''Dave saçmalıyorsun. Sırf seni terk ettim diye Harry'den mi intikam alacaksın?''
Olabildiğince soğuk kanlı davranmaya çalışıyordum. Aslında kalbime koca bir yumru inmiş gibi hissediyordum.
''Bir dakika sana söylemedi mi?'' dedi alaycı bir tavırla.
Ha?
''Neyi?''
''Hahahahahahah bunu söylemek bana düşmez tatlım gel ve arkadaşını kurtar.'' Pislik. Pislik. Pislik. Lanet olsun. Lanet olsun.
''Dave sakın-'' telefonu kapattı. Şimdi. Kanada uçağının merdivenlerinde duruyordum ve geri dönecektim. Harry'yi orada bırakamazdım. Her ne halt ettiyse Dave ona karşı oldukça sert davranacaktı. Tıpkı daha önce sokakta onu dövdüğü zamanki gibi. Tanrım onun o yaralarını temizlerken acı çekmesi ne kadar da.. Ne saçmalıyordum ben? Harry bana beni sevdiğini söylemişti ben ise onu terslemiştim. Ama o da hiç karşı koymadan hemen çekip gitmişti? Yani beni gerçekten o anlamda seviyor olsaydı karşı koymaz mıydı?
Kafam bu kadar doluyken bir de korkuyordum. Ya Harry bir daha benimle arkadaş olmazsa? Ya Dave ona çok zarar verirse? Ya oraya gittiğimde Dave bana çok daha iğrenç şeyler yaparsa? Yalnızdım. Ve korkuyordum. Üstelik nerede olduklarını bile bilmiyordum.
Dave ne istiyordu ki? Ben ya da Harry süper zekası ona ne yapmıştık? Geçen sene kız kardeşi bir trafik kazasında hayatını kaybedene kadar Dave ineğin tekiydi. Çocuk resmi olarak evrim geçirmişti.
Ben nasıl hala bunları düşündüğümü bile düşünebiliyordum?
Uçak merdivenlerinden ters yöne koşmaya başlayınca birkaç kişi bana küfür etti. Bir hostes beni durdurmaya çalıştı ama kadını itekleyip koşmaya devam ettim. Tanrım bütün eşyalarım ve kıyafetlerim hepsi Kanada'ya uçacaktı ama umrumda değildi.
Harry'yi bulacaktım. Onu ne olursa olsun bulacaktım.
''Alex nereye!?'' diye bağırdı babam.
''Kalıyorum. Siz gidin.'' Sanki karşı komşuya gidiyorlarmış gibi.. Koşmaya devam ettim. Bir taksiye atlayıp evin yani eski evimizin önüne geldim. Ev kiralık olduğu için artık bize ait değildi bu yüzden gidebileceğim hiçbir yer yoktu.
''Alo? Dave? Nerdesiniz?'' dedim cevap vermesini umarak.
''Beni dövdüğün sokağa gel tatlım.''
Telefonu suratına kapattıktan sonra koşmaya devam ettim. Düşünceler yine beynime hücum ediyordu. Ben Harry'yi seviyor muydum? Bunu düşünmemeliydim.
Sokağa girdiğimde kırmızı tuğlalı duvarlardan başka bir şey görmedim. Hafif bir egzoz kokusu ve yerdeki ıslaklık az önce burada birilerinin olduğunun ispatıydı. Sanırım kendini savunma kursuna çok uzun süre gitmiştim.
''H-Harry?'' dedim ciyaklayan çirkin ördek yavrusu gibi. Beni yanlış anlamayın daha önce hiç ciyaklayan çirkin ördek yavrusu sesi duymadım.