Hayat bazen okadar acımasız olurki düşene bir tokatta benden der adeta , ayaklarının üzerinde durmaman için önüne engeller çıkarır taki sen pes edene kadar amma velakin boyun eğmiyceksin hayata her darbede tebessüm ediceksin ki sen hayattan korkmiycaksın hayat senden korkucak...bir yol çizmeli insan kendine...yeşil bir yol...
Azra mutfaktan seslendi
"Peri çabuk gel poğaçalar süper olmuş dedi( ağzını şapırdatarak)"Tamam geliyorum"yatağı mesken eyledim zaten aylardır ki bana kalsa böyle devam eder ama deli meli böyle bir arkadaşım olunca bu pek mümkün olmuyor ...
Dolaptan mavi kotumu üzerinede vazgeçilmezim siyah bir kazak geçirdim hafif bir rimer yeterdi zaten makyaj sevmezdim ama gözlerimin etrafı bir süredir çok solgun gözüküyordu Mutfağa geçip bir iki lokma birşey yiyip kalktım annemin bütün ısrarlarına rağmen... biraz alışveriş yapıcaktık malum üniversite forma yok ben masraf yapmak istemesemde annemi kıramadım Alışveriş merkezine gelince bir yandan azranın alışveriş sırasında nasıl bir canavara dönüştüğünü şaşkınlıkla izlerken bir yandan da bana uygun bir iş varmıdır diye göz gezdiriyordum Bir kaç birşey aldıktan sonra bir kafeye oturduk ve aranan kan bulundu kafede eleman aranıyor azraya çaktırmadan lavaboya diyerek iş için konuşmaya gittim. "Merhaba ben kapıdaki iş ilanı için gelmiştim."
" Tabi buyur kızım hemen anlatim öğrencisin sanırım"
" Evet amca "dedim niye böyle dedim bilmiyorum ama cok samimi geldi bana sanırım biraz babamı anımsattığı için .
"Tamam kızım sen ders programını getir ona göre bir düzenleme yaparız"dedi"Peki çok teşekkürler amca görüşmek üzere"
"Güle güle güzel kızım" dedi
İşte bukadar...Eve ve okula yakın olması benim için büyük avantajdı artık gönül rahatlığıyla eve gidebilirdim oturduğumuz masaya ilerlerken masada birinin olduğunu gördüm fakat arkası bana dönüktü kim acaba diye içimden geçirirken iyice yaklaşınca ilk okuldan beri kafayı benle bozmuş olan mete olduğunu gördüm hiç aldırmadan azraya kalkması için işaret verdim tam kalkarken mete "Aa peri ne bu acele bir iki laflasaydık artık akraba sayılırız "dedi"Defol git be ne saçmalıyorsun sen "dedim
"Aaa haberin yokmu yoksa annenle dayım evleniyorlar bilmiyormusun"(dedi pişmiş kelle gibi sırıtarak)
Ona nasıl tokadı basıp ne ara koşmaya başladığımı bilmiyordum tek bildiğim anneme koşuyordum sadece yanağımı ıslatan yaşların sıcaklığını ve kalbimin sızısını hissediyordum elimi kalbime bastırarak koşmaya devam ettim bir yandan da o şerefsiz metenin yalan söylediğini düşünerek kendimi avutmaya çalışıyordum. evin kapısına geldiğimde normalde anahtarla kapıyı açmam bir kaç saniyemi alırdı yanlızca ama göz yaşlarından buğulanmış gözlerim biraz daha geciktirdi bu durumu.
Eve girdiğimde delirmiş gibi annemi aradım hoş bu kutu gibi evde onu bulmam pek uzun sürmedi mutfakta yemek yapıyordu.
"Ne oldu kızım ne bu halin neden ağlıyorsun ?"
"Bana ne zaman anlatmayı düşünüyordun anne"
"Neyi"dedi anlamamazlıktan gelerek
"Bal gibide biliyorsun anne metenin dayısı olucak o şerefsiz kemalle mi evleniyorsun ha daha babam öleli ne kadar oldu daha toprağı bile kurumadı ...
Bir süre sesizlik oldu ikimizde gözyaşlarımıza engel olamıyorduk sessizliği bozan annem oldu
"Peri yavrum dinle beni bak bir kaç güne okulun başlıycak e babandan kalan parada suyunu iyice çekti sonra senin okul masrafların hem kemal bey çok iyi bir insan emin ol."
Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerim ruh gibi beyaz tenimle tezat oluşturuyordu o korkunç ifademle birleşince gerçekten ürkütücü oluyordu .
"Anne ben hem çalışır hem okurum lütfen bunu bana yapma benide kaybedersin "
Başka söyleyecek bir şeyim yok çetin bir sınavdan geçiyordum sabır dilemekten beklemekten başka çarem yoktu bekliycektim belki annem bu halime acırda vazgeçer diye umut ediyordum 'umut'kelimesi ne kadarda ulaşılamaz ve anlamsız geliyordu böyle bir çocuğun vitrindeki pahalı oyuncağı alamayacağını bilip susması gibi birşeydi...
********************
Olacakla öleceğe çare yok o kara gün gelip çatmıştı uzun zamandır ne de çok kara günüm olmuştu içim kan ağlasada güya aile'arasındaki küçük törene katılmak zorundaydım ve bu annem için yapacağım son fedakarlık gibi bir şeydi çünkü artık onu tanıyamadığımı düşünüyordum ben acıyı iliklerime kadar hisederken onun gözlerinin içine baktım ama aradığım o azda olsa burukluğu göremedim aksine mutlu da denebilirdi.
Ben o bakışlarda yanlızca kızını hiçe sayan bir anneyi yada eşinin hatırasına ihanet eden bir kadının bakışlarının dışında artık bu hayatta yapayanlız olduğumu gördüm kar yağdı baharlarıma içim sonbaharda düşen bir yaprak gibi tir tir titredi...
Salonun penceresine yaklaşıp dışarı baktım yağmur yağıyordu gök gürlüyordu sanki gök gürlemesi benim sessiz çığlıklarım yağmurda göz yaşlarım tek farkla ben kanlı gözyaşlarımı içime akıtıyordum ciğerlerim söküle söküle...hiç bitmesini istemediğim geceler tek sığınağım acılarımı örttüğüm kara çarşaf...
Bu gece bitmek bilmedi...
Herkes gitti annem ve kocasıyla kaldık yüzlerini dahi görmek istemediğimden hemen odama gittim kulaklığı takıp müzik dinlemeye başladım pek dinlediğimde söylenemez ya insanlar bazen kulaklığı müzik dinlemek için değilde kimseyi duymamak için takar ya benikide öyle işte gök gürültüsü şiddetini iyice arttırdı aklıma gelen o masum anıyla yüzümde hafif bir gülümseme oluştu ben küçükken gök gürlediği zamanlar hemen annemle babamın odasına koşar aralarına girer babama sarılır uyurdum babamın yanında iken hiç bir şeyden korkmuyordum ama artık yanlızdım korkularımla tek başıma yüzleşmem gerekiyordu...*****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANYAK HERİF
RomanceYanlızlık neydi ?Bir çocuğun kulağını kapatıp korku dolu gözlerle gök gürültüsünün dinmesini beklemesi mi?Yoksa hiç bir zaman kelimelere dökemediği aşk mı?Yanlızlık dünyada milyonlarca insan varken kendini hala yapayanlız hissetmesidir.Peri artık ya...