara olan geceyi. Milena işinin olduğunu söyleyerek beni Gecenin yanına getirmişti. Ve gece yarım saatir bir kez bile yüzüme bakmamıştı. Güzel bir kız değildim. Belimden biraz yukarısında biten kahverengi saçlarım, aynı renkte olan gözlerim, büyük burnum ve kısa boyumla güzel kız katagorisine alınmıyordum. Bana bakmamasını yadırgamamıştım.

Kara gözleri bana yurttaki büyük odalarda tek başıma uyuduğum karanlık günleri anımsatıyordu. Korkunç ama her an birinin seni kurtaracağı hissi vardı sanki.

Yorgunluktan gözlerim kendiliğinden izinsiz kapanırken düşünebilme yetimi yavaş yavaş kaybediyordum.

****

Sabah uyandığımda yatağın üstünde olmam beni pek şaşırtmamıştı. Beni asıl şaşırtan Gece'nin hala aynı pozisyonda sabahın ilk ışıklarını izliyor oluşuydu.

"Günaydın" dedi bana bakmadan.

Beni görmeden günaydın demesine şaşırmamıştım vampirlerin duyularının kuvetli olduğunu herkes bilirdi.

"Günaydın" dedim. Sesim neşeli çıkmıştı. Donuk bakışlarını bana çevirince hafifçe gülümsedim. Madem hayalimi gerçekleştirmek için bana yardım edecekti ben de ona yardım edecektim. Ama tek merak ettiğim neden benim kanıma ihtiyaç duyduklarıydı.

"Koltuğun üzerinde Milena'nın kıyafetleri var. İçerdeki banyoda duş alabilirsin." dedi ve ayağa kalkıp odanın dışına doğru yürürümeye başladı.

Ansızın aklıma gelen soruyla "Gece" dedim.

Ansızın durup yavaş yavaş dönmeye başladığında biraz ürkmüştüm. Kalbim gereğiden hızlı atarken, ilahi görüntüsünün altındaki tehlikeyi sezmemek olanaksızdı.

"Kes şunu kalbinin atışını burdan duyabiliyorum" dedi. İçimden hafif utanma dugusu geçerken kalbimin atışını durduramıyordum.

Hafifçe gülümdedi ve yanıma doğru gelmeye başladı.

"Ne o yoksa benden hoşlanıyormusun?" dedi alayla.

Tam dibimde bittiğide kafamı kaldırarak ona baktım. Kalbim göğüs kafesimi tekmeliyor çıkmak için can atıyordu. Bu his de neydi böyle ? Alaylı suratı yerine ciddiliği bırakırken

"Kalbin çok hızı atıyor. Ama üzgünüm küçük. Sen bana göre değilsin hem tip hem de ruh olarak o yüzden aklından öyle bir şey geçirme" dedi ve ben daha ağzımı açmadan hızlı bir şekilde gitti.

Kalbim söylediklerinin ağırlığını zar zor kaldırmaya çalkşırken koltuğun üstündeki kıyafetleri alıp odanın içindeki banyoya doğru ilerledim. Hayır ondan hoşlanmıyorum ama gururum incinmişti. Evet güzel olmadığımı biliyorum. Hele de vampir kızlara kıyasla çirkindim ama böyle demesi canımı yakmıştı. Soğuk su bedenimi yarıp geçerken çocukluğundan bir anı gözlerimin önüne gelmişti.

Sınıftaydım en arka sırada. Önümde iki tane çok güzel kız oturuyordu. Sınıfa hoşlandığım çocuk girmişti o tenefüs bilirsiniz ya ilk okul aşkı. Kızlardan sarışın olan hep dalga geçerdi benimle o gün yine dalga geçti eski ayakkabılarımla kıyafetlerimle, ama bu sefer yanlız değildi hoşlandığım çocuk ta vardı yanında. O gün okuk tuvaletlerinde ağladığımi hatırlıyorum. Ben büyüdükçe azaldı bu dalga geçmeler çünkü yavaş yavaş cesurlaşmaya başlamıştım. Madem annem ve babam yoktu. Ben kendi annem ve babam olacaktım.

Soğuk suyun altında göz yaşlarımı serbest bıraktım ve bir süre durdum. Banyodaki işim bitince aynadaki yansımama baktım. Minenanın bendeni benimkinden daha büyük olduğu için elbiseler biraz bol gelmişti ama rahatsız edici bir görüntüsü yoktu.

Odanın kapısı çalındığında Milenanın sesi kulaklarıma doluştu.
"Vera işin bittiyse hadi kahvaltıya"

Gözlerim biraz şişmişti ama belli olmuyordu. Saaçlarımdaki dağınıklığı umursamadan önemsemeden kapıyı açtım ve Milena anında kahkahayı patlattı. Evet dağınık saçlatım ve üzerimdeki bol elbiselerle komik gözüktüğüm kesindi.

"Bok gibi gözüküyorum değil mi?" dedim Milenaya umutsuzca.
"Hayır tatlı gözüküyorsun" dedi ve yanağımdan makas alarak aşagıya indik. Mutfağa gittiğimizde Geceyi andıran fakat onun aksine yeşil gözlere sahip olan bir adam görüş alanıma girdi. Milana onu görür görmez "Carl" diye bağırdı ve koşarak boynuna atladı. Bu adamın Gecenin abisi olduğu belli olmuştu. Milena ve Carl masaya otururken. Carl
"Hey sen Vera olmalısın. Ben carl" dedi ve elini uzattı. Elini sıkarken
"Memnun oldum" dedim ve zoraki bir gülümseme yolladım. Masaya oturduğumda yan tarafımda cam bir bardağın içinde kan içen Gece ike göz göze geldim. Etrafıma baktığımda Milena ve ben haricinde herkesin önünde aynı şey olduğunu gördüm. Yüzüm ekşi bir hal alırken. Kulağıma ılık bir nefesin gelmesiyle hafifçe irldim. "Buna alışsan iyi olur. Yarın bir gün bu bardağın içindeki senin kanın olacak" diye fısıldayarak geri çekildi. Diğerleri Carl'la o kadar konuşmaya dalmışlardı ki Gecenin bu minik çaplı uyarısını duymamışlardı. Umursamayarak önüme döndüm ve kahfaltıyla ilgilenmeye çalıştım. İlgilenmeye çalıştım diyorum çünkü yanımde Gece varken birşeyler yemek biraz zordu.

Hafifçe ona bakmaya çalışırken, dolgun dudaklarının kan kadehinde yerini aldığını gördüm. Çıkık adem elması hareket ederken bu görüntü istemsizce kalbimi hızlandırmaya neden oldu. Kalp atışlarımı duymaması için masadakilerin konuşmalarını dinlemeye koyuldum.

"Carl seni en çok ben özledim aşkitoşkom" dedi Matt gülerek.

"O nerden senin aşkiton oluyor be!" diye cırlayarak cevap verdi Milena ve eş zamanlı olarak Carl'ın koluna sarıldı. Carl onların bu hareketine gülerken Matt'e el hareketi çekti.

"Aaa Carl bana aşıksın biliyorum bak işte resmen bana sübliminal mesaj yolluyorsun" dedi Matt de bu sefer. Ortamı eğlendirmeye çalıştığı belliydi ki başarıyordu da ben bile gülüyordum.

Matt ve Rose'un çıkması biraz şaşırtıcıydı. Matt fazla neşeli Rose ise fazla ciddiydi. Sanırım zıt kutuplar birbirini çeker sözü de bundan doğmuştu.

"Hey Vera bu gün biraz eğlenmeye ne dersin? Biz her hafta bir eğlence mekanına gider orda kafaları dağıtırız. Olur mu?" dedi ve parlak mavi gözlerini yüzüme dikti.

"Ay süper olur Lüfren sen de gel Vera" dedi Milena

"Hem seni favori mekanımıza da götürürüz." dedi Matt de.

Tam ağzımı açacağım sırada
Gece "Olmaz." dedi.

Sinirli yüzümü ona çevirdim ve

"Nedenmiş o?" dedim.
"Çünkü seninle işimiz var" dedi ve kadehini masaya bırakarak mutfağın çıkışına doğru ilerledi.

"Olsun. O zaman haftaya gelirsin" dedi Carl telafi etmek istercesine zoraki bir gülümseme yollayarak hafifçe başımı salladım.

****

Yaklaşık 2 saatir salonda ne yapacağımı bilmez şekilde Geceyi bekliyordum. Bana işimiz olduğunu söylemiş diğerleri çıktıktan sonra ortadan kaybolmuştu. Sıkıntıyla nefesimi verdim. Siyah deri koltuktan kalkarak büyük pencerenin pervazına yaslandım.

Karanlık gökyüzüne hakimken her yanlız kaldığımda yaptığım gibi ailemi düşündüm. Eminim onlar beni isteyerek bırakıp gitmemişlerdi. Onları bulmak istiyordum belki Gece onları bulmama yardım edebilirdi. Sonuçta ben ona kanımı verecektim.

Sıkıntıyla iç geçirdim. Alışılmışın dışında atan kalbim gerilmişti. Ömrüm boyunca anne kokusundan mahrum, baba şevkatinden yoksun bir çocuk olarak büyümüştüm. Belki de Gece benim karşıma çıkan bir şanstı bana hayatın verdiği bir süpriz. Kim bilebilir?

Kutsal KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin